arthur schopenhauer

entry393 galeri61
    142.
  1. "Zeki bir insan yalnızlıkta, düşünceleri ve hayal gücüyle mükemmel bir eğlenceye sahiptir."
    1 ...
  2. 141.
  3. ''Kalbin gerçek, derin barışı ve tüm ruhun huzuru sadece yalnızlıkta bulunur.'' sözünün sahibi.
    3 ...
  4. 140.
  5. zengin bir ailenin çocugu olan schopenhauer, babasını kaybettikten sonra annesinin rahat yasaması sebebiyle annesiyle yollarını ayırmıstır. bir çok kadınla birlikte olup, servetini bu yolda harcamıstır. ancak bir tane kadına ciddi anlamda asık olmuş, kadın onu aldatmıştır. ayrıca bir komşu kadını cok konusuyor diye merdivenden itmiş, neticesinde mahkeme tarafından ölünceye kadar kadına tazminat vermesi kararlaştırılmıs.tüm bu sebebplerle kadınlara düşman olmuş, kadınların ikinci sınıf oldugunu hemen her eserinde vurgulamıstır.

    döneminde pek takdir edilmeyen bir filozoftur, hegelle aynı dönem aynı okulda ders verirler sırf hegelle yarısmak için aynı saate ders koyar ama hegel kadar dikkati cekememiştir. yazdığı eserlerin döneminde yayınlanması reddedilmiş bir tane yayınevi yayınlayınca, satmamıştır. ölümüne yakın dönemde yıldızı parlamaya baslamıstır.

    karamsar, ateist, kadın düşmanı bir adamdır. coğu görüşüne katılmasam da hayata ve kişilere ilişkin bazı tespitleri cok dogrudur.
    4 ...
  6. 139.
  7. kısa, net ve öz bir biçimde konuyu kitlemiştir:

    "Dinler ateşböcekleri gibidir: Parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Tüm dinlerin koşulu yaygın olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak."
    5 ...
  8. 138.
  9. "yaşamak her şeye karşın güzeldir!..." diyenlerin aksine; çok daha akılcı ve realist olarak yaşamın beraberinde getirdiği eksi ve artılara değinmektedir.

    kendisine göre hiç doğmamak, doğmuş olma durumundan çok daha evladır. arthur'a göre yaşamanın tek karşlığı acı çekmek'tir.
    bir de örneği var: iğnenin parmağa batışı kan akmasına sebeptir, can acıtır. parmağımızı iğneden arındırdığınızda ise, acınız diner, mutlu olursunuz. işte bu! mutluluk denen şey, bundan ibarettir. fazlasını talep etmek gerçekçi olmaz.
    bela diyor.. hadlerinin bildirilmesi gereken birçok bela var. birini bertaraf edince, diğerlerinin sırada olduğu gerçeğini gözardı ederek, soyut bir aldatıcı mutluluk'un ağındasınız demektir.
    sırf bu mentaliteden sebep; çocuk yapmak dünyaya bırakılacak en büyük kötülüktür. insan bilinci soluk aldığı müddetçe bu utancı taşır. evlenmek, bu doğmatizmi aşamayanlar için bir tür izinolmasından dolayı evlilik müessesesi'ne adım atarlar diyor. isa mesih'in babasız doğuşunun esrarı da burada gizlidir. zira, mutlu olmanın gerçekten boş bir uğraşı olduğu ayırdına varamayan basit bir dimağ peygamber; böylesi bir utanca gark olmuş bireyin evladı olarak dünyaya gelmiş olamazdı!
    1 ...
  10. 137.
  11. Her gün, küçük bir yaşamdır; her uyanış ve yataktan kalkış küçük bir doğumdur; her taze sabah küçük bir gençlik ve her yatağa gidiş ve uyuyuş küçük bir ölümdür. Genel olarak sağlık durumunun, uykunun, beslenmenin, hava durumunun, çevrenin ve daha başka birçok dışsal olayın, ruh halimiz üzerinde ve ruh halimizin de düşüncelerimiz üzerinde muazzam bir etkisi vardır. Dolayısıyla, bir olaya bakışımız gibi, bir başarıya yönelik yeteneğimiz de zamana ve yere çok bağımlıdır.

    sözüyle beni kendim hakkında düşünmeme iten filozof.
    2 ...
  12. 137.
  13. Karamsarlık tanrısıdır, en azından benim için öyledir. Ünlü bir filozoftur.
    0 ...
  14. 136.
  15. adının pek çok yerde nietzsche'nin akıl hocası olarak geçmesi çok acıdır,oysa nietzsche schopenhauer'ın sıradan öğrencilerinden birisidir.
    0 ...
  16. 135.
  17. şöyle bir sözü var;

    mutlu bir yaşam olanaksızdır. insanın yapabileceği en güzel şey, kahramanca yaşamaktır.
    3 ...
  18. 134.
  19. Hayatın kısa rüyası ve zamanın uzun gecesi

    - - -

    Yıl 1804, Arthur Schopenhauer'u Hamburglu ünlü bir tüccarın yanına çırak verdi babası.

    Edebiyat ve felsefeye koşan oğlunun yolunu usta bir makas hareketiyle para ve ikbale çevirdi.

    Hamburg’daki depolarının üst katındaki pencereden Hamburg Kanalı'nda akan suyu izlerken oğlunun işlerinin akışını denetleyeceği günleri hayal etti hep.

    Fakat uzun sürmedi bu hayal. 1805'te penceresini ölüme açtı Heinrich Schopenhauer.

    En güzel manzaranın göründüğü yerden, depolarının en üst katından kendini kanala attı.

    Arthur'u derinden sarsan ve ruhsal bir çöküntü altında bırakan bu deprem artçı sarsıntılarla devam etti yıllarca.

    Zira o bu ani ölümün yasıyla kıvranırken, annesi sanki yıllardır bu günü bekliyormuş gibi boşanmıştı zincirinden.

    Birkaç aylık göstermelik bir yastan sonra serbest bir hayat yaşayabileceği Weimar'a taşınmış, orada açtığı salonu ünlülerin uğrak yerlerinden biri haline getirmiş, zamanla tanınmış bir yazar olmuştu.

    Johanna Schopenhauer daha çok feminist temaları işleyen romanlar yazıyordu ve hazza başrolü veriyordu hayatında.

    Arthur ise kadınlar hakkında olumsuz fikirlere sahip oluyordu annesi yüzünden.

    Çok geçmeden o da ticareti bırakıp edebiyat ve felsefeye yeniden koşmuş, 22 yaşında Göttingen Üniversitesi'nde soluk almaya başlamıştı.

    Kant ve Platon ilk duraklarıydı Schopenhauer'un.

    içindeki dâhiyi ateşlemişlerdi.

    Oysa annesi ''Bir evde iki dahi olmaz!'' diyerek oğlundan ayrılıyor, sadece verdiği davetlerde kabul ediyordu onu.

    Bir seferinde Goethe'nin Schopenhauer'dan söz ederken gelecekte çok ünlü bir kişi olacağını söylemesiyle çileden çıkmış, sonu merdivenlerden oğlunu itmesiyle biten o talihsiz tartışmanın doğmasına yol açmıştı.

    24 yıllık bir küskünlüğü başlatacak bu olayda sarf edilen son cümle şuydu:

    ''Gelecek nesiller seni sadece annem olduğun için hatırlayacak!''

    Goethe'nin kehaneti ancak Schopenhauer'un hayatının son yıllarında gerçekleşebildi.

    Zira yalnız ve anlaşılmaz bir adam olarak yaşadı o.

    30 yaşına gelmeden düşünce sisteminin ana çizgilerini ortaya koyduğu başyapıtı ''Die Welt als Wille und Vorstellung/irade ve Tasarım Olarak Dünya''yı yayınlamış, ancak hiçbir yankı uyandırmayan bu eser genç dahinin beklentilerini boşa çıkarmıştı.

    Başarısızlığın harap ettiği ruhunu dinlendirmek için bir süre kendini Roma ve Napoli'ye atan Schopenhauer, dönüşte Berlin Üniversitesi'nde doçent olarak bir kapı araladı kendine.

    O kadar hırslıydı ki, ders saatlerini aynı üniversitede hocalık yapan Hegel'in derslerine rast gelecek şekilde planlamış, öğrencilerin bir ''şarlatan'' olan Hegel yerine kendisini tercih edeceklerini ummuştu.

    Oysa ilk derste gelen dokuz öğrenci dışında öğrencisi olmadı Schopenhauer'un.

    Kim bilir, mutluluk denilen her şeyin kuruntu olduğu ve acıdan başka bir gerçeğin bulunmadığı düşüncesi belki de o günlerde filizlenmeye başlamıştı zihninde.

    ''Hayal kırıklığı'' ve ''Aldanış'' olarak özetlediği hayat, ıstırap, sefalet ve can sıkıntısıyla dolu bir cehennemdi.

    Bayağı kafalar bir tezgâhtan çıkmışçasına nasıl da benziyorlardı birbirlerine.

    O kadar sıradan bir hayat yaşıyorlardı ki, öldükleri zaman herhangi bir şey kaybettikleri söylenemezdi.

    Bu kimseler kendileri gibi bayağı kimselerin sinekler gibi çoğalan yazdıklarını okumak uğruna en nadir ve soylu kafaların eserlerinin kapaklarını bile açmıyorlardı.

    Hani Kserkes bir vadi askerine bakıp ağlamıştı, yüz yıl sonra bu askerlerden hiçbirinin hayatta kalmayacağını düşünerek. Doğrusu kitap kataloglarına bakarak on yıl sonra bu kitapların hiçbirinden söz edilmeyeceğini düşünüp ağlamak lazımdı.

    Schopenhauer'un hayal kırıklıklarına yaşadıkça yeni halkalar eklendi.

    43 yaşında 17 yaşındaki Flora'ya aşık oldu ve evlenme isteğiyle sunduğu çiçek ret ateşine fırlatıldı.

    Frankfurt'a kaçtı Schopenhauer, eserler verdi üst üste.

    ''Umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduğumuz sürece huzura kavuşamayız.'',

    ''insanın içindekini dışındakine feda etmesi; dinginliğini, boş vaktini ve bağımsızlığını kısmen ya da tamamen makam, şöhret, unvan ve ihtişam için kurban etmesi muazzam bir budalalık örneğidir.''

    diyen Schopenhauer'a göre çıkış yolu merhametten geçiyordu. Bencilliği ile gerçekleşmesini istediği şeyler arasına dikilen her şeyin öfkesini ve nefretini körüklediği insanın bu engelleri ezilmesi gereken bir düşman olarak görmekten alıkoyacak tek şey merhametti.

    Merhamet vicdanın inkar edilemez bir özelliğiydi yaradılıştan gelen.

    Merhameti olmayan kimse insan değildi.

    Schopenhauer ölmeden dokuz sene önce yazdığı ''Parerga und Paralipomena/Yarım Bırakılanlar ve Geride Kalanlar'' adlı eseriyle sonunda bütün dikkatleri üzerine çekti ve Wagner'den Mahler'e, Tolstoy'dan Zola'ya, Proust'tan Conrad'a, Nietzsche'den Wittgenstein'a, Maupassant'dan Çehov'a yüzlerce cins kafa üzerinde uzun yıllar etkisini devam ettirdi.

    Ona göre dünya mutluluk değil ödev yeriydi. 1860’ta ödevini verip gitti, geride şöyle bir söz bırakarak:

    Hayatın kısa rüyasına karşılık, sınırsız zamanın gecesi ne kadar uzun!

    Ali Ural
    1 ...
  20. 133.
  21. shalke 04'te bu sene yedek soyunan futbolcu. çok irade koyması lazım ortaya, o kadroya girmek için. boru değil yani...
    0 ...
  22. 132.
  23. istencin acıyla paralel olduğunu düşünen Alman filozof ve yazar.

    (bkz: istenç ve Tasarım Olarak Dünya)
    0 ...
  24. 131.
  25. çağlar ötesinde olduğunu kanıtlamış filozoftur.

    "En değersiz gurur, milli gururdur. Bu, onunla gurur duyandaki bireysel özelliklerin yoksunluğunu ele verir. Çünkü insan neden milyonlarca insanlarla paylaştığı bir özelliğe tutunma gereği duyarbilirki başka türlü? Dikkate değer kişisel niteliklere sahip olan, sürekli göz önünde bulundurduğu ülkesinin hatalarını açıkça görebilecektir. Ama dünyada gurur duyabilecek hiç bir şeyi olmayan her zavallı aptal gurur duyabilmek için son çare olarak ait olduğu ülkesi ile gurur duyar." sözü insanı tekrar tekrar düşünmeye iter.
    1 ...
  26. 130.
  27. kamü, gayet leziz yemekler ile donatılmış bir sofrada kayıtsızca intihar bahsini ele aldığını anlatır.
    2 ...
  28. 129.
  29. "ben kalabalıklar için yazmadım... çalışmalarımı, zamanın seyrinde nadir rastlanan istisnalar olarak ortaya çıkacak düşünen bireylere miras bırakıyorum. onlar da benim gibi ya da gemisi batıp ıssız bir adaya çıkan ve kendisinden önce aynı sıkıntıları yaşayan birinin izlerinin, ağaçlardaki bütün papağanlardan ve maymunlardan daha fazla teselli sunduğu bir denizci gibi hissedeceklerdir."
    arthur schopenhauer
    4 ...
  30. 128.
  31. Okumak, yazmak ve yaşamak üzerine isimli kitabında şunları söylemiştir :

    Şunu hatırdan çıkartmayın, ahmaklar için yazanlar her zaman karşılarında geniş bir dinleyici kitlesi bulurlar; okuma zamanınızı

    sınırlamaya dikkat edin ve okumak için ayırdığınız zamanı da münhasıran bütün zamanların ve ülkelerin büyük kafalarının eserlerine

    tahsis edin, onlar insanlığın geri kalanını yukardan seyrederler, şöhretleri onları zaten bu hüviyetleriyle tanır. Okunması halinde
    sadece bunlar gerçekten bir şeyler öğretir ve insanı eğitir.

    Küçük bir düşünceyi anlatmak için çok sayıda sözcük kullanma her zaman her yerde vasatlığın en şaşmaz işaretidir; buna mukabil çok

    sayıda düşünceyi birkaç sözcüğe giydirmek seçkin kafaların hiç bir zaman aldatmayan becerisidir.

    ve son olarak kitabında Horatius'dan alıntı yapmıştır. ''Sağduyu iyi bir üslubun kaynağı ve kökenidir.''
    1 ...
  32. 127.
  33. "Kim olursa olsun, her ne zaman bir insan ile münasebet kurarsan, o'nun hakkında vakar ve kıymetine göre nesnel bir değerlendirme çabası içerisinde olma. O'nun iradesinin kötülüğünü anlayışınının sınırlılığını veya fikirlerinin tersliğini nazarı itabara alma; çünkü ilki seni kolaylıkla nefrete, ikincisi ise küçümsemeye götürür. Tam tersine dikkatini sadece o'nun ızdırapları, ihtiyaçları, endişeleri ve acları üzerine yoğunlaştır. O vakit her zaman onunla akrabalığını hissedecek; onun duygularını paylaşacak ve nefret yahut aşağılama yerine şefkat ve merhameti tecrübe edeceksin." demiştirler kendilerini.

    değişik bir bakış açısı sunmuş kendileri.
    1 ...
  34. 126.
  35. hegel'in diyalektiği bütün bir 19. yüzyılı etkilemiştir o da yetmemiş 20. yy'da yeni hegelcilik ile beraber taa marx'a kadar freuerbach kadar derinden izler bırakmıştır. schopenhauer ise felsefenin her zaman karamsar tarafını temsil etmiştir aslına bakarsanız bu iki şahıs farklı yolun yolcularıdırlar benim gönlümde schopenhauer yatsa da kendimce o'nu daha bir seviyor olsam da objektif biçimde değerlendirmek gerekirse hegel hallaç pamuğu gibi savurup atmıştır schopenhauer'ı. çünkü hegel felsefede sistematik gitmiştir ve kendi içerisinde çeliştiği söylenen ancak benim aynı konuda olmadığım diyalektik felsefe biçimini ortaya koymuştur ki hala ve hala bu sistem modern felsefede edebiyatta yerini sağlamca almıştır. schopenhauer'ın edebiyata ve günümüz felsefesine yansıması ise daha farklı olmuştur nietzsche, heidegger, camus, sartre gibi -ayrı dallarda dahi olsalar- düşünürleri oldukça etkilemiştir. hegel'in kimi etkilediğini sormayın o'nun etkilemediği bi bizim kahvedeki musa amcadır sanırım. diyalektik dediğiniz zaman akan sular durur hegel ismi dahi bence önemsizleşir. yani özetle hegel wins!
    4 ...
  36. 125.
  37. kendisine göre; erkekler aşırı şişman kadınlardan tiksinmektedir.
    1 ...
  38. 124.
  39. Karamsarların karamsarıdır kendisi. Karamsarlıkta çığır açtığını düşündüğüm filozoftur.
    0 ...
  40. 123.
  41. çok karamsar.
    mutluluk kalıcı bir şey midir bilemem fakat hareketsizliğin insanı mutsuzluğa ittiği bir gerçek. her yerde bir doğruya rastlamak ve seçim aşamasında bu doğruları bütünleştirmek de bu hareketsizliğin çıkış noktası.
    schopenhauer'in karamsarlığının nedeni de onun bu çok yönlü hayat görüşü bence.
    2 ...
  42. 122.
  43. 1860 doğumlu alman filozoftur kendisi. Kitaplarındaki anlaşılması zor ve dolaylı cümleleriyle anlatmak istediklerini çok profesyönelce anlatan ve kendi felsefe dünyasını yaratmış filozoftur.

    Yaşlılık konusunda yazdıkları bir hayli çarpıcıdır. Yaşlılığın aslında ruhun en dingin en ketum olduğu zaman dilimi olduğunu ifade eder, çünkü yaşlılıkta insan zamanında öğrendiklerini hayatı boyunca tekrar ede ede özümsemiştir, artık ilgisini çeken şeyler çok azaldığından ve aynı zamanda cinsel yönden iktidarsızlık ile savaştığından ruhun saflığının ve nazikliğinin yaşlılık döneminde ortaya çıktığını iddia eder. Ayrıca yaşlılıkta insanın hiçbir zaman canının sıkılmayacağını ve bunun sebebi olarak geçmişte öğrenilen kesikli bilgilerin yaşlılık döneminde bir bütün halinde şekillenmesinden dolayı olduğunu savunur.

    Can sıkıntısı konusunda çok can alıcı tespitleri vardır. Aslında insanın yanlız kalmamak için girdiği klüpleri, seyahat etmek için çıktığı uzun yolculukları insanın can sıkıntısına bir çözüm üretmek amacıyla yaptığını savunur. Çünkü canı sıkılan insan ruhunu törpüleyememiş ve yontamamış insandır. Hem de o kadar kıttır ki bu konuda, boş zamanını * harcayacak ve yapacak hiç birşey bulamamasından dolayı insanın ruhunun kendi bilinci altında ezildiğini söyler.

    insanın hayatta 3 şeyle var olduğunu savunur bunlar:
    1)Bir insanın ne olduğu
    2)Bir insanın neleri olduğu
    3)Bir insanın neyi temsil ettiği

    Bunlar dışında ruhun zenginliğine işaret eder. Lüksün, gücün, paranın ruhu mutlu etmeyeceğini ancak mutluluğuna yardımcı olabileceğini söyler. Ruhu zengin olan bir insan aslında küçük bir dünyadır. Kendini eğlendirmek için başka insanlara ihtiyaç duymaz. Özellikle paranın adeta deniz suyu gibi olduğunu söyler. insan içtikçe daha çok susar ve en sonunda açgözlülüğünün ve cimriliğinin kurbanı olur.

    En çok okunan ve gözde olan kitabı "Aşkın metafiziği"'dir.
    Diğer kitapları: *
    -istenç ve Tasarım Olarak Dünya
    -Parerga ile Paralipomena
    -Ruh Görme Üzerine
    -Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
    -Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine
    -Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine
    -Hayatın Anlamı
    -Hukuk, Ahlak ve Siyaset Üzerine
    -Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine

    Son söz olarak da bu kitapları kendi eşsiz bakış açısıyla 19. yüzyılda yazmış olmasıdır. insan ilişkilerini ve insan psikolojisini bu kadar derinlemesine inceleyen, bu kadar sıkı ve nokta vuruşu tespitler yapan ender filozoflardan biridir. (bkz: Yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar)
    3 ...
  44. 121.
  45. yazdıklarının etkisi kişiliğe göre değişir, kimi insan için umut vermek o insanla dalga geçmektir, nietzsche'nin de dediği gibi * kimi insan için umut işkenceyi uzatmaktan başka bir işe yaramaz. yine kimi insan için gerçeklerle yüzleşmekten daha değerli bir şey yoktur -ne kadar acımasız olurlarsa olsunlar- kimi insan ağır bir depresyon halinden schopenhauer aforizmalarıyla çıkabilir.
    4 ...
  46. 120.
  47. aşkın metafiziğini en iyi şekilde anlatabilmiş alman filozof.
    1 ...
  48. 119.
  49. "kendi başına hayatın gerçek ve hakiki bir değeri yoktur, ihtiyaçlar ve yanılsamalar aracılığıyla sadece devinim halinde tutulur. ihtiyaçlar ve yanılsamalar kaybolur kaybolmaz hayatın mutlak yavanlığının ve boşluğunun farkına varıveririz."
    arthur schopenhauer.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük