zor degildir. bilakis cok eglencelidir. askerligin zor ve yorucu oldugunu soyleyen zevat sabaha kadar clublerde tepinirken hic yorulmuyor ama.
en basitinden insani ruhi yonden fazlasiyla guclendiriyor. sabretmeyi ve emre kayitsiz itaati ogreniyorsunuz. bu da sivil hayatinizda fazlasiyla isinize yariyor.
askerligi kotuleyenler kendi zevk ve rahatlarini dusunen komunist ruhlu zavallilardir. bunlari seceresini incelerseniz turk irki'ndan olmayan devsirme dokuntuleri olduklarini gorursunuz.
less'in fabrikasyon hatası demosunda bulunan parçası. sözleri aşağı yukarı şöyledir;
askere ver 18 ayını hemen gel
derler vermezsen onlar sana verirler
vatan borcu yok bence insanlık suçu
aman bağırma duymasın kimsecikler
na na na naa na na na na na na na
askere ver 18 ayını hemen gel
derler vermezsen onlar sana verirler
vatan borcu yok bence insanlık suçu
aman bağırma duyarlarsa sikerler
na na na naa na na na na na na na
konuşmak yok karşı çıkma sonra sonun bok
aptal olursan işte o zaman sorun yok
mutluluk yok çünkü orda silahlar çok
hay hepsinin neyse yorum yok
na na na naa na na na na na na na
konuşmak yok karşı çıkma sonra sonun bok
aptal olursan işte o zaman sorun yok
mutluluk yok çünkü orda silahlar çok
hay hepsinin neyse hayyy
na na na naa na na na na na na na
yavaşça kalk asker
her gün tıraş ol asker
yerlerde sürün
yalakalık yap asker
kafayı ye
otoriteye gir asker
insan olmak sana yasak asker
parçala öldür düşünmek yok
öldürmek serbest asker
gerçek anlamıyla her erkeğin yapması gereken görev. en büyük artısı hayata karşı olan farkındalığınız öyle bir artıyorki ne olduğunuzu anlamıyorsunuz. evde üstünde otuzbir çektiğiniz yatağınızın sizin için ne kadar değerli olduğunu, cam bardaktan adam gibi çay içebilmenin ne büyük bir nimet olduğunu burda farkediyorsunuz. 70 milletten insanın manzaralarını görüp, sağını solunu bilmeyenlerleri, pisuvara zıçanları, hayatında salam sosis yememişleri, ilk defa bot denen kışlık ayakkabı türünü askerde gören insanlara şahit oldukça askeriyenin yoksul ve eğitimsiz insanlar için ne denli büyük bir eğitim kurumu olduğunu da farkedebiliyorsunuz. ama gerçek olan şudur ki, 15 ay olmasa bile 2-3 ay kadınlar da askerlik yapmalıki, bol bulup oralarına buralarına sürdükleri herşeyin değerini anlasınlar.
9 gün sonra fiili ve komando olarak başlayacağım vatani görev. herkesin ve herşeyin aynı olduğu tek yermiş, gideceğiz ve göreceğiz. güzel, hoş belkide gerekli ama 15 ay çok uzun be...
yalandan çürük raporu alıp da ileride çocuklarına [kendileri gibi yetiştirilmemişse, doğal haline bırakılmışsa yani] "senin baban bir çürüktü yavrum" bile dedirtebilecek kadar tırsılan bir yer imiş.
hayır.
pisuvara sıçmaya çalışacak kadar cahil insanlarla, starbucks adamlarının her dem "eşit" olduğu yegane "dünya"dır.
nedensiz bir mutluluk, ve haklı bir gururla ülkem için en gerekli gördüğüm dönemde; tecilimi kaldırarak gitmek için başvurduğum ve ne mutlu ki beni hemen kabul ettikleri, 6 gün sonra da ödemeye başlayacağım vatan borcumdur.
meslek olarak yapılanı, dünyada başka hiçbir meslekle mukayese edilemeyecek özveriye sahip olunması gerekendir. . aile, çocuk her zaman ikinci plandadır. önve vatan ve üzerinde yaşayan millet gelir, o yüzden herkes asker olamaz, olsa da tutunamaz. türk askeri ise daha başkadır. dünyanın başka hiçbir ordusu yoktur ki, o siperden çıktığında öleceğine bilerek allah, allah nidaları ile ölüme gider. başka hiçbir millet yoktur ki, oğlunu şehit verdiği cenazede, diğer oğlumda seve seve vatana helal olsun diyen analara sahip olsun.
"Allah'tan poşetiz. Bir de 15 ay yapacak olsam duman olmuştum kesin!" diye düşündürten ve an itibariyle ifa etmekte olduğum vatan borcu.
Yine de, başımızda da bu terör belası yıllardır süregiderken ve gencecik insanlarımızı bu bela yüzünden hayatlarının baharında toprağa verirken düşünmüyor değil insan: Acaba 70 milyona dayanmış bir nüfusu olan bu ülkede, bunca da işsiz insanımız varken, askerlik ille de mecburi hizmet olmalı mı? Bu iş tamamı profesyonel olan bir orduyla çok daha etkin sürdürülemez mi? Her celp döneminde yüzbinlerce insan, onların yemeği, yatacak yeri, kıyafeti...vs onca masrafın çok çok daha azına muazzzam bir profesyonel ordu kurulamaz mı?...sorularını daha sık sormaya başladım şu günlerde.
günde 10 kilometre yürüdüğünüz, ama hiç bir sonuca varamadiğiniz yerdir askerlik. askerlik botlarini boyayip sabah i$timaya önceden çikip kahve makinasindan limonlu çay alip sigara yakarak askerleri beklemek ve ne kadar hizli olduğunla övünüp o karanlik havanin keyifini çikartmaktir, askerlik türlü türlü insani görerek ne kadar özel olduğunun farkina varmaktir, askerlik ba$rol oynadiğiniz bir filmdir. $ovunuzu yapar ve gelirsiniz. askerlik sporun tadini çikartmak ve bir süre sonra spora ihtiyac duymaktir. askerlik türlü türlü arkada$larinizla eğlenmeniz demektir. askerlik oraya ali$mak demektir. askerlik sivilde askerliği özlemek ve özlemle arkada$lariniza anlatmak demektir. askerlik soğuk suya hasret duymaktir, askerlik ankesörlü telefonda konu$maktan ve telefon sirasi beklemekten zevk almaktir. askerlik payla$manin ne kadar e$siz bir duygu olduğunun farkina varmaktir. askerlik her ne kadar egon tavanda ise bile geli$mek, yükselmektir. askerlik her gencin ba$ina gelen en güzel duygulardan birisidir. askerlik bari$ta ter dökmektir
not: anlattiklarim acemi birliği için geçerlidir. *
edit: usta birliğindeki gözlemlerimi payla$acağim . pek yakinda
neden zorunlu oldugunu anlamadıgım, insanın ömründen 1.5 yıl gibi uzun bir süreyi silip süpüren, mantığın göz ardı edildiği, sırf birşey olursa hazır durumda bulundurulmak için yazın o sıcağında gencecik delikanlıları 43 derecelik sıcakta 8 kilometre koşma zorunluluğu içeren sorunsal.
en az giden kadar, bekleyenin de yaptığı vatani görevdir askerlik. zordur; oyalarsınız kendinizi; gezer tozar, alışveriş yapar, yeni filmler, müzikler, yemekler keşfedersiniz, bir yerlerde patlak verir yine. o ana kadar güldüğünüz tüm film sahnelerine ağlamaya başlarsınız siz askerdeyken... kim bilir ne yapıyordur, bugünkü yemekler güzel çıkmış mıdır, morali gerçekten yerinde midir, orada onu üzen birileri var mıdır acaba..? canınızı düşünür durursunuz; aynı bedene nefes alıyor, aynı damarda akıyordur kanınız. geçmek bilmez vapurda, adalarda, onunlayken her yerde su gibi akan zaman. bir zamanlar bir öğrencinizin dediği gibi; kesin bir iş vardır bu işte; bir su gibi akar zaman, bir çakılır kalır... bir bunalırsınız, hiçbirşey yapmazsınız günlerce; bir bakarsınız gerçekten akıyor zaman, heyecan kaplar içinizi; en güzel umutlar süslemeye başlar hayallerinizi. ve hayallerin en güzelinin, onunla nefes almak olduğunu anlar yüreğiniz. gelecektir sonunda, tüm bunlar koca bir rüya olacaktır birgün. gözlerinde huzur bulduğunuz yaşama sevincinizdir o... *