15 tatil için memleketime gittiğim de arkadaşlarla gezerken soğuk çarpmış ki başım çok kötü ağrıyordu. envai çeşit hap atmama rağmen bir türlü geçmedi. annem de hastaydı , sinüzitti. hastalığına rağmen sabaha kadar başımdan ayrılmayan sık sık oğlum iyi misin istersen acile gidelim diyen insan. candır bi tanedir. melektir.
mevsim ayırt etmeksizin, uyuduğunuzda üstünüzdeki yorganı yetersiz görüp kat kat battaniye ilavesi yapan; "oğlun/kızın sigara içiyor", "senin kızı bir oğlanla el ele gördüm" gibi meraklı teyze cümlelerine "ben kızımın ne yaptığını biliyorum" cevabını vererek meraklı teyzeye ispiyonlama sevinci yaşatmayan * ; zamanında kendi karnesi kırık kaynarken sizinkindeki orta yazısına bile tahammül edemeyen, her sabah siz evden çıktıktan sonra arkanızdan dua edip, camdan size el sallayan; yüksek ateşiniz sebebiyle sizi kovaladığını sandığınız köpekleri görüyormuşcasına sizi onlardan koruyan; hafif sıyrıklarınıza büyük bir ameliyat atlatmışsınız muamelesi yapan; çıplak ayakla yere basmanız halinde aşırı derecede sinirlenen; ne kadar yerseniz yiyin yine de doymadığınız hissine kapılan; sınav zamanları masanıza besin maddeleri taşıyan; herhangi biri sizi kırdığında o kişiyi baş düşmanı bilen yer yüzündeki en muhteşem varlıklardır.
bazen bana karşı fazla düşünceli ya da ilgili oluşunun altında eziliyorum. tuhaf bir insanın annesine karşı böyle bir his barındırması. sonuçta anne tam olarak da odur. bu yüzden haksızlık ettiğimi düşündürtüyor her seferinde. sevgisini gösteren biri olsaydım hiç böyle olmazdı belki de.
anne seni doğuran kişiye taarif edilmeyen duygular için söylenen, dünyanın en güzel adı...
benim annem her annenin olduğu kadar melek.
bugün beni ağlatan kadın, uğruma ağlayan kadın.
hangi insan çocuğu ilacını düzenli almıyor diye oturur ağlar?? benim annem ağladı.
ilaç sadece şişmiş bademciklerim içindi, çok da önemli değildi yani.
tatilde yanına gitmiştim ve bademciklerim orda şişmişti, annem panik tabii. acile gidelim doktora gidelim diye feryatlarda. babamla ben rahatız, geçer elbet. o gece yatıştırdık ama gündüz oturtmadı beni kalktık gittik aile hekimine, ilaç verdi. annem orda hatırlatıyordu her sabah, öğlen, akşam. ben okul açılınca geldim tabii öğrenci evime. arayıp içtin mi dediğinde 'hayır' dedim, demez olaydım.
dünyanın en güzel varlığı, erkek çocuk için her şeyden öte olan. her ne kadar bağırsa da kızsa da babadan daha çok sevilir. babayla ara kötü olduğunda yine anneye söylenir bazı şeyler.
dün sabah boynu tutuldu hem de ne tutulma. bacaklarını bile oynatamadı. elim ayağım dolaştı. ne yapacağımı şaşırdım. biraz sonra sakinleşince kas gevşetici merhem sürüp sıcak havlular tülbentler sardım. biraz doğrulunca kahvaltısını getirdim. daha sonra kas gevşetici ilaç verdim bol suyla ki midesine dokunmasın. çok şükür ayaklandı hemen. anneyi hasta görmek kadar hayatı karartan başka bir şey yok heralde.
dün gece rüyamda kanser olduğunu gördüm. saat 03:00 da hüngür hüngür yatakta ağladım. eşime bile gösteremediğim, hissedemediğim bir sevgidir bu. benim canımdan al ona ver diyebileceğim tek kişidir.
insanın hayatında en çok sevdiği kişi.
aşk mı?
aşk ne ki?
anneni çocuğa, çoğcuğun anneye duyduğu sevginin yanında aşk ne ki?
insanın en büyük kabusu, anneyi kaybetme olasılığı.
kiminle konuşur, kiminle dertleşirsin anne olmadan, kimin yanında uyursun deliksiz bebekler gibi? kim sarılıp saçlarını okşar korkunca, korkularını yargılamadan kim avutur seni?