bunun bir değişik versiyonu da şöyle: normalde çok sık arabayı alan bir kimse değilim. çoğunlukla toplu taşımayla gidip geliyorum. öyle alışmışım ki arabayı aldığım bir gün arabalı olduğumu unutup eve metroyla dönmüştüm.
eve geldim. e araba dediler? ne arabası dedim.
ertesi gün gidip almıştım yerinden. kafam çok güzeldir.
sigara almak için sağa yanaşılır. görece küçük bir yer olduğundan araba istop edilmez. bakkalda telefon çalar o arada kafa biraz gider sigara alınır çıkılır arabaya binilir. koltuk ayarı filan bi değişik gelir. arka koltukta bir kadın vırvırvır kafa ütülemektedir. işte hep senin anangile gidiyoruz da falan da filan. kadınla gözgöze gelinir pardon yanlış bindim herhalde der. gülüşülünür. kadın iner. tam basıp gidecekken kendi bindiğin arabanın yanlış olduğunu farkedersin. iner bi öndeki kendi arabana binersin. inerken deminki kadın rastlar tekrar gülüşülür.
atatürk havalimanında yurt dışından gelen biri ile bir görüşmem var. ben uça uça yetişmeye çalışıyorum. aracı otoparka sokarken sadece girişe yakın olmasını düşünüyorum ki topuklayabileyim.
adam gelmiş ve 3 saat sonraki uçak ile geri dönecek. ben ise zaten hali hazırda 1 saat geç kalmışım. arabayı bıraktım uçtum.
ulan bir kuyruk bir kuyruk akıllara zarar. neyse o kısmı da halloluyor. adamı arıyorum ve görüşüyoruz. çok iyi bir görüşme geçiyor ve adamı yolcu edip dışarı çıkıyorum. yakıyorum sigarayı. keyfim yerinde.
sonra otoparka giriyorum kendimden emin bir şekilde. aracı döne döne arıyorum ve kiralık olduğundan plakayı da bilmiyorum. aracın yedek anahtarı olduğundan düğmesine basayım ve çık çık etsin diye düşünemiyorum.
sonra yaklaşık 2 saat sonra otopark görevlilerinin kameraları incelemesi ile giriş anımı tespit ediyoruz. aracı park ettiğim yeri buluyoruz ve teşekkür edip ayrılıyorum. bozulan moralim yerine geliyor.
sonra yakıt almak için durmadığımı hatırlatan o tekleme ile yolun kenarına çekip 3 saat kadar uyudum ve arkadaşı aradım yakıt getirdi.
Otoparkta bir dangozun vurup kacma ihtimaline karsi hem arabamin hem de park numarasinin fotografini cekme hastalığım olduğu icin hic yasamadigim olaydir.
bodrum'da başıma gelen hadise. şirketin aracını, otoparka para vermeyim diye marinanın arkasındaki sokaklardan birine bıraktım. personel alımı için görüşme yapacaktık koordinatörümle birlikte. arabayı bıraktıktan sonra içgüdülerimle deniz olduğunu düşündüğüm istikamete doğru uzun bir süre yürüdüm. denizi bulamayınca geri gelip arabayı bulmak istedim. onu da beceremeyince 2 saat avuç içi kadar yerde araba aradım. personel görüşmesine katılamadım. hoş görüşmek için randevu alan 6 adaydan hiçbiri de gelmemiş.
Zaman zaman yaşanan, demans başlangıcı mı yaşıyorum diye dehşete düşüren hededir.
" Geh bili bili" dediğiniz, ebleh dakikalar bile yaşanır.
Nihayetinde bulunur, sarılır, öpülür filan.