çaylağım şuan. annem tatil için gitti memlekete kardeşimle. babam ve ben 1 haftayı doldurduk beraber evimizde. gözüme takıldı bu başlık. nedir diye okudum. allah'tan sigaram varmış. bir okudum bir ağladım...
çok solum acıdı çok.annem ve babam hayatta şuan. * her göz damlamda her fırt çekişim de ağlayarak "lan şerefsiz seni çok seviyorum" diyorum. babam bende bambaşka bir varlık. annem apayrı. elmayla demir gibi ortası yok. başıma mükemmel ağrılar saplandı, solum yine acıyor. arayamadım saat geç oldu diye. bakamadım içeriye uyuyor diye ama nefes alışını kontrol ettim.
9 yıldır aileinden uzakta yaşayan bir insan olarak şunu yazabilirim herhalde; Uykumun kaçtığı kış gecelerinde sabah kalkıp işe gideceğimi bilmeme rağmen, bir elimde kahve bir elimde sigara acaba gün başlarken, yeni bir hayat doğarken bir erkeğin hayatında hiç batmamasını istediği o güneş ya sonsuza dek sönerse... diye düşünüp,düşümden ayrı kalamamışımdır. Böyle bir duygudur herhalde bir insanın annesin ölmesini düşünmesini. Eşyalar toplanıp gitse bile bir evden, evin her köşesine, her karesine o hoşgeldin evladım diyen sıcak sesi siner annelerin. Büyüdükçe, özgürleştikçe daha da bağımlılığı artar annelerin. Kim ister, kim düşünebilir ki kışın içini ısıtan, yazın yüreğini serinleten bir varlığın bir daha gelmemecesine adı bilinen ama ulaşımı olmayan bir limana gitmesini...
ölüm dendiğinde ne kadar uzak bir kelime gibi görünse de, aslında bize ve sevdiklerimize en yakın olan $eydir. bir insanın annesine kanser te$hisi konması da en az ölüm kadar yıpratıcıdır. anneye ne kadar ömür biçileceğini bilmemekle beraber, her an ölecekmi$ gibi sınırlı tavırlar sergilemek insanı daha da boğuyor. bir aylık hayata geçirmek istediğin projeyi 1 sene ertelemene neden oluyor. annenle ve bütün aile bireyleriyle birlikte yapılan planların buru$mu$ bir kağıt parçasının çöpe atılmasına olanak tanıyor. dü$ünülen tek $ey hayatının geri kalanını sadece annesiyle geçirmek. annenin ve keza bütün aile bireylerinin ölecek olması, ölüm kar$ısında iğne kadar değeri yok. hayatın en önemli problemlerinden biri olan insanın kendi işi bile, kanser ve annenin ölme ihtimali kar$ısında değerini yitiriyor.
insan kendi ayakları üzerinde durmaya çalı$ırken, sorumluluğun allahını almaya çalı$ırken, ailenin ba$ka $ehirde olmasından dolayı gelen acı bir haber, insanın ba$ından a$ağı kaynar sular dökülmesine neden oluyor. bu da annenin en az ölüm kadar acı kanser olduğu gerçeği. ölüm ani bir tramvadır ancak annenin öleceğini bilmek hergün ölmektir. buna bir sınav derler ama yemi$im ben öyle sınavı.
ölüm hepimizin ortak sonu, hayatın kanunu be karde$im götümden uydurmuyorum ki.
hayatta hiçbir$eye deği$ilmeyecek bir$ey daha var ki, o da annenin yapılan tetkik ve operasyonlardan sonra iyile$mi$ olması, ve tekrar eski sağlığına kavu$acak olmasıdır.
i$te annenin ölmesi bana annemin yaşarken öldüğünü hatırlattı. ona ne kadar değer verdiğimin dı$ında, bin kat daha değer vermeme sebep oldu. sonu olmayan bir senaryoya dalarak ne olacağını beklemenin, her$eyi oluruna bırakmanın ne kadar anlamsız, ne kadar iç karartıcı olduğunu, insanın bazı olmu$ bitmi$ olayların sonunu beklemenin porno film izlemekten öteye gitmediğini, tırnaklarıyla kazıyarak bir$eyler yapabilmeyi, pes etmemesi gerektiğini hatırlattı.
eğer yeterince hatırladıysam ve annemin sağlığına kavu$masına sebep olabildiysem ne mutlu bana. Kim bilir belki o zaman öbür dünyanın varolduğunu bilerek ya$amayan, hala da ya$amayan ben, günahlarımı hafifletici bir sebep bulabilmi$imdir.
gerçekleştikten sonra varlığınızın yüzde doksanını alıp götüren durum. izmir'desindir, bir telefon gelir kardeşinden. cümle kısa ve nettir: abi annem kaza geçirdi, gelmen lazım. ertesi gün memlekettesindir. anne kafasında bir yarayla beyin cerrahide yatmaktadır. doktor umursamamaktadır, hasta yakınlarından para beklemektedir. eve gidersin, kimse yoktur evde. annenin üzerinden çıkarmadığı yeleği görürsün ve onu koklaya koklaya bağıra çağıra ağlarsın. ve anlarsın ki evi yuva yapan kişi annedir. bir yolunu bulup başka bir hastaneye aldırırsın anneyi bir umutla. orada daha iyi bakarlar ve anne kurtulur. tabii sen bu arada koşturmaktan ve yaşanan yıkımdan dolayı 8-9 kilo vermişsindir. yeter ki o yaşasın ben eriyip gideyim dersin kendi kendine, önemsemezsin. hastanede sabahlarsın ve şükredersin allah'a anneni bu seferlik sana ve kardeşlerine bağışladığı için. eve getirirsin ve yanından bir dakika bile ayrılmazsın. yapmanı istediği her şeyi seve seve, zerre kadar sıkılmadan ve üşenmeden yaparsın. bir keyiftir o anlar artık senin için. kazanın üzerinden aylar geçtikten ve annen gün geçtikçe iyiye giderken bir sohbet esnasında annenden duyduğun bir soruyla darmadağın olursun:
-oğlum benim yaşamam sizin için de iyi oldu değil mi?
sonra ergenlikten itibaren annenle olan bütün ilişkini gözden geçirirsin. çünkü annene onu ne kadar sevdiğini hiç söylememiş , yaşayacağı her saniye için canını çekinmeden, seve seve verebileceğini hissettirememişsindir. tüm bunlardan sonra eve tepkisiz bir şekilde girmelerin ve basit merhabalaşmaların yerini kucaklamalar alır. elini öpersin, kucaklarsın, saçlarını okşarsın, yanaklarını sıkarsın, evden çıkarken öpersin ve allah'a emanet edersin. şunu da bilirsin: ölüm elbet gelecektir, ama önemli olan o gelmeden önce annene yaşattıklarındır. elbette bir gün ölecektir ama ölecekse de mutlu ölsün dersin. hayattan keyif alması için elinden ne geliyorsa yaparsın, yapmalısın.
annem
bir sessizlikti annem
nice çileden örülmüş
sevinçleri de var mıydı bilmem
kendisinden bile gizlenmiş
her anne çocuklarını yaşar değil mi?
ben annemi hiç yaşamadım
çünkü çocuklar
bir rüzgara biner giderler
anne yüreği de beraber...
Babanızın kaybı ile arkanızdaki duvar yıkılır, sırtınız üşür...Anneniz ile şefkati yitirirsiniz. Yeniden ayağa kalkabilirsiniz ama siz annenizin gidişi ile çocuk olma duygusunu yitirirsiniz. işte o an tekbaşına kaldığınızı anlarsınız.
şu an yazılanları okuduğumda bile içimi titreten olay. evlat acısından sonra gelen dünya'nın en büyük yürek acısı. çok uzun yıllar daha başıma gelmemesini dilediğim kayıp.
Şuan çalan şarkıdan mıdır yoksa başlıktan mıdır bilinmez ama gözlerimin dolmasına sebebiyet verdiği kesin. sağlam kafa düşünürsem, bizi herşeyimizle kabul eden tek canlı. allah kimsenin başına vermesin, bunu demek istiyorum ama malesef yaşanacak, elden ne gelir.
baba tarafından hiç mi hiç ilgi görmemiş insanı yıkacak durumdur. ne olursa olsun, kim ilgilenirse ilgilensin elbette ki annenin yeri ayrıdır; ama anne 5, 10 kişinin ilgisini çocuğuna gösterebildikten sonra gitmişse... düşünüyorum da...
bir buçuk yaşınızdan beri ayrı olduğunuz,
sizi arayıp sormayan,
diploma törenlerine bile eşinin kıskançlığını bahane ederek gelmeyen,
sağlığında mal varlığını ikinci eşinden olan ''evlatlarının' üstüne geçiren,
iyi bir evlilik yaptığınızı duyunca, aniden telefon numaranızı bulan, sık sık arayan,
cocuğunuz olduğunu öğreninince,
iki patik-bir hırka örüp gönderen,
ama, paketin içine de bir istek listesi koyup: diğer çocukları için ilaç isteyen...
istekleri hiç bitmeyen...
bir anne ise:
zorlasanız da arkasından bir damla bile gözyaşı akamayan gidiştir.
onu üzecek bir söz söylediğimde,ya da aramız kötü olduğunda saniyelerin yıllar gibi geçtiği,hiç kıyamadığım, her kötü rüya gördüğümde sıcacık koynuna sığındığım, gecenin bir yarısı solüsyonumun bittiğini farkedip ona söylediğimde nöbetçi eczaneye bakalım hadi diyecek kadar iyi, yeni çekilmiş dişimdeki tamponla canım künefe istediği için iftar vakti künefe arayan bana katlanabilecek kadar sabırlı,gözünün yaşına kıyamadığım,dünyalar kadar sevdiğim annemi bir gün kaybedebileceğimi hatırlatan...
ailenin bölünmesini de çoğu zaman birlikte getirir.
çünkü anne ailedeki herkese ulaşabilen, onları birbirine bağlayabilendir.
babanın böyle bir meziyeti çoğu kez yoktur. yavaş yavaş kopulur artık.
hayata gözlerini açtığında, ilk aldığın nefeste, ilk adımlarında, hastayken başında, mutluyken yanında, güçsüzken arkanda olan insanın artık dünyevi hayata veda ederek sonsuzluğa gitmesidir. keşke hiç gitmesedir, keşke anneler ölümsüz olsadır.
Başınız sıkıştığında dert ortağınız, hasta olduğunuzda başınızda 1 dakika bile uyumadan size bakan koruyucu meleğiniz, üzülseniz sizeden çok üzülen kişi.
Gittiğinde yanında bir parçanızıda alıp götüren, içinizi yokluğunun sardığı, dünyada tek kaldığınızı o an anladığınız insandır.
Cevap veremiyeceğini bildiğiniz halde her canınız yandığında anne demeniz o gittikten sonra.
insanı kavurur onun yokluğu, yakar, dirhem dirhem eritir.
Varmıdır ki onun gibi yar.Onun gibi yaren.
Ama erkekler onun yerinin başka bir dişide doldurucağını zanneder.Ne büyük yanlış, ne büyük ahmaklık.
O bizi doğurdu hemde acılar içinde bağıra çağıra ama bizi eline aldığı anda o acıların hepsini unuttu.
O bizi büyüttü.Biz hep offf dedik bin kere, o bir kere bile off demedi bize, yeter demedi.
Anne gibi şu dünyada hiç bir canlı yok.Anne tektir.
hic beklemedigim bir zamanda geldi, bir sey soyleyemedim, aglayamadım da sadece boslukta asılı kaldım ne acı hissedebildim ne de huzur sadece hiclikti bu hissettigim sen degilmiydin bana "seni bırakıp gittigim gunden beri hep bosluktayım yasıyorum ama sebebsiz hiclikler icinde" diyen o zaman sana sadece gulup gecmistim "hiclik degil bu yasadıgın vicdan azabın rahat bırakmıyor seni" demistim evet hayatım boyunca hep seni sorguladım, hayatım boyunca yanımda olman gereken, birlikte paylasmamız gereken tum durumlarda kafamı yaslayacak bir omuz vermedigin icin, yanımda olup sevincimi, acımı paylasmadıgın icin hayatım da olmadıgın icin, kimseye agız dolusu anne diyemedigim icin, belki en korunmam gereken zamanlarda korunmasız ve yarım bıraktıgın icin yargıladım, pesin hukumler verdim ve mahkum ettim seni..
simdi mi kendimi sorguluyorum cenazende herkes seni bir daha goremeyecekleri icin sarılıp kokunu duyamacakları icin, iki kardesim sozde kardes sana bir daha anne diyemecekleri icin agladılar ben mi agladım evet neye ne nicin agladıgımı bilmeden agladım belki hic anne diyemedigim icin senle bir sey paylasamadıgım, buna asla izin vermedigim icin, kendime kzıdıgım , yeni baslamısken beni bir suru keske ile bırakıp gittigin icin, pismanlıklarım boyumu asdıgı icin agladım.
benim icin yazdıklarını okudum olumunun uzerinden ay gecmesine ragmen yeni cesaret edebildim sana "seni hayatım boyunca asla affetmeyecegim" dedigim gune lanet ediyorum simdi, ben seni o gun bunu duyduktan sonra gozunden sessizce akan yası gordugumde affettim aslında, belki bir sey paylasamadık senle ama ben seni hep en derinde sevdim, ne kadar "herkese asla sevmiyorum bir sey hissetmiyorum, hayatımda ki yeri beni bırakıp gittigi gun doldu" desem de yalan soyledim hic dolmadı senin yerin, dedigin gibi hiclikte yasadım bende aslında sen gibi.
annenin ölmesi çocuğunun gerçekten doğduğu andır.
sanki onu kaybedene kadar sıcacık ana rahminde yaşamışsınızdır. korunarak.
o toprağa girdiğinde ilk nefesinizi alırsınız, hayatta tek başına. ve o nefes canınızı yakar.
doğumhanedeki doktorun poponuza atacağı şaplağa gerek yoktur. ağlarsınız. ilk defa ağlarsınız. o ana kadar döktüğünüz ne kadar gözyaşı varsa hiçe sayarak. bu ağlayışın yanında onlar nedir ki?