bugün

italyan marksist düşünür.(1891-1937) gramşi diye okunur. italyan komünist partisinin etkili isimlerinden biriydi. marksizme en önemli katkısı hegemonya teorisidir. marx ve engels'in ekonomizmini aşma adına geliştirdiği bu teori althusser ve foucault'nun da dikkatinden kaçmamıştır. kitapları hapisane notları, hapisane'den mektuplar, italya'da işçi konseyleri deneyimi gibidir. guiseppe fiori'nin bir devrimcinin yaşamı adlı kitabı da gramsci'yi anlatır.
italyan filozof ve siyaset adamı. Sscb'de iktidarın gitgide otoriter ve kişisel bir biçime bürünmesi ve 1929'da komünist enternasyonal tarafından öne sürülen kitlelerin radikalleştirilmesi fikri karşısında eleştirel bir tavır takındı.
hegemonya kuramını marksizme sokmuş olan italyan devrimcidir. kapitalist toplumu ve onun siyasi eylemlerini ifade eden bir terimi ortaya koymuştur. faşizme karşı ilk teorik değerlendirmeler sayılabilir bunlar.
italyan marksist ve kuramcı. 1913'te sosyalist parti'ye katılan gramsci, 1921 yılında yeni kurulan italyan komünist partisi'nin genel sekreteri oldu . 1924'te milletvekili secildi. mussolini iktidarı tarafından 1926 yılında tutuklandı. cezaevi kosulları kötü olan saglıgını daha da bozdu. mussolini'nin 'bu beynin calısmasını 20 yıl durdurmalıyız' dedigi gramsci 1035'te uluslararası baskılar sonucunda hastaneye kaldırıldı. 27 nisan 1937'de ölen gramsci ardında uzun tartısmalara , cesitli yorumlara yol acacak olan ve 32 parcadan olusan hapishane defteri'ni bıraktı. 'iradenin iyimserligi'nin altını cizen ve indirgemeci bir marksizm yorumunun uzagında kalan gramsci hic kuskusuz cagımızın en büyük düsünürlerindendir.
(bkz: http://tr.wikipedia.org/wiki/Antonio_Gramsci)
antonio labriola' nın fikirlerini devam ettiren ve geliştirerek marxizm' in yeni bir dünya düzeni olabileceğini iddia eden italyan filozof.
çoğu markistin kafasını kurcalayan bir nokta işçi sınıfından nasıl bir ordu yaratılacağıdır. zira gramsci de bu konuya derinden dikkat çeken ilk düşünürdür. gramsci gayet haklı olarak işçi sınıfının asla sınıf bilinci kazanamayacağını hegemonya teorisiyle açıklar. işçilerin yerine de aydınları koyar. bu yönüyle bernard shaw ekolü ütopik sosyalistlere yakındır. lakin aydınlar üzerinde kurulacak hegemonyada işçiler kadar kolay eriyebildiğini de belirtir. kişisel yorumumca kapitalizmin sonunun anti-tez olan işçilerce(yahut yerine konacak bir aktörle) değil bizzat tez ile çökeceğini anlatmak istemiştir.
italyan marksist kuramcı ve lider. 1891-1937 arasında yaşamış italya komünist partisi genel sekreteri ve milletvekili. mussolini'nin faşist italyasında bolşevik devrimin savunucusu olarak hapishane'de ve dışarıda yaptıklarıyla dünya devrim tarihine geçmiş kişilik. kuramları ile sadece marksist ideolojiyi geliştirmemiş, burjuvaziye de pek çok kavram vermiştir. çok yönlü olarak irdelenmesi gereken kişi.

hapishane öncesi ve sonrası diye aslında kuramları ikiye ayrılabilir. öncesinde kızıl devrimin militanca savunan ve faşizme karşı birleşik cepheyi savunan lider. diğer bir yanda sivil toplum önerileri ile bugün radikal liberalleri etkileyen kişi. 1923 yılında komünist partinin stratejilerini belirlemesine karşılık yapılan taktiksel hatalar faşistlerin karşı devrimine yol açsa dahi gramsci hayatının en iyi eserlerini ve en çok tartışılan eserleri bu karşı devrim sonrası milletvekilliğinden hapishane'ye gittiğinde yazmıştır. hegemonya, organik aydın-geleneksel aydın, faşist düzenin tahlili ve praxis'i marksist kurama armağan etmiştir.

hapishane sırasında yaşadığı zorluklar ve baskılardan dolayı marksizmi kendine ait bir dille geliştirmeye çalışmış, lenin'den büyük filozof olarak bahsetmiştir. kanımca marksizme en büyük katkısıda ideolojik savaşın nasıl vereceğini dile getirmesidir. emekçi kitlelerinden çıkan bilinçli organik aydınların mücadeledeki önemini vurgulamıştır. aynı zamanda emekçilerin merkezi kapitalist ülkelerde neden devrimi yapamadığını anlatmış ve gene organik aydınlar vasıtasıyla nasıl ideolojik bilince nasıl varılacağından söz etmiştir kitaplarında. ayrıca emekçilerin mücadelesinin yalnızca ekonomik olmadığını yani bir bakımdan altyapının üstyapıyı çok fazla etkileyebilecek bir yapı olmadığından bahsetmiş ve sınıf mücadelesinin zorunlu yanını ortaya koymuştur: siyasal bilinç bu konuda lenin'in ardılı sayılabilecek biridir ve sıkı bir leninci olarak bilinmektedir.

1937'de öldüğünde arkasında onlarca yazı ve makale bıraktı. yaşadığı baskılar yüzünden karmakarışık anlamlar içeren ve bu nedenle pek çok tartışmaya yol açan makalelerdi bunlar. bugün bile değişik youmlamaları ardılları tarafından devam etmektedir bu büyük kuramcının.
(bkz: michel foucault)
Niccolò di Bernado dei Machiavelli'yi "erken gelmiş Jakoben" olarak tanımlamış italyan komünist filozof.
geleneksel aydın ve organik aydın tezlerini ile dikkat çeken büyük bir düşün adamıdır.
Bugün doğum günü olan* italyan Komünist Partisi'nin kurucusu.
yaşadığı dönemde faşizmle boğuşmuş ve bu yüzden hayatı hapishanelerde geçmiş fikir adamı. hegemonyayı olabilecek en düzgün şekilde açıklamış bir adam. iyi incelendiği takdirde günümüz için bile kaydedeğer tespitler yaptığı rahatlıkla görülebilecek bir aydın.
20. yüzyılın en önemli Marksist kuramcılarındandır.
(bkz: hapishane defterleri)
ezilen ve ezen sınıflar arasındaki yönetme boyun eğme ilişkisinin açıklanmasında ideoloji kavramının yeniden incelenmesi gerektiğini vurgular, yani devlet toplumu sadece baskı araçları değil ideolojik araçlar ile de yönetir.

gramsci'ye göre; her sınıfın kendı görüşlerini yaymaya calışan aydınlar vardır; bunlara organik aydın demiştir.
nesnellik "evrensel öznelliktir" diyerek kelimelere dünyaları sığdırmayı başarmış şahsiyet.
en karizmatik italyan.
sosyolog.
oku oku, öğren öğren bitmez.
en önemli vurgu noktası; hegemonyanın tamamen konsensüse dayanmadığı, rıza ile baskının bir sentezinden, gücün ağır basmadığı bir dengeden oluştuğudur.
italyan sosyalist aksiyoner ve teorisyen. aynı zamanda batı marksizminin de en önemli isimlerindendir.
hegomonya hususundaki görüşleri ilgi çekicidir. klasik marksistlerin aksine hegomonyayı komünist devrimin gerçekleşmesi sırasında önemi açısından değil; kapitalist devletin meşruiyet aracı olarak analize tabi tutmuştur. gramsci ye göre kapitalizm 20. yüzyılda hiç olmadığı kadar güçlüdür. zira burjuva bu yüzyılda kendi değerlerini, yargılarını ve çıkarlarını tüm topluma aitmiş gibi lanse etmekte ve bunun doğruluğuna tüm yurttaşları da ikna edebilmektedir.
gramsci devrimin işçi sınıfının eliyle gerçekleşeceği hususunda da şüphelidir. bu nedenle biraz elitisttir. gramsci ye göre işçi sınıfı kendine ait değer yargıları ve etik sistematiği oluşturup bunun meşruiyetini sağlamaktan acizdir.
işçi sınıfının egemenlik mücadelesinde şiddeti geri plana atan, eğitim ve ikna yöntemini ön plana çıkartan bu anlamda bile marx dan daha çok saygı hak eden düşünür.

etrafındaki insanlara göre daha oturaklı, daha mantıklı düşündüğü aşikardır.

(bkz: hegemonya)
Edward Saidin italyan versiyonu. Bir şey söyler sakindir. Dinlemezsen ne diyor bu it gebertin dersin.
(bkz: gramscianism)
Düşünceleri Machiavelli'den baya bir etkilenmiş adam.

Hem (bkz: Risorgimento) nun oluşum süreci, hem Machiavelli'nin bu konu hakkında yazdıkları - (bkz: the prince)- Gramsci'nin politik parti hakkındaki görüşlerini derinden etkilemiştir.
kayıtsızlık üzerine çok çarpıcı ve yerinde tespitleri olan düşünürdür. üşenmeden okuyacaklar buyursunlar.

"Kayıtsızlardan nefret ediyorum. Frederich Hebbel gibi, yaşamanın taraf tutmak olduğuna inanıyorum. Kimse, toplumun dışında yalnızca insan olarak var olamaz. Gerçekten yaşamak yurttaş olmaktır, iştirak etmektir. Kayıtsızlık irade kaybıdır, asalaklıktır, korkaklıktır. Kayıtsızlık yaşamak değildir. Bu yüzden kayıtsızlardan nefret ediyorum.

Kayıtsızlık tarihin ağır yüküdür. Yenilikçinin boynuna geçirilmiş değirmentaşıdır, en parlak gayretlerin boğulduğu atalet durumudur, eski şehri kuşatan ve şehri en güçlü duvarlardan, en cesur askerlerden bile daha iyi savunan bataklıktır. Çünkü saldırganları karanlık girdaplarında yutar, telef eder, umutsuzluğa düşürür, bazen de kahramanca eylemlerden alıkoyar.

Kayıtsızlık, tarihte güçlü bir nufüza sahip olmuştur. Pasif çalışır, ama yine de çalışır. Kayıtsızlık kaderdir, ona bel bağlayamazsınız. Programı aksatan, en iyi hazırlanmış planı mahveden şeydir, idrakinize başkaldırıp nefes aldırmayan etken maddedir. Olan bitenler, hepimizin başına gelen musibetler ve kahramanca bir eylemin doğurabileceği olası güzellikler birkaç kişinin inisiyatifinin değil çoğunluğun kayıtsızlığının ve devamsızlığının bir sonucudur. Olan bitenler bazı insanlar öyle istediği için değil; kitleler ancak bir kılıçla çözülebilecek düğümlere, ancak bir isyanla feshedilebilecek kanunlara, ancak bir ayaklanmayla alaşağı edilebilecek iktidarlara imkân tanıyarak sorumluluk almaktan kaçındıkları ve oluruna bıraktıkları için gerçekleşirler. Tarihe hükmediyor gibi görünen kader, bu kayıtsızlığın ve devamsızlığın yanıltıcı görünümünden başka bir şey değildir.

Olaylar perde arkasında gelişir. Başıboş bırakılmış birkaç el müşterek hayatı örer ve çoğunluk tümünü görmezden gelir, çünkü umursamaz. Bir çağın kaderi, küçük bir aktivist grubun dar görüşlerine, anlık hedeflerine, hırslarına ve kişisel ihtiraslarına göre biçimlenir. Çoğunluk da bunların tümünü görmezden gelir, çünkü umursamaz. Ancak gelişen olaylar amacına ulaşır, perde arkasında örülmüş hayat tamamlanır, sonra da her şeyi ve herkesi aşan kadermiş gibi görünür. Tarihi ise bunların olmasını isteyen veya istemeyen, bilen veya bilmeyen, etkin olan veya kayıtsız kalan herkesi mağdur edecek muazzam bir doğal olgu, bir patlama, bir depremden ibaretmiş gibi gösterir. Sonra kayıtsızlar öfkelenirler, böyle olmasını istemediklerini ve bunlardan sorumlu olmadıklarını göstermek için olan bitenin sonuçlarından kaçınmak isterler. Bazıları zavallıca ağlar, diğerleri alenen küfreder ama kimse kendine şunu sormaz: Ben vazifemi yapsaydım, isteklerimi gerçekleştirmeyi veya görüşlerimi bildirmeyi deneseydim tüm bunlar olur muydu? Kimse kayıtsızlığı, şüpheciliği, başlarındaki musibetle mücadele etmeye veya müşterek bir amaca erişmeye uğraşan örgütlü yurttaşlara omuz vermediği için kendini suçlamaz.

Bunun yerine, büyük çoğunluğu olaylar doğal akışını sürdürürken ideolojik fiyaskolar, başıboş planlar veya diğer şeyler hakkında hoşbeş etmeyi tercih ederler. Böylece herhangi bir sorumluluk almaktan bir kez daha kurtulmuş olurlar. Arada sırada olanı biteni açık seçik görürler, bazen en acil soruna veya kaydadeğer ölçüde zaman ve hazırlık gerektirse de acil görünen sorunlara olağanüstü çözümler sunabilirler. Ne var ki, bu çözümler ziyadesiyle verimsiz kalırlar, müşterek hayata sunulan bu katkılar da ahlaki kıvılcımdan yoksun hâlde kendilerini ele verirler. Bu, hayatta herkesin mücadele hâlinde olmasını talep eden, bilinemezciliğe veya herhangi bir kayıtsızlığa imkân tanımayan keskin bir tarihsel sorumluluk algısının değil, entelektüel merakın bir ürünüdür.

Ebedi masumlar hakkında sızlanmalarına öfkeli olduğum için de kayıtsızlardan nefret ediyorum. Hayatın onlara verdiği ve her gün vermeyi sürdürdüğü vazifeyi nasıl yerine getirdikleri, ne yaptıkları ve hepsinin ötesinde ne yapmadıkları konularında hesap vermelerini talep ediyorum. Acımasız olabilirim, merhametimi onlardan esirgeyebilirim, gözyaşlarımı onlarla paylaşmayabilirim. Ben taraflıyım. Yaşıyorum, benim tarafımda olanların kurduğu geleceğin toplumunun nabzının gayretkeş vicdanlarda attığını şimdiden hissediyorum. Bu toplumda toplumsal bağların yükü birkaç kişinin üzerinde değil. Bu toplumda olan bitenler şansın veya kaderin değil, yurttaşların akıllı çalışmalarının ürünü. Bu şehirde pencere kenarında oturup dışarıda mücadele eden ve kendilerini paralayan azınlığı izleyenler yok. Pusuda bekleyen, o mücadelenin tatsız meyvesinin tadını çıkarmayı uman, mücadele edenlerin ve kendini paralayanların kazanımlarını hafife alan kimse yok.

Yaşıyorum. Taraflıyım. Bu yüzden iştirak etmeyenlerden nefret ediyorum. Bu yüzden kayıtsızlardan nefret ediyorum."
hayatı hapishanede geçmesine rağmen komünist mücadelenin en önemli teorisyenlerinden birisi olabilmiş italyan komünist. geliştirdiği hegemonya kavramı geçtiğimiz yüzyılın en önemli siyaset bilimi kavramlarından biri haline gelmiştir.
hayatı hapishanede geçmesine rağmen komünist mücadelenin en önemli teorisyenlerinden birisi olabilmiştir. geliştirdiği hegemonya kavramı geçtiğimiz yüzyılın en önemli siyaset bilimi kavramlarından biri haline gelmiştir.