karşınızdakinin nasıl bir insan olduğunu daha doğrusu insan olmadığını anladığınız andır. sonra dersiniz uzaktan ne kadar da çok adama benziyordu. ama değilmiş işte. sen sev, geber aşkından, ömrünü ver bir tebessümüne o gitsin onu senin dörtte birin bile sevmeyen bir kızla seni aldatsın. intihar edilesi bir durumdur. o kızı da, aldatan şerefsizi de taksim'de kurşuna dizdirmek gerekir. tabi kıyamazsınız o başka. sinirden deliye dönseniz de, ağlamaktan göz pınarlarınız kurusa da o aşık olduğunuz mala kıyamazsınız. öyle insanı mahveden bir duygudur işte. ayrılalım dese bu kadar koymaz insana. ama bu düpedüz şerefsizliktir. insanın ne aşka inancı kalır, ne sevdiği insana güveni ne de yaşama sevinci.
eski sevgilimin yeni sevgilisiyle 2. yıldönümlerini kutladığını öğrendim. ama 2 yıl önce bugün bizim ayrılmamıza bir hafta vardı.
bu vesileyle yaşadığım şey oldu aldatılmak. teşekkür ederim.
bir tür travma çeşidi.bunu yaşadığınızda artık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor olaylara yaklaşımınız çok farklılaşıyor. pek çok şeye inancınız derinden sarsılıyor. toparlanmak süreç istiyor. her ne kadar o ilk etki geçse de sizden götürdüğü çok şey oluyor.
herhangi bir organınızı elinize alıp sevdiniz mi hiç? öperken küfrederek kokladınız mı onları? onlarsız yaşayamayacağınızı bile bile yine de nefret ettiniz mi siz hiç?
yapmış olamazsınız.
olsaydınız bir daha hiç sevemezdiniz; kapı eşiğinden sızan ışığı, dut ağacından tartarak yere düşen olgunlaşmış dutun tok sesini ve bir adamın bıyık boşluğunu.
aldatılmışsan eğer şüphesiz değilsindir artık. yani bir başkasını sevmemek için eline tutuşturulmuştur en azılı silah. beynini kemiren bir güdü ("acaba o da mı" "neden telefonu kapalı" "beni neden seviyorki" ) silsilesi yapışmıştır ki yalnızlığa giden yolda paronayak bir sentezin en belirgin dışa vurumusundur. bu hal ilk zamanlar katlanılabilirliğiyle bir defa daha aldatır seni, içeriden. tek başınalığı ve o kafanda kurduğun 'aldatan kadın/erkek' imgesi giderek kabuk tutmaya başlar. geri dönüşü ana rahmine yeniden dönmek istemek kadar güç ve imkansız bir yol oluverir. bütün bunlar basit bir kısırdöngüyle tekrar tekrar vuku bulurken seni oradan çekip alacak, iplerini eline vereceğin bir ele dört gözle gebe kalmayı beklersin.
-velhasıl üstadım kandırılmak çok acı.
+sigaran var mı?
bir kişi tarafından bana sürekli olarak yaşatılan ki bu sene 3 yıl bi yalan travması durumuda olabilir. kişinin egosunun tatmin olamayışıdan doğan istek. iş bitti mi affet beni diye gelen kişi. affetmeyn lan onu .
tartışma kıskançlık üzerinedir zaten. zaten sevgi tamdır. zaten en ufak bir meyil ihtimalinin düşüncesi çıldırtıyordur, o yüzden tartışılıyordur.
-off güvenme yeşim o zaman benim dediğime inanmayacaksan, böyle olacaksa, bişey demiyorum sana the revenge artık.
+yeşim kim?
bu gece gördüm aldatılmak fiilini, bu gece yaşadım.
Ara vermiştik dün, yani o vermişti arayı 400km yol tepip geldim yanına, gene mesaideydi o. kırgındı dünden ötürü, hem de ara vermişti ilişkimize.
Aslında son 2 aydır verilmişti bu ara, ben merak ediyorum dedikçe beni bunaltıyorsun cevabını alıyordum...
Şüphe çok perişan birşey sözlük, kanser gibi, tedavisi de yok... içine düştü mü o şüphe gideceksin peşinden, temizlenene kadar aklından çıkarmayacaksın o soru işaretlerini. Bir insanı ilk nasıl tanıdıysan öyledir değiştirmeye çalışırsın, kendine yakışan sevebileceğin kadın-erkek yaparsın buna inanırsın, halbuki ilk tanıdığındır o, değişmez, değişemez ki?!!
bu akşam geldim istanbula...
evime gitmeden kalbini kırdığım sevgilimin yanına gittim, işyerine gittim... aradım açmadı... beklemiyordum da açmasını... ama o bekleyiş esnasında atan yüreğim birdaha böyle atmayacak sanırım.
-Noolur allahım saçma birşeyle karşılaşmayayım derken bi tarafın,
-saçmalama oğlum manyak mısın? sen sevgilinden bahsediyorsun!! diyordu diğer tarafın...
saat 10 idi, evini aradım, kardeşi çıktı, dedim bizimki açmıyor telimi nerde bilionmu? beni şehir dışında sanıyor tabi hepsi,
- ablam mesaiye kalacağını söyledi annemi arayıp dedi, işyerinde yani dedim? evet idi cevabı.
o an vücudumdaki ateş birden patladı, gittim çaldım zili...
bundan sonrası gördüklerim, yaşadıklarımı yazmak istesem buraya sığmaz... sığdıramam..
- üzerini toparlamaya çalışırken o odadan çıkışı, bi an gözlerini görmen... o suratı o ifadeyi o şaşkınlık, perişanlık, acizlik, çaresizlik... allah kimseye göstermesin bu sahneyi. ömrümün sonuna kadar gitmeyecek gözümden bu kare...
-bendeki semptomlar, o an elim ayağım boşaldı, hiçbirşey yapamadım... gözlerim görmedi, zaman durdu sanki... ayaklarım karıncalandı, deli gibi terledim 3 saniyede... dilim kurudu, konuşamadım... gözlerim doldu bakamadım... sanki göğüs kafesini yakarak yarmışlar ve tüm kaburgalarını teker teker kırıyorlardı...
yutkundum, açıkla dedim...
ne işin var senin burda?! dedi...
çıktım gittim, arkama bakmadım... bu gece üzgünüm ama ileriki gecelerimi kurtardım...
güven bir kere kaybedilince geri gelmiyor, hala arıyor, bana bunu da mı yakıştırdın?!! diyebiliyor...
yazık, sana yüklediğim hayellere, verdiğim sevgiye, babamın ablamı sevmesiyle seni sevmeme, prensesim dememe yazık...
edit: bu gece üzgünüm ama ileriki gecelerimi kurtardım... demişim ya, sadece bir dilek imiş o, gerçekleşmesini çok istediğim bir arzu...
yıllar sonra gelen edit: zaman diye birşey var, gerçekten ilaç. insan herşeye alışıyor, unutmak farklı ama. güven konusu mu? o hala aynı bu anı yaşadığımdan beri hiçbir kadına güvenemiyorum.
büdüt: tam 4 sene öncesi yazdığım bu yazıyı okuyorum şu anda. o anı hiç unutmadım evet. hani askerlik bittikten yıllar sonra bile rüyanda tekrar askere aldıklarını görürsün ya silinmez işte o iz hayatından, bu da öyle bir iz. sadece farkı rüyamda görmüyorum aldatıldığım o sahneyi, allah da bir daha göstermedi şükür, tek etkisi bana güven konusu... seneler önce buraya yazdığım gibi, güven bir kere sendeledi mi toparlanmıyor.
anlatılması zor, sevdiğinden yada seni sevdiğini zannettiğin kişiden yediğin en büyük kazıklardan biri. insanlara olan güveninin bitmesine ve hayattan soğumaya neden olabilecek bir durum.
insanı hayattan soğutabilecek, karşı tarafın bir insana yaptığı en büyük haksızlıklardan biri olan eylem. lakin bi bakıma sevindiricidir. çünkü karşındaki insanın gerçek yüzünü görmüşsündür. bardağın hep boş tarafına bakmamak lazım.
çok kötü bir durumdur. hiç beklenmedik bir zamanda gelmesi ise adamı bitirir. o güven bir daha sittin sene geri gelmez. hadi geldi diyelim. tekrar tekrar aynı şeyler olursa ölene kadar kimseye güvenilmez.
gözüne gözüne sokulmadıktan sonra, kimsenin anlayamayacağı şey. ha ondan sonra "ben hiç aldatılmadım" diyen mallarla doluyor etraf orası ayrı. fırsatını bulan her erkek aldatır. aldatmıyorssa ya fırsatı yoktur, ya da çok yeni bir aşkın içindedir.
yaşanabilecek en sikko durum. beslediğiniz duygular, doldurduğunuz o güzel sevgi ve sadakat.
hepsi 5 dakikalık aşağılık bir zevk için yapılan tamlamalar.
açık sözlü olmak gerekirse;
hayır yani ben de çatır çatır sikerim seni. neden başkalarında arıyorsun ki lan bu zevki ?
ben iyi niyetimden dolayı saçlarına dokunmaya kıyamıyorsam neden oynuyorsun duygularımla ?
ha göt ?
bir kez, birkaç kez yaşandığında korkuya dönüşebilen ve sonraki ilişkileriniz için güvensizlik aşılayan, hatta belki kimseye tamamen güvenmemenizin tek nedeni olabilecek kadar iç karartıcı döngü.
aldatıldıktan bir süre sonra duygularınızla insanları aldatıyormuş hissine kapılıyorsanız, başınız hissizlikle büyük belada demektir.
ben: ne yapıyosun?
o: bi kafede çay içiyorum,sen?
b: ben de aynı
b: konuşmuyo muyuz?
o: yok öyle bi şey, konuşuyoruz.
b: seni seviyorum, ayrılmak filan da istemiyorum.
o: ben de seni seviyorum -m'yi uzatarak-
b: bırakma beni, ayrılmak zorunda kalmayalım hiç.
o: bırakmamm kii, allah yardımcımız olsun.
not: o sırada yanında o kız, ben küslüğün sebebini kendinde arayıp, neden böyle oldu bu sefer diye ağlayıp, sonra gene arayan. seni seviyorum derken başkasının gözlerine bakmak. öpse, koklasa, sevişse bu kadar koymaz insana. hisleri olmuşsa ona bu koyar işte en çok. deli gibi severken siz, gözünüzden sakınırken, etrafa adını sayıklarken... en çok koyan aptal yerine konmak, kandırılmak. aklınızın ucuna bile gelmeyecek olan, uzakta yapar diyen erkek arkadaşlarınıza o asla yapmaz derken gerçekleşen bu durum insanı en savunmasız anında vuran. ardından özür dilese bile af dilememesi. hani olur ya filmlerde; yakalanır adam ama af diler. pişmanım der. onu bile demezse eğer, o kızdan kopamıyorsa daha çok koyar. keşke ölseydim der. dizlerinizin bağı çözülür. sokaktaysanız eğer yürüyemezsiniz. fark edersiniz ki ağlıyorsunuz. herkes size bakıyor. o sırada bütün hayallerin, umutların, geleceğin elinden uçmuş gitmiş. sokakta her yerde o var, eve gidersiniz asker künyesi odanda baş köşede, sana aldığı hediyeler orada. gece uyumak mümkün bile olmaz. öleceğinizi sanırsınız kalp atışlarınız yüzünden. acaba onun yanına giderken heyecanlandı mı, ona da bana hitap ettiği şeyleri söyledi mi, elini tuttuğunu gözünüzün önüne getirirsiniz bir ateş yükselir içinizde. gözleriniz kararır. elleriniz, ayaklarınız karıncalanır. iki gün önce senindir ama şimdi... yatakta kafanızı sağa çevirirsiniz, acaba saat kaç olmuş diye. orada saat ama üstünde ikinizin resmi var. gülümsüyorsunuz, kafa kafaya vermişsiniz. o gün gelir aklınıza. ne güzelsin demiş sana, elinden tutmuş gezmişsiniz sokak sokak. poz poz fotoğraflarınız var ya gülen. o kadar yalan gelir ki. tüm anılarınız sanki başkası tarafından yaşanmış. düşünürsünüz de dışardan bakan biri gibi gelirsiniz kendinize. zaman geçtikçe azalır mı, hayır. her gün daha da koyar. gözleri, elleri, her şeyi aklınızdadır. her an hem de. nasıl yapar, nasıl beni hiçe sayar, nasıl bana yalan söyler vs vs vs. o kadar acı gelir ki onu bu kadar sevmek. sizi onu sevmemekle suçladığı anlar gelir gülersiniz. ben daha çok seviyorum dediği anlar. o güne kadar bir kez aklınıza düşmemiştir başkası. düşlerinizde bile aldatmamışsınızdır onu. her hayalde ona kavuşursun zaten, her rüyada onu öpersin. neden başkasını öpeyim ki daha ona doymamışken. hiç dinmezken hasretim nasıl başkasını görürdü gözlerim. nasıl elini tutardım başkasının ellerim yanmadan, aklıma o gelmeden. iki senelik ayrılıkta bile başkası olunca hayatımda onu aldatmış gibi hissettiğin günler gelir aklına. gülersiniz. salak salak gülersiniz sadece. acı acı koyar zaman geçtikçe. tüm yaşananlar mı yalandı dersiniz. kendinizi suçlarsınız. eksik, bozuk, yanlış hissedersiniz. dünyadaki en çirkin kızsınızdır artık. kim ne yapsın sizi. neden sizi sevsin. sevilecek bir yanınız mı kalmıştır artık. hiç de olmamıştır zaten. tarifi mümkün olmayan o acıyı yaşarsınız saniye saniye. o kadar zaman, emek, sözler, yaşananlar geldikçe akla nasıl oldu dersiniz. nasıl bir felakettir bu? geçer mi, diner mi, azalır mı?
adamı ipe götürür aldatılmak,karşı tarafı suçlamaktan çok kendinizi suçlarsınız,bende eksik olup da onda tam olan şey ne? diye.Geceler gündüzler boyunca düşünür durursunuz,çıkarsınız karşısına içinizdekileri dökmek,ya da sormak için bende eksik olan şey ne diye,bu sefer de adınız gurursuza çıkar işte,hem aldatılmışsınızdır,hem gurursuz da olmuşsunuzdur,küsersiniz hayata aşka...Zevk vermez hiç bir şey Allah kimsenin başına vermesin...Sevmiyorsan da aldatmayacaksın arkadaş! iki dakika mert ol da yürekli desinler,açık açık söyle sevmiyorum bitti diye,yakana yapışan,silah zorluyla durdurmaya çalışan mı var seni?