bu işi para alarak yapan askerlerin, para almadan zorunlu yapan sivillere her türlü angarya işi, pis işi, saçma sapan hizmeti yaptırması olayına askerlik denir. o para alan askerlerin kat be kat üzerinde eğitim almış kişiler olarak gider sıçtıkları yeri cifle temizlersiniz. eğer şanslıysanız yine sizin gibi sivil olup sizin kadar eğitim almamış birine kavga dövüş temizletirsiniz o helayı.
o iş bittikten sonra para alan asker sizi çağırır "sigara var mı la sigara, vessene bi dal" der, safsanız camel, az çok ortamı algıladıysanız cebinizde yedek tuttuğunuz viceroy paketini çıkarıp gomtana uzatırsınız. sonra o size "şafak gaç la" der, safsanız kaç olduğunu söyler topuk selamı verip çıkarsınız. kaşarlandıysanız "sizinkinden az gomtanım, zoruna gitmesin ehe he " der kafanıza fırlattığı kalemlikten kaçarak odadan çıkarsınız. sonra arkanızdan seslenir "askeeer kalemliği getirrr".
bilmeyenler için kısa bir özetidir bu askerliğin. kısacası, acilen değişmesi ve çekidüzen alması gereken bir süreçtir.
insanın sabrının sonuna kadar denendiği bir silahlı kurumdur. güzeldir, iyidir ama çok asker vardır ve bu -erler dahil- herkesin işini zorlaştırmaktadır.
ilk üç hafta çok zordur. ağlamak kaçınılmazdır. ama sonrasında herşey rayına oturur ve gelir geçer zaman. cahil olmayacaksın ve çok da fikir sahibi olmayacaksın. akıllı uslu olup emirlere itaat ettiğin müddetçe iyidr askerlik...
1 aya kadar içinde bulunacağım durum. bu ülke vatandaşı olduğum için ve bu ülke topraklarında yaşadığım için her şekilde yapmakla yükümlü olduğumdan hiç kasmıyorum bile kendimi, kasmamakta gereklidir diye düşünmekteyim. çünkü biliyorum ki dağlarda tepelerde vatanımızı kollayanlarda bizim kardeşimiz. mantıklıdır yada mantıksızdır, herkesin götünün yettiği kadarıncaymış askerlik, en azından dedem öyle diyor, biz 3 sene 4 sene gelemedik asker ocağından diyor. ve biz istanbul'un bu havasına uyy soğuk amnagoyyim derken, şuanda sıcacık evimizde ipimizle kuşağımız sikimizle taşağımız bir yaşam sürerken, sırf dağlarda -10, -20 derecelerde terörist avına çıkan kardeşlerimiz için bile gidilir askere. askerliği beğenmiyorsan gidersin ibneliğini tecil ettirirsin yahut gidersin başka ülke vatandaşı olursun kurtuluverirsin. he yok diyorsanda seve seve yapmazsan sike sike yaptirirlar insana. hele hele "ya o kadar okuduk ettik, e okul bitti tam iş hayatına atılıcakken askere mi gidilir yaaa" diyipte askerliğini tecil ettirmek için açıköğretimi bilmem kaç senede bitiren tipler yok mu, bitiriyorlar beni be sözlük.*
ilk birkaç ay kimseyle iletişim kuramadığım, kısa dönem gidip bir uzun dönem gibi döndüğüm süreçtir.
sebebini, orada geliştirip kullandığım sözlükten birkaç kelimeyle anlatayım;
aşurtman = eşofman
gamuflaj = kamuflaj
roventa karlos = roberto carlos vb.
tezkereyi aldıktan sonra bittiği zannedildiği ama aslında bitmeyen olgu.
meğerse tezkereden sonra yılda bir kez askerlik şubesine gidip kendinizi göstermeniz gerekiyormuş, ne zamana kadar, onun belli bir yaş sınırı var zannederim 50 yaş, 50 yaşından sonra askerlikten düşüyormuşsunuz.
Bunun anlamı şu bir şavaş çıksa, seferberlik olsa, evinize seferberlik emri gelecek, o yüzden "ben ölmedim yaşıyorum" diye orduya ispatlamanız lazım. o yüzden askerlik bu ülkede sönmüş bir yanardağ gibidir, bir daha hiç patlamayacakmış gibi duran ama her an harekete de geçebilecek gibidir.
eğer yılda bir defa askerlik şubesine gidip kendinizi göstermezseniz onun da cezası varmış, cüzzi bir miktar ancak yıllaca uğramadıysanız askerlik şubesine yasal faizi ile beraber yüklü bir ceza gelebilir. o yüzden bu işi sallamamak gerekir.
ayrıyeten şafak- ıq arasında doğru orantı vardır. her gece battığında zekada bir gerileme hissedersin.
hayatında abur cubur yemeyen insan kola, bisküvi manyağı olur. çok orjinal küfürler literatüre girer .
okul nedeniyle ertelediğim , muhtemelen 24 yaşına geldiğimde yapacağım vatani görev. ayrıca ergencik diyen, bıyıksız diyen salaklara 21 yaşında bir ergen olarak selam ederim.
askerlikte zamana rıayet etmek esastır. hangı zamana rıayet edıceksın kı arkadaş? nobet tut derler çıkarsın kuleye, neyi bekledigini dahi bilmiyorken tutarsın 12-2, 2-4 nobetleri karda kışta! Zere degerin yokmuşcasına her gün türlü gorevlerde hışırın çıkar, harap olursun. Kıymetin bilinmez. Bir gece uzanırsın ranzana, sabah hastasındır uyanamazsın. Telaş içinde göz nuru olursun teşkilatın ve kuş sütüyle besler olurlar. Bir sevgiliyi bin kagıda yazacak kadar özler vefakat özlemini yazacak vakti bulamazsın. Çünki zaman sana degil teşkilata aittir. Askerlik teşkilatın kolundaki saattir arkadaş!
Bana göre zevkli olan vatani görev. Nasıl bir şansa sahipsem denetlemeye denk gelen bir zaman diliminde askerliğe gitmişim denetleme hazırlığında yapılan eğitimler ömrünüz boyunca göremeyeceğiniz şeylerden ibaret vede zevkli.
gereksiz bir görevdir. hiç yapmak istemediğim bir olay*.
voltairine de cleyre'nin bir sözü.
" her barışçıl insan, orduya desteğini çekmelidir, ve savaş isteyen herkes bunun maliyetini ve riskini üstlenmelidir; insan-öldürme mesleğini icra edenlere ne ücret ne de barınma sağlanmalıdır. "
şu an yaşadığım için bu kadar net ve kesin söylüyorum. tamamen gereksiz ve insanı hayattan soğutan bir aktivite. insanın ömründen ömür götürüyor. yaptıklarının hiçbir mantığı ya da yararı yok; asla da olmayacak.
42 gün sonra kurtulacağım inşallah bu azaptan. içimdeki az olan vatan sevgisini de alıp götüren lanet olası durum.