ulan o kadar şehidinizi bir gün konuşmadınız, bu ülkede pkk ile savaşırken ne mehmetler öldü de bu kadar kahraman yapmadınız ama bu ülkenin polisine taş, sopa atarken ölen bir insanı kahraman yapmak için uğraşıyorsunuz...
ölüm elbette ki hakkı değildi, gencecik yaşta ölmesi tabi ki hak değildi ama bu çocuğun orada olmasından nemalananları görün biraz da...
üniversite öğrencisiydi. bileğinin hakkıyla kazanıp gitmişti. bazıları gibi üniversite sınavını kazanamamasına rağmen aylık maaşı 80bin türk lirası değildi. evindeki milyon euroları saklamak için abisine yardım etmiyordu. vurmayın öldüm dedi. daha şiddetli vurdular. öldü. unutulmadı. merak etme ali abim, kardeşim. seni unutanın kalbi kurusun.
Yarıda kalmış aşklarının hesapları içinde
Denizlere açıldı içimizden biri
Niçin gittiğini söylemeden.
Doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri.
Yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden.
Bulacak sanıyordu yenilikleri.
Her an bir yeni su vardı,
Her yeni suda bir yeni an.
Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından
Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı.
Bitmiyordu köpüklerle renkler
Bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan.
Gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun.
Dışında ne varsa yeni, ne varsa gerçek.
Yeni manzaralarla gelen yeni duygular
Hani, eski kelimelerle olmasa
insanın ömrünce devam edecek.
Gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun.
Anladı, ölmekle yaşamanın birleştiği noktada
Yeni rüzgarlarla esen yeni korkulara
Yeniliklerini bağışlamayan kelimelerin
Nasıl düşman sığınaklar halinde direndiğini.
Anladı, bütün olmuşlarla olanların
Ve bütün olacakların
O kelimelerin içinde
Kendisine varmadan eskidiğini *
bir yazarın dediği gibi birileri öldüğünde mezarına tükürülecek, sen gibi yiğitlerin, şu kısacık yaşamda bir amaca sahip genç fidanların adı sonsuza kadar yaşayacak. mekanın cennet olsun olsun. kimse sizlerin ölümünü kabul etmiyor o yüzden ölüm yıl dönümünüzle beraber doğum gününüzde her zaman kutlanacaktır.
saat 11.30 civarlarında dersten çıkıp birkaç işimi hallettikten sonra güzel havayı fırsat bilerek odtü stadyumuna geçtim bugün arkadaşlarımla. laf lafı açtı, muhabbet ettik ondan bundan. çimlerde bir grup dikkatimizi çekti. şerit çekiyorlardı çime. anladım ki akşam mumlarla bir isim yazıp söz konusu şahsı anacaklar. usul böyledir, ben de birkaç tanesine katıldığım için biliyorum. hugo chavez öldüğünde gruba bizzat yardım edenlerden biri de bendim mesela. her ne ise. aramızdan bir arkadaşı gönüllü olarak seçip gruba kimin anılacağını sormak üzere gönderdik. ali ismail korkmaz anılacakmış. sebebi de arkadaşlarımdan birinin söylediği üzere bugün ali'nin doğum günü olması imiş.
günün geri kalanının büyük kısmını uykuyla geçirdiğim için aklımdan çıkmış tabii. yoksa ben de gitmeyi düşünüyordum aklıma gelseydi. aklım tamamen bulanık, pek az şey düşünür halde uyandım, kendime yiyecek bir şeyler hazırlamak üzere kat mutfağına geçtim. ocak başında biraz vakit geçirince sıkıldım. çalan şarkı tam da kiss in taksim square idi, gezi parkı döneminde yapılan ve sağlam bir eleştiri olarak değerlendirilebilecek bir şarkı. gâvur, gâvur diyorlar ya dış devletlere; bizim hırsızlar dilsiz şeytanı oynarken gâvur susmuyor işte. her ne ise, konumuz bu değil. tam da şarkının ortalarında iken, -yani, tam da rte'ye edilen küfürleri dinlerken- sıkılmış olmanın verdiği başıboşlukla kafamı çevirdim pencereden dışarı. 5. kattayım ben. devrim stadyumu görünür bizim yurdun 5. katından. çok güzel de bir manzarası vardır. tesadüf eseri çalan gezi parkı şarkısı eşliğinde gördüğüm şey, tamamen aklımdan çıkmış olan "ali" yazısıydı. mumların yaydığı ışıklar eşliğinde yazılmış kocaman ali yazısı karşısında yer eden, stadın tribün kısmındaki kalabalık da tepkisiz izliyordu manzarayı, tıpkı benim gibi. çalan şarkının da etkisiyle o anda cız etti içim, kalbim sıkıştı, gözlerim yaşardı, ağlamaklı oldum 19'unda gözünün yaşına bakmadan öldürülen ali'yi düşünerek.
doğum günün kutlu olsun çocuk, hep yaşın 19 kalacak senin.. ışıklar içinde yat.
nefret dolu bir adamınn, adamlarına verdiği emir ve bu emri bilinçsizce yerine getirenler tarafından öldürülen güzeller güzeli çocuk.
Aramızdan ayrıldı gün geçen bir dialoğu paylaşacağım.
projenin teslim günü ve ben yine haldır huldur telefonda doktorlarla görüşüyorum. bir ara doktorlardan biriyle şöyle bir dialog yaşadım.
- iyi günler dr. x ile görüşüyorum değil mi, ben y'den arıyorum. görüşmeyeli nasılsınız?
- ah merhaba kızım proje için aradın ama ben şu an hiç iyi değilim
- problem nedir doktor bey, bir sorun mu var?
- kızım ben bu gün doktor da değilim.
- anlayamadım. istifa mı ettiniz, hasta mısınız yoksa?
- yok kızım ben ali ismail korkmaz'ım
(dedi ve o ağlamaklı ses daha da hüzünlü çıktı. benim ise sabahtan beri takip ettiğim haberlerin üzerine bu ses allak bullak olmama sebep oldu.)
- ben de ali ismail korkmaz'ım...
dedikten sonra iyi günler vs diyip kapattık. normalde böyle bir konuşmaya şahit olsa bir yönetici kızabilirdi ama herkes o gün pür dikkat haberleri karıştırır haldeydi ve benim telefonda dediğim cümleyi ne kimse sorguladı ne de etti...
sadece şerefini kaybetmiş ibnelerin yaftalayacağı masum çocuk. Berkin'den, abdullah'tan herkesten masum. Sivil orospu çocukları tarafından öldürüldü. Aynı zihniyet şimdi net ortamında bu adamı eleştiriyor. Alayı potansiyel katil.