(annenin hakkının ödenemeyeceğiyle ilgili de şöyle bir hikaye vardır yıllardır o forum senin, bu forum benim dolaşan. e uludağ forumun nesi eksik: * )
Küçük çocuk yatağına yatmış, henüz uykuya dalmıştı. annesi onu öpmek için odasına gelmişti ve başucunda duran kağıdı gördü. Eline alıp kağıdı okumaya başladı. Kağıtta şöyle yazıyordu:
Bahçeyi temizlediğim için 5 TL,
Bakkala gittiğim için 7 TL,
Odamı düzenli tuttuğum için 2 TL,
Sen alışverişteyken kardeşime baktığım için 10 TL,
Çöp kovasını boşalttığım için 4 TL,
Çimleri kestiğim için 2 TL...
Anne kağıdı çevirdi ve arkasına şunları yazdı:
Seni dokuz ay karnımda taşıdım; bedava!
Hastalandığında seninle beraber bende uyumadım; bedava!
Yıllarca harcadığım zaman, gözyaşları ve çaba; bedava!
Sana verdiğim tavsiye ve bilgiler; bedava!
Sümüklü burnunu temizledim; bedava!
Ve tüm sevgimin toplam ücreti: BEDAVA...
Çocuk sabahleyin uyanınca başucundaki kağıda göz attı ve ağlayarak kağıdın arkasına şunu yazdı;
3 yasınızdayken size özenle yemekler hazırladı. Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.
4 yaşınızdayken elinize rengârenk kalemler tutuşturdu. Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz.
5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.
6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda "GITMIYCEEEEEEEM" diye ağlayarak teşekkür ettiniz.
7 yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camini kırarak teşekkür ettiniz.
9 yaşınızdayken size dualar öğretti, siz her seferinde unutarak teşekkür ettiniz.
11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü "Sen bizimle oturma" diyerek teşekkür ettiniz.
12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz.
19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı.
Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz.
21 yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi. "Ben senin gibi olmayacağım" diyerek teşekkür ettiniz.
22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı. Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.
25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.
30 yaşınızdayken bebek bakimi hakkında size akil vermek istedi. "Artik bu ilkel yöntemleri bırak" diyerek teşekkür ettiniz.
40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı. "Anne işim başımdan aşkın" diyerek teşekkür ettiniz.
50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu.
Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz.
Derken bir gün..... o öldü.
O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi duştu....
Anne öldü mü çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde siyah bir çubuk
Ağzında küçük bir leke
Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne
sezai karakoç
annelik biyolojik bir hadise değildir; beyin ve yürekte yaşantılanır ve yaşanır annelik...yoksa çoktur çocuk doğuran yerkürede...ama anne olmak; anne olabilenlere mahsustur...
(bkz: annem/teorikte annem)
(bkz: halam/pratikte annem)
sana borcum çok büyük, biliyorum... ne yapsam ödeyemem hakkını. aklımın bir köşesinde uykusuz gecelerini, babamla nöbetleşe yemek yiyip sabah akşam başımda bekleyişlerini kazıyıp öyle devam etmeliydim yoluma ama yapamadım...
ne kadar kızsam da, bağırsam da sana tüm öfkem, tüm garezim kendime annem. damlayan her göz yaşınla, içimde açılan her yarayla sadece kendimden intikam alıyorum. aslında seni anlatamayacağım ve gösteremediğim kadar çok seviyorum.
anneannem hep ''ben aniden öleceğim, siz bile inanamayacaksınız'' derdikendi ölümünü görmüşçesine. onun ardından hiç gözyaşı dökmemem o sabah gelen telefonu daha açmadan önce bilmemdendir onun gittiğini, anlamamdır çok öncesinden. içimden dualar ederek almamdır telefonu elime. ben de onun gibi biliyorum ki benim ölümüm senden önce olacak o yüzden alma ölümü bir daha ağzına. hiç yakışmıyor ağzına o namert kelime. sen her anışında ölümü ben birkez daha ölüyorum zaten annem.
sensüz bırakma beni annem. yanıbaşımda dur, istersen bir daha hiç konuşma benimle, istersen bir daha kızım deme bana ama yanıbaşımda dur, bırakma beni bir başıma. öfkemin beni dağıtmasına izin verme, hele seni üzmesine hiç izin verme annem...
aynı adla uğrunda belki yüz belkide binlerce şarkının yazıldığı, çömlekçilerin çamura şekil verdiği gibi bizlere şekil vererek bu günlere getiren, her tökezlediğimizde bir daha kaldırıp bizi ileri iten, ışığı gösteren, 1 saniyelik olsa dahi sesini duyduğumuzda o anlık her şeyi unutturan taptığım varlıktır anne*. *
1,5 aylık bir bebeğin ağlarken herkes tarafından sevgi gösterilerine boğulmasına rağmen susmadığını ve onu sakinleştirebilen tek kişinin annesi olduğunu düşündüğünüzde gerçekten kutsal bir varlık.
hayat boyunca yanımızda olsun isteyeceğimiz tek varlık. anne; herşeyiyle sevgi dolu, asla evladının canının yanmasını istemeyen, evladını kendinden daha çok seven, hep daha çok düşünen, yemeyen yediren, giymeyen giydiren, bi'tanemizdir.
annedir yüreği fazla dayanamaz, herkes bıksa benden annem bana doymaz.
öper besler beni unutur kalbinde, annem burda olsun bana birşey olmaz.
hergün bakar bana kusurumu görmez, günler gece olsa o ışığı sönmez.
ellerim büyüdü avuçlarında, birtek annem olsun bana birşey olmaz.
sürekli abartılan bir sıfat. anne sonuçta bir kadındır. kendi mutluluğunu düşünmelidir. çocuğunun kendi hayatını kurabilme becerisini kazanmasına izin vermelidir. fedakar anne kötü bir annedir. çocuğunun büyümesine izin veren anne iyi annedir. elbette bana göre. iyi niyetlidir elbette hepsi ama bazıları iyi niyeti abarttığı için başarısızdır.
örneğin batılı bir anne koltuğa tırmanmaya çalışan çocuğuna asla yardım etmezmiş ve başkalarının yardım etmesine de izin vermezmiş. çünkü o çocuk o koltuğa tek başına çıkmayı başardığında onun başarısını ve zaferini tadacaktır. ama bir türk annesi alır çocuğu kucağına ve koltuğa oturtur. bu nedenle batılılar her işe cesaret ile atılır ve başarır. türk çocukları aciz bir şekilde yetişir ve gelecekte de sürekli iş yapmak için bir otoriteye ihtiyaç duyar.
Ben bir kelebek olsam senin yanına uçabilsem
Ben bir kuş olsam sen beni görebilsen
Ben bir duvar olsam seni kötülüklerden koruyabilsem
Anneciğim çok seviyorum seni.
Senelerdir kendi kendime soruyorum Allah a niye?
Benim annem yoksa çok mu günah işledi de düştü hapse diye?
Benim bildiğim tek günahın babamla evlenmendi.
Anneciğim çok seviyorum seni.
Bir nefes gibi hızla kirlenip tükenirken hayat,
Ben bir ömür olsam sen beni yaşayabilsen.
Avcuma alıp kalbimi yürürken ebediyete
Anneciğim çok seviyorum seni.