bu şehirde beni en çok etkileyen ne tırnak içinde "özgürlüğü" ne de şehrin mimarisi ve güzellikleri. şehir gerçekten güzel ve sokaklarda yürürken arkada çalan bir akordiyon ezgisine kendinizi kaptırıyor gibi oluyorsunuz ancak beni en çok etkileyen sokak müzisyenleri oldu. özel mi seçiyorlar bilmiyorum ancak hepsi senfoni orkestrasında çalacak kadar kaliteli şekilde icra ediyorlar eserleri. 5 kişilik bir grup mozart syphony no:40 eserini öyle bir çalıyorlardı tarihi atmosferden mi bilmem ancak senfoni orkestrası çalsa bu kadar beni etkilemez.
ayrıca bu legal fuhuş midemi bulandırdı. cinsellik bana göre mükemmel bir şey. her dakika tavşan gibi olsak hiç şikayet etmem sanırım ama kadınların cam arkalarında mal gibi kendilerini vitrine çıkarmaları ve jetonlu oyun gibi jeton atarak soyunan kadınları izlemek sizi bilmem ama bana çok doğru tarifimi bulamıyorum ama üzücü ile mide bulandırıcı arası geldi.
esrar işi ise ayrı mesele. sokaklarda içe içe gezerim sanmayın. sadece belli kafelerde veya evinizde içebilirsiniz. ayrıca bakkal marketlerde satılan marihuanali kekler lolipoplar, magic mashroomlu sallama çaylar filan hepsi turist silkeleme malzemeleri. 10 tane yeseniz belki bir kıpırdanma yaşarsınız.
dip not: bu tür ürünleri amsterdam havaalanından legal şekilde çıkarabiliyorsunuz ama Türkiye girişinde yasak. yakalanırsanız karakolluk olabilirsiniz. çöpe de atabilirler veya gülüp geçebilirler. kısmetinize.
tam anlamıyla günah şehri. her şehirde burada dönenler aynı miktarda dönüyor ama burada alenen olması insanın garibine gidiyor. her köşe başında eczane veya hediyelik eşya görünümlü her türlü esrar marihuana ürünü satan dükkanlar ve red light street insana alışıla gelmiş büyüdüğü çevreden farklılığı gırtlağa kadar hissedersiniz. her şeyi anlarım da 45 euro kişi başı ödeyip bir tiyatro salonunda 100 kişi oturup bir kadın ve bir erkeğin seksini tiyatro gibi izletmeyi nasıl düşünmüşler ve hayata geçirmişler anlamış değilim. şahane bir fikir ve iyi ekmeğini yiyorlar.
her ziyaret ettiğimde bir başka hayran kaldığım şehir. türkiye'deki tanınırlığının "red light abi fuhuş abi" veya "uyuşturucu abi çok iyi abi" seviyesinden ileri gidememiş olması ayrıca üzücü. senin her türlü pislik dönüyor dediğin şehirde insanlar medeniyetin zirvesinde yaşıyor cahil. fuhuşun döndüğü sokaklar bile taksim'den, istiklal'den, kızılay'dan daha temiz, daha güvenli emin ol. gönül rahatlığıyla git gez. çok fazla turist tokatlama da dönmüyor benim gördüğüm kadarıyla. temkinli olun yine de, bilmediğiniz bir ülke sonuçta.
bir daha fırsat bulabilir de gidersem bu sefer bisiklet kiralamayı düşünüyorum. ne de olsa amsterdam.
Dünyanın en iyi şehircilik altyapısına sahip olan Hollanda nın başkenti dir. Bu muazzam simetriyi nasıl yapmışlar hala anlamış değilim. Türkiye de olsa tak bir gecekondu yapıştırırlardı ortaya. işte bizim sorunumuz burada başlıyor.
Her bir evde farklı malzemeler kullanılmış, pencereler farklı biçimde tasarlanmış.
Hollanda'da son derece Katı uygulanan imar yasaları nedeniyle yapısal olarak birbirine çok benzer biçimde inşa edilen bu yapıların mimarlar tarafından şehir planlamasının gerektirdiği katı kurallar çerçevesinde bile farklı yapıtlar ortaya koyabilmek için renkleri özgürce kullanmış, pervazları, çatıları farklı biçimlerde tasarlamış.
Yan yana sıralanan bütün evlerin boyutları aynı olup birbirini tutmasına rağmen katların yükseklikleri birbirini tutmaz. Kanal kıyılarına sıralanmış bu evlerin ön cephelerine bakarken, hem bu farklılıklardan keyif alır hem de bu binaların inşasında önemli rol oynayan katı kurallara saygı duyarız.
''Ortaya çıkan sonuç yan yana sıraya dizilmiş sevimli okul çoçuklarını hatırlatır insana. Bu çoçuklar arasındaki temel benzerlik (hatta belki tek benzerlik) hepsinin aynı boyda olmasıdır.''
Özetle, her ev nizam uygun inşaa edilmiş olması ve her biri kendine özgü tasarımı beni kıskandırıyor.
adres veriyorum John Blankensteinstraat 155, 1095 Amsterdam, The Netherlands
Herkesin bir gün gitmesi gereken özgürlükler şehri. Polise ot yaktırmanın zevki, mantarlı kafayla metroda cüceleri kovalamanın tuhaflığı. Herşeyi yaşayabileceğiniz bir şehir.
sevgiliyle kol kola yürümesi en güzel şehirlerden. hem çok canlı hem çok sakin hem de çok eğlenceli. huzur dolu her sokağı. kanalları eşsiz. kışın bile tahammül edilebilir boyutta. kesinlikle tekrar tekrar görülmeyi hak ediyor.
bayılırım.
bu şehri daha da güzel yapan ve diğer avrupa şehirlerinden ayıran özellik, muhteşem mimarisinin yanında hollanda insanının yabancılara olan toleransıdır sanırım. Hollandalılar birçok avrupalıya göre çok daha anlayışlılar, açık görüşlü ve daha önyargısızlar. Amsterdam her ne kadar kozmopolit olsa da, yuvada hissettiriyor o güzel sokakları, her biri bir hikaye kitabından fırlamış evleri ile. insanlarının güzelliği ise perçinliyor karizmasını.
sol popülizm yüzünden güme giden bir şehir.
mimarisiyle, kanallarıyla, sokak aydınlatmalarıyla, köprüleriyle belki avrupanın en estetik şehirlerinden biridir. tabii merkezden uzak yerlerinde dolaştığınız sürece bu şehrin o estetik dokusunu hissedersiniz. merkez leştir. turistler sabahtan ot içmeye başlarlar. her taraf esrar kokar. şehrin tam kalbinin attığı yerde kerhaneler sokağı vardır. pattaya görmüş bir insan olarak, red light ortamı bana çok daha leş geldi.
akşam oldu mu her yerden çığlıklar, bağırışmalar duyarsınız. ingiliz ve alman gençleri akın akın "özgürlükler"in bokunu çıkarmaya gelir buraya. bir de gruplar halinde dolaşır şerefsizler. "hurrraaaa yasal ot, yasal mantar, yasal fuhuş hurrraaaa!" diye gezerler etrafta. amsterdamlılar da zaten bıkkın ve yılgındır. suratsızdırlar. turistlerden pek hazzetmezler.
benim tavsiyem böyle güzel bir şehrin merkezini değil, merkezden biraz uzak yerlerini (örneğin jordaan gibi) dolaşmanızdır. hatta gece yürüyüşü yapmak ayrı keyifli. sessiz sakin, etrafta ot çeken ingiliz ve alman ergenleri yok, abuk subuk dazlak kafalar yok, "karı götürek yuav" diyen abaza italyan&türk turistler yok. ve merkezden uzaklaştıkça amsterdamlıların güler yüz gösterme oranları da git gide artıyor.
kısacası bence sol popülizm şehri bok etmiş. amsterdam gibi güzel bir şehrin turist için böyle saçmalıklara ihtiyacı yok. fuhuş ve hafif uyuşturuculara karşı değilim, ama ne gerek var şehrin kalbinin attığı yere, direkt tren garının karşısına böyle bir bölgeyi kurmaya? at amsterdamdan 1 saatlik mesafede bir yere. bunları isteyen oraya gitsin.