ısrarla olay yanlış anlatılmaktadır. allah kendisine inanmayan insanlar yaratmaz, aklı başında insansa kendi tercihini kullanır, yanlış tercih yaparsa cezalandırılır. bir sınavda 5 tane şık var 4 tanesi yanlış, niye 4 yanlış şık konuyor, adam gibi doğru şıkkı koysalar da bizi şaşırtmasalar demeye benziyor bu. o zaman imtihan olmaz ki, o zaman cenneti hak etmiş olmassın, cehenneme de müstehak olmazsın. cennet ve cehenneme girmeyen varlıklar da hayvanlardır, çünkü onların iradeleri yoktur, bu yüzden ceza ve mükafat da yoktur.
en temelde bu allah'ın inanılmaya ihtiyacının illa da olmadığını gösterir,ki kur'anda da dendiği gibi allah istese herkesi tek ümmet olarak yaratabilirdi, ama imtihan sırrı ile halketti var olanı, ve inananmayacak olanların derdini çeken inanabilecek olanlar değil mi? o zaman bu onlara bir zulüm değil, ki zaten sorumlu da değiller dinen, bu demek ki inanabilecekler için...
e hepsi inancak madem öyle yaratacak ne gerek var yaratmasına sonuç belli olur.
sağlıklı düşünen biz insanlara ibret,sabır,düşünme ve sorumluluk vermek için olabilir.*
allah insanı ve iradeyi yaratmıştır, yani baştan inanan veya inanmayan yaratmamıştır, ondan sonrası insanın kendi bileceği iştir. allaha inanmayan insanlar, ekseri olarak kişisel menfaatlerini zedelediği için veya kendilerini çok büyük gördükleri için inanmamışlardır, yani safi duygularla inanmama olmamıştır, dolayısıyla inanmamaktan dolayı insan sorumlu tutulmuştur.
allah inanan insan yaratmadığı gibi inanmayan insan da yaratmamıştır. allah insanı ve iradeyi yaratmıştır, inanıp inanmamak yaradılış değil bir seçimdir.
allah herkesi müslüman olarak dünyaya getirir, kimseyi kendisine inanmıyor olarak yaratmaz. kimi müslüman ailede büyür kimi gayri müslim, kimi ateist. gayri müslim ve ya ateist kesime de hayatı boyunca doğruyu görebilmesi için fırsatlar çıkarır. akıl, mantık, fikir, irade denen şeyler vardır insanlarda ve bunları doğru şekilde kullanırsa doğru yolu da bulur. yok kullanamazsa da kendi bileceği iştir, her koyun kendi bacağından asılır.
istediğin kadar dayılan, istediğin kadar öfkelen, yaratıcı dan hesap soramayacaksın. Sen işte bu dayılanma gafletine düştüğün için belki de hesaba çekileceksin. (olmayan şeye zaten dayılanamayacağın için olmadığını iddia eddiğin şeyi kabul ediyorsun ve farkında da değilsin)Şimdi soracaksın yaratmasaydı beni o zaman, sanane kardeşim keyfi bilir, o yaratıcı ! Sen eğilmek zorundasın,sen onun tapulu malısın ve O'nu sınırlandıran herhangi bir hukuk veya tepeüstü denetim mekanizması da yok, Allah zulüm eder mi? Belki zulüm gibi görünen şeyler olabilir, ama dünyada sanki cennette yaşayan insanların da olduğunu dikkate almak gerekir. Ama eğilmiyorsun neden? Devrim filmlerine benzemiyor ki dünya hadi kılını kıpırdat oynuyor mu yerinden, acizsin ve bir hiçten farkın yok. Dünyaya gelmeden önce nerde olduğumu bir hatırlayabilsem belki bundan sonraki dünya hakkında da bir fikir sahibi olurum...
Her birim yaradılış gayesi olan Allah'a kulluk etmek doğrultusunda hayatını sürdürür. Bu ister Hz. Ebu bekir gibi en mükemmel dost ve iman eden olsun, isterse Ebu cehil gibi en mükemmel düşman ve inkar eden olsun değişmez kuraldır. Bu bakış açısını kavramak zor gelsede yaratıştaki mükemmellik kavramı budur.
kulun itiraz noktası.
bir anne çocuğuna sevgi aşılamaz ise çocuk anne sevgisi alamaz.
bir baba benden korkacaksın diye çocuğuna kendisini sevdiremez.
bir patron her an cezalandırmaya hazır bir işçisinin sevgisini alamaz.
bir sevgili ancak vereceği sevgi ile bağlılığını arttırır.
bir beyin kendi yarattığı ve etrafın şekillendirdiği bir düşünceden sevgi almadan,korkarak,cezalandırılma endişesi ile nasıl bağlanabilir bu düşünceye?.