hayatının en kötü anlarını yaşarken odandan giren ayışığıyla seni gülümsemeni sağlayan,uzuntunu cekip almak istercesine serin ruzgarlarını uzerine uzerine estiren,ve belki de ondan uzaklastırarak sana en buyuk iyiliği yapan arkadaştır ankara.
dun yarım kolluyla gezdiren havası bir anda bogazlı kazaga donus yaptırmıştır zira yagmur,çamur ustune bir de ruzgar eklenince bogucu bir hal almıştır.yine de guzeldir,ankaraya her sey yakısır.
her haliyle melankolik şehir. ankaraya bahar, yaz yakışmaz. ankara en çok sonbaharda güzeldir. sonbaharda akşamüstü hava kızıllaştığında yürümeye bir başlarsan sevgilinle sonu gelmez o yolların, ömrün uzar.
hele kışın kar yağmışsa sıhhiye'de tiyatrodan çıktıysan arkadaş grubunla kolkola yürürsün kızılay'a doğru. yerdeki kar birikintilerine vuran sokak lambaları bu şehre yakıştığı kadar hiçbir şehre yakışmaz. ankara'ya bir renksecmek gerekirse griden başka renk secilmez. ama o gri içinde siyahı da yaşatır beyazı da. zaten ankara bu yüzden gridir. seven çok sever bembeyaz bulur ankara'yı sevmeyene simsiyah gelir ankara.
üniversite okuduğum, hayatı tanıdığım, şahane kazıklar yediğim gri renkli dağılmamış duman gibi şehir. orada bırakılan bir iki dosttan başka, angara değil angarya artık benim için.
ayrıca (bkz: la bebe)
kendine özgü bir havası,hoş bir hüznü olan şehirdir.
sokaklarında amaçsızca gezip insanları gözlemlemek bile keyif verir. gerçi son zamanlarda yere oturup gelen geçeni dikizlemeyi marifet sayan ergenler yüzünden bu zevkden mahrum kalınmaktadır. ha tabii bir de yolda sadece tek sırayla yürünebilecek kadar yer bırakan işportacılar vardır* ama işportacıları bile kendine özgü,güzeldir.
bu şehirde mevsimler de en uçlarda yaşanır. kışın durakta biraz bekledikten sonra otobüse bindiğinizde parmaklarına hakim olamaz, muavine parayı veremezsiniz; yazın ise bazı zamanlar sıcaktan nefes alamazsınız. yine de sonbaharı için yaşanır bu şehirde. batan güneşin kıpkızıl siluetinin vurduğu düşen yapraklar eşliğinde yaşarsınız sonbaharı.tüm mutluluğunuz tüm hüznünüzle. eşlik eder ankara size...
size atılan tüm garip,"deli mi ne" imalı bakışlara rağmen "istanbul ankara'dan güzel iştee!" dersiniz.
yapboz muamelesi yapılan şehirdir. kaldırımlar yılda 2 kez yenilenir. yollar asfalt kokusundan geçilmez, zira belediye görevlileri boş zamanlarında asfalt döşer. geçen sefer benim odamı da asfaltlayıp gitmişler, çekmecemden dozer çıktı. her yerde melih gökçek'in samimiyetsiz gülümsemeleri vardır. metroda, otobüs duraklarında, köprülerde çeşitli pozlar vererek, yaptığı işleri gözünüze sokmaktan başka bir işe yaramaz. babamdan çok görüyorum herifi.
lakin, sonbaharın diğer bir ismidir ankara. havası değil, kendisi soğuktur. aşkın gerçek halidir. (melih gökçek ve aşkı aynı entry içinde kullanabilecek kadar odun olmak istemezdim)
geceleri ofise gömülüp çalışmakla geçirilebilen ve bundan da büyük bir üzüntü hissedilmeyen şehir. %50 performansla solduğunuz sürece katlanılabilirdir. ancak yine de kendisinden ayrılınca özlenir, nedense özlenir.
Ankara kısıtlı eğlencelikler şehridir. Ankara'da yapacaklarınız, hiç bir zaman istanbul gibi sınırsız değildir. ne kadar zengin ya da ne kadar fakir olursanız olun, ankarada sosyal yaşam belli bir süre sonra rutine biner.
ayrıca güzel melankoliler şehridir. istanbuL'da boğaza karşı çay içmenin duygusal derinliği güzeldir, fakat kafası bulutlu bir insan bir sonbahar günü adım attığı sokakta, sokağa yakışan kahverengi yaprakların, ankara zemherisinde savruluşunu görüp, kendini onlara benzetmesi, orada kendini bulması bambaşkadır.
yeni başlayanlar için ankara aştidir. > (bkz: aşti)
soğuğun içine işlediği anda başını kaldırıp etrafta denizi aramaz isen
kolay alışırsın.
2.
madde 1: ankara da deniz yoktur. deniz kenarında bir kentte bir şekilde
bulunmuşsan, denizi seviyorsan, ankara yı kısa vadede sevemeyeceksin, hiç
kasma. yine de çeneni kapa,
ankara iyi güzel de denizi yok abi bea kabilinden düşüncelerini kendine
sakla, bu muhabbetleri defalarca kez duymuş olan ankaralılar pek sevencen
davranmazlar, sıcak yaklaşmazlar. baygınlık verirsiniz. yapmayın etmeyin
gözünüzü seveyim.
madde 2: ankara yı istanbul ile, izmir ile kıyaslamaya kalkmayın, bu da
sevilmez, hele izmir karşılaştırması tiksinti yaratır. yok kordon vardı
yok çiğdem vardı bilmemne..
gölbaşı nda denize dökerler adamı allahama..
madde 3: ankara da kış soğuk geçer. rüzgarı keser, ayazı süründürür. kalın
giyinin, bere ve eldiven edinin; öğlen dışarı çıkıyorsanız ve geç
saatlerde dışarda bulunmanız gerekecekse havaya aldanmayın. coğrafya
dersinde karasal iklim için neler söylerdiniz onları hatırlayın. ya da en
iyisi bir gece iliklerinize kadar üşüyün, sonra gece-gündüz
sıcaklığı arasındaki büyük farklı anlayın.
madde 4: çinçin mahallesi denilen yere gece gitmeyin. gündüz de gitmeyin.
illa gidecem ben gezerim görürüm hoplarım zıplarım diyorsanız, en
fiyakalı, en pahalı giysilerinizi giyin, telefonunuzu boynunuza asın öle
gidin.
madde 5: ankara da deniz yoktur. alışın
madde 6: elektronik malzeme, korsan cd falan arıyorsanız kızılay da vakit
kaybetmeyin, teknosa arayıp kazık yemeyin, maltepe pazarı nı öğrenin. ben
öğrenciyim abi sözünü motto bilin,
her alışverişte işe yarar.
madde 7: öğrenciyseniz, kendi evinizde kalacaksanız, bir şekilde itfaiye
meydanı na gidin,
dibine kadar araştırın, az parayla süper ev nasıl döşenir görün. ya da
beni çağırın göstereyim.
madde 8: atakule de bir halt yok, boşuna meraklanmayın, çankaya ya sırf
atakule için tırmanmayın.
ha eğer ben illa bozkır manzarası görecem edecem diyip de gidecekseniz,
hemen aşağıdaki botanik parkına da uğrayın.
madde 9: ankara da deniz yoktur. deniz aramayın.
madde 10: metro ya girin, kaybolun, ama alışveriş yapmayın.
madde 11: odtü, bilkent, hacettepe yahut başkent üniversitesi öğrencisi
iseniz, araba almayın,
otobüs ve servisi tercih edin. eskişehir yolunun her sabah yaşadığı
tıkanıkta tuzunuz bulunmasın.
sizin yüzünüzden sınava geç kalmayayım. lütfen.
madde 12: banliyo trenleri güvenlidir, çekinmeyin kullanın. sincanlı ezik
büzük gençlerle muhatap olmayın.
madde 13: kaybolursanız kimseye asla ve kat a yol sormayın. sorduğunuz her
yüz kişiden kırkı gitmemeniz gereken yönü, otuzu bambaşka bir tarafı
gösterir, kalan otuz da bilmiyorum abi ben buraların yabancısıyım der.
karanfil sokak ta sağlık bakanlığı nerede diye sorarsınız,
adamı kocatepe camii ne çıkarırlar, yapmadıkları şey değildir. harita
edinin.
madde 14: odtü lü değilseniz, odtü kampüsüne girmeniz,
alcatraz dan kaçmanız kadar meşakkatli bir meseledir, bunu bilin. ısrarcı
iseniz, risk alın
ve güvenpark tan kalkan odtü minibüslerinden birine binin, kampüse girişte
kimlik soran
görevli minibüse girdiğinde, kendinizden emin bir şekilde adamın gözlerine
sen benim kim olduğumu biliyor musun bakışı atın. işe yarayabilir.
(sonrası gelen düzenleme: ne yaparsanız yapın, gerekirse ormana dalın
girin ama kimlik diye
topkek ambalajı, kupa sekizlisi göstermeyin)
madde 15: ankara da deniz yok. yok ulan işte, yok!
madde 16: ulus pek sevilen bir yer değildir. eski meclis binasının burada
bulunması ulus u güzel kılmaz. zamanla göreceksiniz ki, ulus u hiçbir şey
güzel kılmaz, kılamaz; olabilemez. ulus tan ve arka sokaklarından uzak
durun.
madde 17: en popüler buluşma mekanları olan kızılay gima yı ve dost
kitabevini ni öğrenin.
madde 18: tunalı hilmi caddesi demeyin. ankaralılar -muhtemelen hilmi nin
güzel bir isim
olmadığını düşünüyor olduklarından direkman tunalı derler. siz de tunalı
diyin.
madde 19: ankaragücü taraftarı çirkef ve kalabalık, gençlerbirliği
taraftarı az sayıda ve enteldir.
kalabalık bir ankaragücü taraftar grubu görürseniz sakının. laf atarlarsa
karşılık vermeyin.
tek kişi bile olsa, iki dakika içersinde sürüyle adam toplayıp peşinizden
koşturabilir. büyükşehir belediyespor un taraftarı yoktur, olduğunu iddia
eden olursa gülün geçin. nanik yapın.
madde 20: "boş yere ağlama, kalbini bağlama, ankara kızlarına" şarkısını
öğrenin, sık sık söyleyin.
madde 21: ankara da en güzel mevsim sonbahardır. tadını çıkarın.
madde 22: trafikte taş düşemez ama milletvekili çıkabilir. kırmızı ışıkta
sizi bekletebilir. hazırlıklı olun.
madde 23: gazi üniversitesi nin iibf dışındaki bir fakültesine
gidecekseniz temkinli olun,
eli tespihli takım elbiseli tiplerle saçınız, sakalınız, küpeniz üzerine
bir konuşma yapmaya
hazır olun. adamlarla papaz olmayın.
madde 24: gece ondan on birden sonra sokaklarda kimseciklerin kalmaması
normaldir, kimyasal bomba neyin atılmamış, insanlar sığınağa kaçarcasına
bir anda ortalıktan kaybolmamışlardır, olağan bir durumdur bu. sakin
olun, panik yapmayın.
madde 25: cadde ortasında düğün dernek görürsen şaşırma, bilmediğin ankara
havalarında da oynama. (bkz: düz oyun) (bkz: kaşıklı oyun) (bkz: okuntu)
3. nerde olursanız olun aşağıya doğru indiğinizde kızılaya çıkarsınız.
Pek çok yere yürüyerek gidebilirsiniz, kaybolmak gibi bir şansınız yoktur,
bunu unutmayın.
"aha nerdeyim lan ben?"dediğinizde ulustasınızdır, panik yapmaya gerek
yok, bentderesine
doğru gitmediğinizden emin olduktan sonra, hızla metroya ulaşabilirsiniz,
müzelerin biraz
aşağısındadır. büyük tiyatroyu sorup, entel görünümüne girmeyin,
itfaiyeciler çarsını sorun,
kimse sizi kandırmasın. samanpazarı da olabilir. ulus dışında ankarada
hiçbir yerde absürd
bir durumla karşılaşmazsınız. etrafınızda, gözünüzü nereye çevirdiyseniz
bir robocpa çarptıysa kızılaydasınız demektir., eylem yapılacak
anlamındadır bu. korkmayın. yine,
bir avuç eylemci için 4 otobüs robocop, çevik kuvvet inmiştir. bu kadar
polisi nereye göndersin
kardeşim bu devlet?! mantığıyla öyle bakınır dururlar o polisler. sonra
ssk işhanı ve sakarya
alkol mekanlarıdır. en berrbat birahenlerden tutun meyhane ve club
ortamlarının hepsi vardır oralarda. ankarada güz bambaşkadır. özellikle,
kalabalığı seviyorsanız, yüksel
caddesinde, tenhalığı seviyorsanız, bahçeli 7. cadde hariç her caddesinde
ve tandoğanın
ara sokaklarında turlarsanız, bir aylığına bu şehri sevebilirsiniz belki.
onun dışında bürokrasi hemen her zman kendisini hissettirir de bir tek
sakarya caddesine
5. ankaraya geldik laila ya gidelim diye gazlara geldiyseniz 1 şişe viski
için 300 milyon,
bir bira için 20 milyon gibi fiyatlara hazırlıklı olun. armada ile migros
alışveriş merkezi
eşittir ama migros alışveriş merkezi biraz daha eşittir. (bkz: mudo)
bilkente yolunuz düşerse
marakesh e uğrayın. metroya binerken her zaman ve her zaman, mutlaka
inenlere yol verin.
inen ve binenlerin toplu çemkirmelerine maruz kalmayın. metro ve ankaray ı
karıştırmayın.
ikisi de kızılay da kesişir; ankaray aşti ye gider, metro ise akköprü* ve
batıkent tarafına.
kar-buz çok olur lütfen dikkatli adımlarla yürüyün.
6. ankaradaki yürüyen merdiven adabında acelesi olmayan vatandaş sağda
dursun diye bir kural yoktur. yürüyen merdivene binecekseniz yürümeyin,
durun zira merdiven zaten sizin için yürümektedir.
7. kavaklıdere, ayrancı mevkilerine belediye otobüslerine bindiğinizde
fark edeceksiniz
ki otobüsün yaş ortalaması 65-70 civarlarındadır. korkmayın takım
elbiselerle otobüse binmenize gerek yok herkes öyle biniyor diye.
8. genelkurmay önünde ayakkabınızı bağlamak üzere durmayın. makinalı tüfek
doğrultuyorlar.
9. -"hocam"a alışın, bu lafı duyunca kendinizi hoca gibi hissetmeyin. bir
ankara klasiğidir,
özellikle üniversite kampüslerinde güvenlik görevlileri öğrencilere, taksi
şoförleri güvenliğe,
büfeciler büfecilere, kısaca herkes herkese hocam der. ayrıca taksi şoförü
üniversiteli
olduğunuzu anladığı anda hocam diye hitap eder size. hoca değilsiniz,
ankaralısınız. -eğer yere tükürür veya otobüste yellenirseniz kimse
birşey demez, ama ters yöne girerseniz
ya da yanlışlıkla metronun inme >platformundan binerseniz (ki ankaray
dan metro ya geçecekseniz tüm oklar inme platformunu gösteriyor) küfür
yersiniz. garip prensipleri olan bir şehirdir. -dost
deyince konur sokak taki dost kitabevi değil, karanfil deki anlaşılmalı.
aman ha, arkadaşınızı fıtık edersiniz sonra yanlış yerde bekleyip.
10. -aoç belediye başkanının insafına bırakıldı ya da bırakılması kuvvetle
muhtemel. bozulmadan son bir kez gidip görün. kokoreç yiyin. şençam
köftesinden tırtıklayın. dondurma tüketin. çiçekçileri gezin.
-radyo odtü çok hoş bir kanaldır. frekansı 103.1 dir. haftaiçi sabahları
modern sabahlar
olur güzeldir.
-harikalar diyarı, zart zurt gölü ankaranın tarihi yerleri değildir.
aldanmayın. -odtüden bahçeliye giderkenki yolun ortasındaki gökkuşağı
adlı yapının ne ayak olduğunu
sormayın boşuna. bilene rastlamadım.
-izmirliler, istanbullular diğer bütün vatandaşlar gibi kardeşimizdir ama
gelip de "buranın denizi yok, akşamları dolmuş olmuyor, istanbulun gözünü
seveyim, ne modern şehirmiş meğer "bik bik bik" diye trip atanlar
sevilmezler pek. yoksa istanbul,
izmir şahane şehirlerdir itirazımız yok.
-kızılaydaki yapı kredi binasındaki leyleklerin niye birinin yan yan
diğerinin de kanatlarını
farklı frekanslarda çırparak uçtuğu üzerine kafa yormayın. biz yorduk
yararını görmedik.
polis şehridir ayrıca.
genelkurmayla meclisin birleştiği köşede gece 1 civarı beklemeye kalkarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
1. burası başkenttir ama akşam 10'da bile vasıta bulamazsınız, dolayısıyla arkadaşlarınızla o saate kadar eğlenmek hakkınız yoktur. (zaten zinhar günahtır)
2. o nedenle bahçeli'den kızılay'a kadar o saatte yürürsünüz, başınıza her şey gelebilir.
3. mecburen anne baba alacaktır sizi, başlarsınız beklemeye.
4. birden bir düdük sesi başlar genelkurmaydan. beşinci çalışında falan anlarsınız ki size çalıyor. sallamazsınız.
5. kavşaktaki polis hemen vazife çıkarır kendine, yanınıza gelir, burada bekleme, karşıda bekle der. peki der, geçersiniz karşıya.
6. arkasından genelkurmaydan bir devriye arabası çıkar, etrafınızda tur atmaya başlar. oha lan nidaları ile anne-babanın arabasına binersiniz.
7. devriye arabası bir süre size eşlik eder, sonra defolur gider.
denemek isteyenlere şiddetle tavsiye edilir. asayiş berkemal!
insanın kendine ihanetidir ankara. başka her şehre mesafeli kılar toprağında büyüttüğünü.
bir kere suyundan içtin mi, zehreder yaban ellerde mutluluğu. bırakıp da gidemezsin artık. ve nereye gidersen git; tırmandığın her yokuşta, her köşebaşında, beklediğin her durakta içine işler, ruhuna siner sinsi yokluğu. her yabancı gülüşte bi parça memleket hasreti birikir yüreğinde.
sevmesi zulüm, hasreti ibadettir.
yine fiyakalı dönüşünü yapmış, yine dört koldan her caddeysiyle içine almış beni.. satır satır, santim santim her köşesine anlamlar yüklediğim hüznün, aşkın, acının, yalnızlığın, mutluluğun, çocukluğun, gençliğin, sonsuz sevişlerin başkenti..
gezilecek - gidilecek pek yeri olmadığı için alışveriş merkezleri hep tıklım tıklım dolu gibi görünen bir şehir.
değişken ama kapalı havası, sürekli bir koşuşturma içindeki yalnızlaştırıcılığı nedeniyle insanlarının birilerine bağlanma ihtiyacının yüksekliğini pek iyi anlıyorum. yalnızsanız, daha da yalnızlaşıyorsunuz bu şehirde, pek yazık.
her şeye rağmen, yine de güzel şehir. eğer sevenleriniz bolsa...
edit: başkent olması sayesinde midir bilinmez, ttnet wifi erişiminin sıkça bulunması pek iyi.
ne bulduğumu anlamadan bağlandığım şehir. insanları soğuktur, havası soğuktur, olayları çoktur. bir haftasonu yoktur ki kızılayda çevik kuvvet olmasın. ama herşeye rağmen bir şekilde bağlar kendine. nefret edilir yaşandığı sıradan ama 1 hafta uzaklaştın mı hemen ararsın. heleki istanbula izmire kaçmak için fırsat kollarsın bu şehirde. ama oralarada fazla dayanamayıp yuvana dönersin. *
çok garip bi şehir lan bu. 20 yıldır burdayım, şöyle bi tatile gitsem, 3. gün ararım lanet olasını. yazın göte buz sokturan sıcakları var afedersin. şimdi suyumuz da yok. kış desen her bi yerin donuyor. baharda da bi yağmur yağar, bi güneş açar, ne giyeceğini bilmezsin; hasta olursun. yüksek yüksek binalar, tayyörlü teyzeler, takım elbiseli amcalar, metroda test çözmeye çalışan sınav çocukları, akşam 8.30dan sonra yüksel caddesini boydan boya kaplayan işportacıları, yürüyüşleri, mitingleri, konur sokağı baştan sona sarmış ucube sözümona asi gençlik emoları, metalcileri, punkçıları, akşam iş çıkışında ssk işhanının önünden tandoğan-ankaray a 36 saatte varan, her seferinde gıcık gıcık öğrenci pasosu soran muavinleriyle 297 kodlu özel halk otobüsü, falanı fistanı...
yap-boz lardaki şehirler gibidir ankara.
aklınızı ve hislerinizi kullanırsanız, dünyanın en iyi şehrini yaratabilirsiniz.
sıkıldığınızda ise bozup tekrar yeni bir şehir yaratabilirsiniz.
bu yap-boz u bir başkası bozduğunda ise, ankara hasretinden dibe vurabilirsiniz.*
kuresel isinma nedeniyle dunya sulari yukseldiginde denize kavusacak olan guzel sehir. iste o zaman istanbul falan suyun altinda kalinca, ayaklariniz bir taraflariniza carpa carpa kosaraktan gelirsiniz ankara'ya. bak deniz de olacak hem, yasadiniz.