bugün

bitmem...mahvolmam...hepsi bu...Allah gecinden versin, kaybeden arkadaşlarımın annelerine de rahmet eylesin inşallah...
Sezai Karakoc'un "anneler ve cocuk" siirinde layikiyla tasvir ettigi durum;

Anne ölünce çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde bir siyah çubuk
Ağzında küçük bir leke

Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne

Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne
derin ve karanlık bir boşluğa düşme korkusu yaratan duygudur. yaşam boyu hissedilir. hiç unutulmaz, her an annenin güzel yüzü gözünüzün önündedir.
seni sevgilimin yerine koyduğum için, sana bağırdığım için, seni kırdığım için, seni üzdüğüm için, her şey için senden özür dilerim demenin hemen olması gereken durum****
annenin bedeninin de dünyadan ve yanıbasınızdan ayrılmasıdır. peki sadece yanıbasınızdan ayrılıp da dünyada yasamaya devam ediyorsa?
(bkz: annenin yazar icin coktan ölmüs olması durumu)
*
başınıza yıkılacak bir dünyanın bile kalmadığını düşündürebilecek, istenmeyen bir durum.
hayatin en karanlik anlari, sonrasinda hic bir $ey eskisi gibi olamaz cünki yüreginizde sönmeyen bir ate$ alevlenmi$tir. "benim annem nasil ölür?" ile gecen ilk dü$ünceler, caresizlik, delirme istegi.
allah gecinden versindir. bana bu acıyı yasatmasındır. ondan önce benim canımı alsındır. benim ömrümü ona versindir.
Zamanın ilaç olamadığı derttir. Öldüğünde biraz zamana ihtiyacın var, zaman dindirecek acını, unutturmayacak ama dindirecek dediler. Ne unuttum, ne acım dindi.

Küçük kız kardeşiniz annenize benziyorsa, elinizde annenizle ortak bir beniniz varsa ve en önemlisi hala anıları canlı tuttuğunuz bir hafızaya sahipseniz dinmez o acı. Yaşamayın, yaşanmasın. Allah düşmanımın başına vermesin. istemem.

Kes oğlum "ağlama duymaz artık bir varmış bir yok oldu!"
başlığı gördüğümde bile titrediğim, dünyadaki acıların en büyüğü olduğunu tahmin ettiğim durum. durumdan kasıt kısa bir zaman dilimi değildir elbette ki...
"allah kimseye vermesin bu acıyı" da diyemiyorum o da bir nevi beddua gibi.
ben bu işin içinden çıkamadım.
"allah'ım taşıyamayacağım derdi verme."
düşüncesinin bile ağlamama sebep olduğu durum.
siz de ölmüş gibi olursunuz, ölümün sizi yutmadan önce diliyle tadınıza bakması gibidir. üzülürsünüz, ağlarsınız. "ben şimdi n'apacağım?" diye düşünürsünüz. bir boşlukta kalırsınız. depresif hâl ve davranışlar sergilemeye başlarsınız. çünkü size en çok değer veren kişiyi kaybetmişsinizdir, sevgi ağacınızın köküne bir darbedir bu; artık o ağaç kurumaya yüz tutmuştur. ya yeni bir ağaç dikeceksinizdir ya da siz de kuruyacaksınızdır.

peki ya anne kavramının değeri düşürülseydi...? ya içgüdülerimize gem vurulsaydı...? ne korkunç olurdu!

(bkz: cesur yeni dünya)
yaşamış olanlara Allah sabır versin. düşüncesi akla gelir gelmez aynı hızda kovalanan, o an gözlerin buğulanmasına yutkunma zorlu yaşanmasına sebep olan olay. evet gerçek. ama çok acı bir gerçek. *
başlık görüldüğünde görmemezlikten gelmek.
yaşamaktan en çok korktuğum olay.
Yaşanacak en büyük acı. Nasıl yaşarım bilmiyorum onsuz. Şu an bile ağladım, var mı ötesi?
anlamsızlaşıyor hayat anne olmayınca.öylesine yaşayıp gidiyorsun.tabi buna yaşamak denirse.yemeklerini,kokusunu,sinirlenişini herşeyini özlüyorsun.
ölüme katlanmak çok zor.anne ölüyor,onunla sende ölüyorsun bir anlamda.
*sabah olunca: kalk hadi geç kalıyorsun.
*akşam ne yemek yapayım.
*karnın aç mı?
*yemek yede çık.
*paran var mı?
*gelirken şeker al.
*eşşoğlueşşek.
gibi cümlelerin başkasından duydulduğunda (eş,arkadaş,sevgili) ne kadar boş olduğunu anlamaktır *. kimse anne gibi sevemez kimse anne kadar yavrusunu düşünemez bunu bilmektir.
Allah kimseyi annesiz bırakmasın.. Allah korusun..

Gümüş saçlarına eğdim başımı
Şevkat duygusunun meleği anam
Ninni say gözümden sızan yaşımı
Gönlümün biricik dileği anam

Derdimi bir tuttun kendi derdinle
Gönlüme teselli kattım seninle
Başını göğsüme yasla da dinle
Kalbimin biricik dileği anam
tek bir şey istedi hep benden. "boşverme hiçbir şeyi, tutunmayı bil. önemsediğin şeyler, kaybetmekten korktukların olsun".

yüzüne hiç demesem de anne dediğim kadındı. anne yarısı mı denir teyzelere, bu kadın teyzemden daha anneydi bana göre. çocukluk dönemlerinden bahsetmeyeceğim. bir anne ne kadar ilgilenirse evladıyla, onunla geçirdiğim vakitlerde o da o kadar ilgilenirdi benimle. aslan gibi bi kadındı bana göre.

ileriki zamanlarda daha da kuvvetlendi aramızdaki ilişki. hep bildim ki gözü üstümde. hep bildim ki ne zaman çalsam kapısını açar o kapıyı. onu kırdığım da olmuştur elbette. umursamaz olmamdan sebep aramadığım dönemlerde olmuştur. özrümü hep dilemişimdir ama. o da gülümsemiştir her mahçup gördüğünde beni. utandırmamıştır daha fazla.

sabahı edemem dediğim bir gecede aramayı akıl ettiğim ilk kişidir kendisi. ardından evine gittiğimde beni azarlamıştır da bir güzel. bir insan azarlanınca mutlu olur muymuş? olurmuş. bunu da o gece öğrendim ben.

kim ne yazarsa yazsın gene de ifade edemez annelerine olan hislerini yeterince. bende beceremem onun benim için ne denli önemli olduğunu anlatabilmeyi. kabul, benim durum biraz farklı ama anne tanımını yapabilmemi o sağlamıştır varlığıyla.

o benim ikinci şansımdı, sayesinde öğrendiklerim ve yaşadıklarım beni ben yaptı.

kazanma gayreti pek göstermediğimden belki, kaybetmekten de korkmadım birçok şeyi. o da bunu biliyordu ki hep aynı şeyi tembihliyordu. "boşverme hiçbir şeyi, tutunmayı bil. önemsediğin şeyler, kaybetmekten korktukların olsun".

maalesefki ölümünün ardından idrak ettim bazı şeyleri.

en büyük korkularımdan biriymiş meğer onu kaybetmek,
tutunduğum en sağlam dalmış o,
onunla geçirdiğim her an önemliymiş,
"sonra nasılsa yaparım" diyerek hiçbir şey ertelenmemeliymiş.

o zamandan beri boşvermiyorum hiçbir şeyi.
entry leri okudukça gözyaşlarımı tutamadığım olay.Allah herkese zamanlı ölüm versin.
gün geçtikçe şefkate, başınızı yaslayıp saçınızı okşamanızı istediğiniz o mis kokan sevgi duygusuna hasret kaldığınızı hissetmektir. yaşamın anlamsızlaşması, kafanın durmasıdır. aç kalan sarılma isteğidir. bundan sonra doymayacak olan sarılma isteğidir. toprağa sarılmaktır.

ah annem, sen gideli bana tavsiye veren çok oldu. kimini duydum, kimini dinledim, kimini uyguladım. kafamı çok karıştırıyorlar. beni zayıf belleyip, zayıf noktama noktama vuruyorlar. yardım ettiklerini sanıyorlar. ah annem, merak etme, artık yok. bir tek ben varım bu dünyada. merak etme.

kafam bulandı, hatalı karar vermemek için hiçbir şey yapmadım. hiçbir şey de olmadı. sadece bana olan oldu. ve bana olan oluyor hala. sen zaten bana gerekli tüm tavsiyeleri verdin. başka kimsenin tavsiyesine, yardımına ihtiyacım yok. güçleniyorum, savuruyorum, azarlıyorum hayatı.

madem okuyorsun, bir anlamı olsun; ey bunu okuyan yazar, gün ola ki allah gecinden versin, olursa eğer, tek başınasınız hayatta. bunu bilin. hiç kimseye güvenmeyin, hiçbir tavsiyeye kulak asmayın. çünkü artık sizi düşünen bir kişi bile yok...
menfaat dünyasının sülükleri peşinizde!
ha bir de karamsar olmayın bu dediklerimden ötürü. güçlü olmanız gerektiğini bilin sadece, kendi ayaklarınız üzerinde durmak zorunda olduğunuzu bilin. güçlü olun. güçlü.

dediğim üzere bu da bir tavsiye. tavsiyelere kulak asmayın dedim, buna da asmayın. bildiğinizi yapın. kafam çok karışık...
1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı. Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz.

2 yaşınızdayken size yürümeyi öğretti. Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz.

3 yasınızdayken size özenle yemekler hazırladı. Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.

4 yaşınızdayken elinize rengârenk kalemler tutuşturdu. Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz.

5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.

6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda "GITMIYCEEEEEEEM" diye ağlayarak teşekkür ettiniz.

7 yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camini kırarak teşekkür ettiniz.

9 yaşınızdayken size dualar öğretti, siz her seferinde unutarak teşekkür ettiniz.

11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü. "Sen bizimle oturma" diyerek teşekkür ettiniz.

12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz.

19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı. Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz.

21 yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi. "Ben senin gibi olmayacağım" diyerek teşekkür ettiniz.

22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı. Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.

25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.

30 yaşınızdayken bebek bakimi hakkında size akil vermek istedi. "Artik bu ilkel yöntemleri bırak" diyerek teşekkür ettiniz.

40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı. "Anne işim başımdan aşkın" diyerek teşekkür ettiniz.

50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu.
Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz.

Derken bir gün o öldü. O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi düştü...

hiçbir şey için geç değilken, annenize teşekkür edin. her şey için, ona sahip olduğunuz için teşekkür edin. size sahip olduğu için.
hayattaki her şeyin bir bir anlamını kaybetmesi...
annenin sana hamile olduğu haberi gelir ilk baş, aile mutludur, küçük bir bebek gelecektir. ancak aylar sonra doktordan bir telefon gelir ve annenin kanser olduğu söylenir. eğer bebeği almazsak bebekte annede ölür denilmiştir. ancak anne ne bebeğinden ne de ailesinden vaz geçer ve doğurmaya karar verir. doğum günü gelip çatmıstır anne sağ sağlim bebeğini doğurmuş kendi durumu da çok kötü denilmeyecek kadar iyidir. ancak 6 ay sonra anne ağırlaşır, hastaneye götürülür yeni doğan bebeğini bırakmıstır mecburen, kokusundan esirgemek istemesede tamamen yanlız bırakmamak için, iyileşmek için hastaneye yatmıstır. 1 sene sonunda da vefat eder. bebeğini öpemeden koklayamadan ablalarına emanet emiştir. bebeği ise onu hatırlamadan kokusunu bile bilmeden her zaman buruk bir şekilde büyümüş, mezarına gittikçe dertleşmiş, ane kokusunu toprak kokusu olarak bilmiştir.

her zaman annenizin kıymetini bilin ki sonunda toprakla dertleşmek zorunda kalmayın.