ingilizler istanbul'dan gideli 80 yıl olduğu halde neden hala başkent olduğunu anlamadığım şehir. yarın başkent değişilse nüfusunun elli bine düşecek olması da cabası.
an itibariyle öyle kapalı bir havası vardır ki en mutlu insanı bile depresyona sokabilir. yazın kavurur kışın dondurur, soğuktan ağlatır kara kara bulutlarıyla depresif hallere sokar lanet olsun lan senin gibi şehre. ağzını yüzünü kırdığımın.
vega'nın, insanın boğazını düğümleyen şarkısı. sessiz sessiz ağlarken fonda çalabilecek, hatta güzel gittiğine inandığınız bir an kulağınıza çalınmasıyla morlalinizi allak bullak edebilecek bir şarkıdır.
arkada bıraktığınız her kimse onu hatırlatır usulca. sonra kim olduğunu bilmeseniz bile sevdiğiniz insanla ilgili tüm anılar çığ gibi düşer üstünüze. gözyaşınız dönerken kana, falınızda yalnızlık vardır artık. "hepsi sana" diyemez olursunuz ayrılığın verdiği ağırlık yüzünden tonlarca gelen dilinizle.
zor bir şarkıdır içten olduğu için. kolay bir şarkıdır duygularınıza tercüman olduğu için...
eğlencenin de, keyfin de, yaşamın tüm zevklerinin ve renklerinin de, gece hayatının da, sabahın huzurunun da...
saymakla bitmez. isteyen varsa elbet bir getiren, bir bulan, bir veren olur diye bir lafı vardır ankaralıların. ankara da yok, yoktur. görmesini, bulmasını bilene.
soğuğuna, kendine has düzenine-düzensizliğine alışması zor şehir. denizi olmaması en büyük dezavantajıdır sanki ama yine de güzeldir. yavaş yavaş sevilir, içinde yaşamayan birinin kendisini sevmesi neredeyse imkansızdır. ama yine de iki seneden fazla kalmak bünyeye zarar verebilir.
Şu anda bembeyaz örtüsüyle çok güzel görünmektedir. Havuz ve kavşak yapmaktan başka bir şey bilmeyen Melih Gökçek'in bugün oluşan yüzlerce kazadan sonra yolları neden tuzlamadığı düşüncelerde gezmektedir. Havuzları buz tutmuş kavşakları ise buz yüzünden birbirine giren araçlarla dolmuş bulunmaktadır.