bugün

gayet mükellef bir sofrada intiharın faziletlerinden bahsettiği aktarılır. alem adamdır... Niçe pek sever kendilerini, hocasıdır...
seni sana anlatır.
'Hayatının son dönemindeki hiçbir insan, samimiyse ve bütün melekeleri yerindeyse, her şeyi yeniden yaşamak istemez. Bunu yapmaktansa tamamen yok olmayı tercih eder.' sözünün sahibi. insanın ne mal olduğunu bilen aşmış filozof. özetle, mecbur olmasam yaşamazdım.
bazı vecizelerini okuduğunuzda felsefenin ne işe yaradığını, bir insanın bilerek hareket etmesi ile bilmeden hareket etmesi arasında nasıl devasa bir fark olduğunu, bilmenin ne büyük nimet olduğunu hissedersiniz.

ateist gibi görünse de stoacılara olan hayranlığını saklamaz.
severim kendisini.

bu da bonus:
görsel
Önceki hesabımda aşkın metafiziğinden alıntı yapmışım. Katıldığım noktalar haricinde şunu da belirtmekte fayda var.

nasıl ki carl jung, sırf çok çirkin bulduğu annesi yüzünden oedipus kompleksine hastalıklı bir karşıtlık sergilemişse, bu arkadaş da goethe ile fingirdeşen annesi yüzünden kadına yönelik saplantılar edinmiştir. bütün bir başarısız tırt erkek ordusu da bu meymenetsizi "kadınların kilidini çözen adam" olarak ilan edegelmiştir.

dünya biraz da anneleriyle anlaşamayan erkekler yüzünden böyle. özellikle sanayi devrimi sonrasında, babasıyla barış halinde annesiyle savaşan erkeklerden siyasetçi; annesiyle barış halinde babasıyla savaşanlardan şair olmuştur denebilir.

Aklınızda bulunsun..
Gelmiş Geçmiş en büyük zekalardan biri. Aşkın Metafiziği kitabı kesinlikle okunmalı. Seksist deniliyor bu adama öyle mi? Kesinlikle seksist falan değil, realist. Sabahtan akşama birşeyler düşürürüm umuduyla kadın güzellemeleri yapan dallamalar ve aciz feminaziler siktir olup gitsinler. Adam, kadınların röntgenini çekmiş. Söylediklerinin hepsi doğru. Kuyruk acısı varmış, bak sen. Schopenhauer gibi bir zeka, bir veya birkaç kişiden yediği kazığı bütün bir cinse genelleyecek kadar sığ davranabilir mi? Adam, kadınlarla ilgili fikirlerini belirtiyor. Hem de dürüst bir biçimde. Sonuna kadar doğru söyledikleri. Kaldı ki düşünürlerin büyük bir kısmının da kadınlarla ilgili fikirleri aşağı yukarı aynı. Siz dallama Meriçler olarak yine kadını şaraba bilmemneye benzetmeye devam edin. Ama, Schopenhauer ve onun gibilerine de kadın düşmanı demeyin. Siz malsınız, onlar gerçekçi. Mesele bu.
merak ediyorum da böyle büyük bir beyine sahip olan adam, acaba kadınlara olan tavrı ile ilgili olarak kendini de sorgulamış mıdır? Yani Schopenhauer olup da iki saçma bahaneyle geçiştirilemez bir konu bu.
mesela Freud babasının ölümünden sonra kendi üzerinde psikolojik analiz yapmıştı. fakat gel gelelim (bkz: bir puro bazen sadece bir purodur)

merak işte.
almanlar'ın 100 sene önce yaşamış filozoflarından. biz de halen kadir mısırlıoğlu gibi adamlarla neşrediyoruz. avrupa goethe, schopenhauer, hegel, engels gibi adamların açtığı yolda yürürken. biz daha arap militarizminden kurtulma çarelerini bulamadık.
atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin amacına binaen minimal ölçekte de olsa muassır medeniyetlerde esamesi okunmuyor.
“Doğuştan getirdiğimiz tek yanılgı mutluluktur.”
bildiğin cübbeli Ahmet'in ecnebi hâli yobaz, davar.
Hayatına giren kadınlar tarafından sevilseydi eğer annesi de dahil aşkın metafiziğini yazar mıydı acaba? (bkz: aşkın metafiziği)
"çocuklarıma bırakacağım en büyük miras, onları hiç var etmeyecek olmamdır" demiştir. Keşke senin dölün olsaydım arthur reyiz.
Günümüz ergenlerince yanlış anlaşılan filozoftur. Ergenler bir kızdan yüz göremediklerinde ilk iş olarak bu adama sarılıp, kadınları gözlerinde küçültmeye başlarlar. Elliot rodger gibi gezerler sonra ortalıkta.
görsel
"Kadın ve aşka dair" isimli doktrini muhakkak okunması gereken filozof. Bu kitabı okuduktan sonra, cinselliğe, aşka, kadınlara fikrim kökünden değişti.
"Binaenaleyh, ancak doğru temeli, tamlığı ve mevcut duruma uygulanabilirliği kesin olan bir kavramın kılavuzluğunda eylemde bulunduğumuzda tarz-ı hareketimiz mükemmelen kesin ve güvenilirdir." diyen üstad.

(bilim ve bilgelik, say yayınları s.56)
schopenhauer kısmen bir kadın düşmanıdır. bu konuda da nietzsche ile pek çok benzer yanları var.

s.freud bu durumu şöyle açıklar; çocukluğunda annesinden beklediği gibi sevgi göremeyen erkekler kadınların da tıpkı annesi gibi kendisini sevmeyeceklerini sanır. evlilikten de nefret etmeye başlar.

schopenhauer'ın kadın düşmanlığı geniş ve oldukça derin. aslında bir kadın delisidir lakin tıpkı kadınlarla doğru düzgün bir birlikteliği olmayıp aşktan yana yüzü gülmeyen kafka gibi tüm aşkları hüsranla sona ermiştir.

kadın düşmanlığının çıkış noktası annesidir, kendi ağzından: "hasta ve sakat babam yatağa çakıldığında, eğer valide hanımın vermediği şefkati iyi yürekli sadık bir uşak üstlenmeseydi, aç ve susuz, ölüme terk edilecekti. babam, yukarıdaki katta yalnızlığın karanlığına kayarken, valide hanım aşağıdaki katta suareler verirdi. babam acılar içinde kıvranırken o eğlenirdi. işte kadınların aşkı!"

annesine olan düşmanlığı ve nefretini bu şekilde vurgulayan schopenhauer, babası intihar ettikten sonra sevgilisini eve alıp kendisini kapıya koyan annesine karşı son derece haklıdır.

belki de schopenhauer bu şekilde annesinden intikam almaktadır.
“Doğuştan gelen bir kusurumuz var; hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimizi sanıyoruz. Bu kusurumuzu gidermedikçe, dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer görünecektir. Çünkü her adımımızda, ister büyük ister küçük bir şey yapmış olalım, dünyanın ve insan hayatının, mutlu bir yaşam sürdürmeye olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız. işte bu yüzden bütün yaşlıların yüzlerinde aynı ifadeyi, yani düş kırıklığını görmek mümkündür.”
Yanlış anlaşıldığını düşündüğüm yazar, filozoftur. Aşkın Metafiziğini ilk okuduğumda tek düşündüğüm net olarak kadın aşağılanması, nefreti gördüğüm fakat üzerinde düşününce bunların sadece nefretten doğmayacağını anladığım birtakım gerçeklerdi..
aşkın metafiziğinde kadınları aşağıladı denerek görüşleri yok sayılmaması gereken filozof. kadınlara neden saygı duyulmadığını yalın bir şekilde anlatmıştır. kadınların yapması gereken bu adamın yazdıklarını "cinsiyetçi köpek" diyerek yok saymak yerine orada anlatılan kadınlara benzememektir. kadınlar eğer kendileri hakkındaki olumsuz önyargıları değiştirmek istiyorlarsa hem kendilerini geliştirmeli hem de hemcinslerini geride bırakmaya çalışmamalıdırlar. bunları zaten yapıyorsanız kadınlar hakkında yapılan genellemeleri düşünerek enerjinizi tüketmenize gerek yok.
Yaşamından bir alıntı ;

*bir keresinde ne kadar mutsuz bir evliliği olduğunu uzun uzadıya anlatan çok geveze bir kadının muhabbetine katlanmak zorunda kalmıştır. onu sabırla dinlemiş ve kadın en son kendisini anlayıp anlamadığını sorduğunda:
-hayır, ama kocanızı anlıyorum. diye yanıt vermiştir.

Bu olay filozofun başından geçmiş. Yalnız adam yüzyılın kapağını koymuş.
albert camus'un pembe gözlük takmış versiyonudur.
"neredeyse bütün gün okuyan ve arada düşünmeksizin, eğlence ya da meşgale ile kendini eğlendiren kimse, yavaş yavaş kendi kendine düşünme yeteneğini kaybeder. tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi.
birçok eğitimli insanın durumu bundan pek farklı değildir; okumak onları ahmaklaştırır. çünkü her boş vakitte okumak ve sürekli olarak sadece okumak zihni, sürekli elle çalışmaktan daha fazla felç edici bir etkiye sahiptir. zira ikinci durumdaki uğraş kişiye kendi düşüncelerini takip edebilme imkanı sunar.
nasıl ki yabancı bir cismin ağırlığı üzerinden hiç eksik olmayan bir yay sonunda esnekliğini kaybederse; başka bir kimsenin düşüncelerini sürekli üzerinde bir baskı unsuru olarak varlığını koruyan bir zihin de körelir, keskinliğini kaybeder. sürekli yiyen bir kimse midesini bozar ve böylelikle bütün bedenine zarar verirse, zihin de düşünce malzemesiyle gereğinden fazla beslenerek boğulabilir. çünkü bir kimse ne kadar fazla okursa, okuduklarından kalan izler de kaçınılmaz olarak o kadar az olacaktır.


zihin üzerine tekrar tekrar yazı yazılabilen bir tablete benzer. derin derin düşünmeye zaman yoktur ve nasıl ki aldığımız gıdalar bizi yemekle değil sindirimle beslerse, okunan şeyler de ancak derin düşünmeyle hazmedilebilir. eğer bir kimse daha sonra üzerinde durup düşünmeksizin sürekli okursa okudukları kök salmaz, büyük bölümü kaybolur."

schopenhauer.
Kişiden kişiye değişir tabi ama benim için en iyi kitabı yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar olan felsefeci.
1-)Birisi sizin için gerçekten çok değerliyse, bunu ondan sanki bir suçmuş gibi gizleyin. Bu hoş bir şey değildir ama doğrudur. Çünkü, bırakın insanları, köpekler bile büyük dostluklara katlanamazlar.

2-)Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor.