sen kimsin? seni tanımıyorum.
seninle çok güzel şeyler yaşamışız öyle diyorsun. ağzından dökülen bu ve benzeri cümleler bana sadece bir rüyamı hatırlatıyor. sana benzeyen biriyle, senin dediğine benzer zamanlar yaşadım rüyamda. ellerim senin pamuk gibi ellerin tarafından sarılıp sarmalanıyordu. dudakların ufak dokunuşlarla dudaklarımı sevgiye, sevginin rengine boyuyordu. ben sana sarılıyordum, sen ise saçlarımı parmaklarının arasına alıyordun. kirpiklerinden okuyordum içindeki sevgiyi, ses tellerinin en alakasız titreşiminden duyuyordum bana olan aşkını. ben de çabalıyordum kendi gözlerime, kendi ses tellerime yerleştirmek için aynı sevgiyi, aşkı. şarkılar söylüyordum sana yüreğimle, sen duymuyordun. sen uyurken endişeleniyordum acaba nefes alıyor musun diye. kan ter içinde uyanıp, kulağımı dudaklarına dayardım nefes alışını hissetmek için. sense dudaklarındaki gıdıklanmanın hoşnutsuzluğuyla uykuna ara verirdin. ah ne güzel olurdun uykudan ilk uyandığın anda. ah ne çok severdim seni. uyandığında bana ne yaptığımı sorman yok muydu bir de! sanki bilmiyormuşsun gibi. ben bilirdim, sen sadece benim ağzımdan duymak isterdin.
güzeller güzelim. en uçsuz bucaksız sahildeki kumlar kadar severdim seni. bu zavallı dünya'nın güneş'e aşık olduğu kadar aşıktım sana. en karlı zamanımda yüreğimde açan kardelenimdin. ne güzel de çekip alırdın beni içinde boğulup gittiğim hüzünlerimden. sana dokunmasam bir kaç dakika, o kadar ağır gelirdi ki bana, gözlerim dolardı. bilmem kaç bahardı seninle kırlarda daha yeni tomurcuklanan çiçek arayıp, onlara su ve sevgi verdiğimiz zamanlar. bilmem kaç kıştı birbirimize sarılıp uyuduğumuz, gecenin kaskatı soğuğunda. bilmem kaç kereydi birbirimize durmaksızın "seni seviyorum" dediğimiz.
ölecekmişim gibi hissediyorum. vücudumun her yanı kaskatı kesildi. sen kimsin seni tanımıyorum. tanımıyorum seni, git başımdan. yatağımın ucundan çek git ne olursun. görmüyor musun, yanımdaki başka biri. anlattıklarının sadece bir rüya olduğunu fark edemedin mi hala? ben de gördüm aynı rüyayı, anlıyorum yanılgını.
benden gözlerimi kapamamı neden istiyorsun? neden rüyayı tekrar hatırlamamı istiyorsun? sadece acı vermek için mi bana? güzeller güzelim. ben sana başımı yaslardım. sense benim başımın üstüne koyardın başını. öylece uyuyup kalırdık, her yanımız tutulurdu. güzeller güzelim. ben kucağına yatardım, sense başımı okşardın. bütün korkularımı, bütün telaşlarımı süpürürdü ellerin. aslında saçlarıma dokunmaya kıyamazdın onu da hatırladım şimdi. saç tellerim kopacak diye çok korkardın. bense gülümserdim. gözlerin neden dolardı o zaman hiç anlayamazdım. yoksa sen de onun bir rüya olduğunu biliyor muydun? bir gün uyanıp, benim aslında başkasının olduğumu göreceğini biliyor muydun?
hadi git şimdi. sen kimsin? seni tanımıyorum. beni yalnızlığımla, pişmanlığımla, gözyaşlarımla ve bir de bu adamla başbaşa bırak ve git. beni hayat boyu görmeyeceksin bir daha. ben de hayat boyu aynalardan uzak kalmaya çalışacağım. beni bir rüya olarak hatırla. beni bir rüzgar olarak hatırla, seni yumuşacık dokunuşlarıyla sürükleyen. beni bir deniz gibi hatırla, dalgalarıyla saçlarını okşayan doğa ana şefkatiyle. beni ölüm gibi hatırla. beni dün gibi hatırla. beni hatırla.
sen kimsin? seni tanımıyorum. beni başbaşa bırak bu adamla. yani, yalnızlığımla...
modern insan üç beş dakikalık aldatmalarla - tercihan flört de diyebiliriz buna- geçirir gündelik hayatını. çarşıda pazarda manavcı bakkalında hıyar bakarken vitrini popo aynası olarak kullanırken. ona da aldatmak denirse tabii..
yalandan hoşlanmayan insanlardan hoşlanmamak gibi kişisel lüksümü kullanmak istiyorum.
dünyanın en aşağılık şeylerinden biridir, aldatan ister erkek, ister kadın olsun, adidir, şerefsizdir, haysiyet yoksunu, duygu fakiri, insanlıktan nasibini almamış bir bedbahttır.
namlusu, diz üstünde bir masuma dönmüş
silahını nasıl ateşliyorsa bir zalim
öyledir seveni aldatan, insanlığı ölmüş
titremez kalbi, ruhu kirlenmiş hain...
her gece baska bedenle olsada bedenim ruhum hep seninleydi.
herkesi aldattim , kendimi bile.
bir seni aldatamadim.
herkesi atlattim,
lakin bir seni atlatamadim.
bütün sevgililerim ben diye bana sarildilar.
bense sen diye uyudum onlarla.
herkesi seninle aldatirken, bir seni aldatamadim.
hakkında onlarca yüzlerce entryde girilse tek söylenecek söz şudur:
insan sevdiğini aldatmaz,içi el vermez aldatmaya,birini severken bir başkasına dokunamaz,aynı gözlerle bir başkasına bakamaz.aldatıyorsa sevmiyordur.
bana hiç bir şey katmadı diyebileceğiniz ahmet altan kitabı. aldatmanın kendisi zaten kimseye bir şey katmaz, sanırım o yüzden yazmış ahmet altan kitabı da.
sebebi her ne olursa olsun hiçbir zaman mantıklı bir açıklama getirilemeyecek davranıştır, kesinlikle kişilik bozukluğudur. günümüz ahlak değerleri o kadar yerlerde sürünmektedir ki artık "evet-hayır" kelimesini kullanmak gibi oldu çıktı, yazık çok yazık.
duygusal insaların da yapabileceği, yapan kişinin mutlaka şahsiyetsiz, kötü olarak algılanmaması gereken durum. bir birlikteliği olan kişi niye aldatır? sevmiyorsa, madem başkalarını arzuluyorsa niye ayrılıpta o kişiyle birlikte olmaz? belki de karşısındakini çok seviyordur, ama kendi ruhu bunun karşılığını alamıyordur. bir başkası devreye girip, o kişi ruhsal tatmini bulduğu anda o an onunla olmak ister. kendi ruhunu tatmin eder. ruhunu acıtan kişiyi acıtmak ister belki de iç dünyasında. birlikte olduğu, sevdiği kişi ruhunu tatmin edemediğinden bu boşluğu başkasının ilgisiyle doldurur. ama birlikte olduğu kişiyi sevmekten vazgeçemez. sonuç olarak; anlık sorunlardan, basit olaylardan sevdiği kişiyi bıktırmamak gerekir. yoksa sırf ruhunu dinlendirmek için öylesine biriyle bir şeyler yaşayabilir. sevdiği kişinin iki günlük dünyada ruhunu daraltmasına bir mola verip, o an ona farklı olduğunu hissettirenle olur. buna da aldatmak denir.
yalan gibi iğrenç bir gerçekten ötesi de olan, iki paralık insan davranışı. yalan vardır, evet. ama asıl önemlisi ve gerçek olanı şudur ki; aldatmak, daima insan yerine koyulmayan kişiye yapılmıştır. insan yerine koyulan, çok değer verilen birisi aldatılmaz. her yalanda, menfaat vardır ve insan, değer verdiği kişiden menfaat gözetmez.
kişide olumlu-olumsuz etkiler yaratır aldatmak.sevgilileri idare ederken ipteki cambaz gibi hissedersiniz kendinizi.attığınız yalanları akılda tutmakta zorlanırsınız.kimi zaman yalanınızla enselenir, dansöz gibi kıvırırsınız.sevgili lerden biriyle beraberken telefonu sesize alırsınız.sevgili ile bulusacaksanız diğer sevgilinin o civarda olmadığını kontrol edersiniz.kimi zaman sevgililerin gelen mesajları kontrol etme ihtimalina karşı erkeklestirirsiniz bile kız adlarını.yorucu bir iştir vesselam.baya bi enerji gerektirir.yakalanma korkusu nedeni ile genel olarak bi gerginlik,huzursuzluk vardır üstünüzde.2 sevgiliyi idare ederken 2sinide bir anda kaybedebileceğinizi,rezil olabileceğinizi bilirsiniz.sevgililerden biri ile bi cafede konusurken diğer sevgilinin arkdaslarının 3-4 masa yanınıza oturması mesela..hissedilen gerginlik,telaş,yusuflama inanılmazdır..
iyi yönü nedir?iyi yönü egonuzun tavan yapmasıdır.karsı cinsi cokta gözünüzde büyütmemek gerektiğini anlarsınız.aylarca sevgilisiz kalsanız bile dert etmezsiniz bunu.kendinize olan güveniniz tamdır.millet yarı övgü yarı kıskanclıkla "ulan biz bi manita yapamadık ibne 2 tanesini idare ediyor be!!" türü laflar hosunuza gider ama hepsi o kadar.
aldatan kişi yanlzıdır temelde.sağda soda "abi 5 kız birden idare ediyorum eheh" türünden hava atan tiplere tamah etmez.bu işin hava atılacak bi yönü yoktur çünkü.en yakın erkek arkadasınız bile sizi ruhsuzlukla,duygusuzlukla itham edebilir.neden aldatırlar peki bunlar?asık olamadıkları için aldatırlar.daha önce yasadığı birtakım hadiseler sevgi,ask,tutku,sadakat kavramlarını zedelediği için aldatırlar.. maksat yeşillik olsun diye kızlarla takılırlar.dediğim gibi temelde mutsuzdurlar bunlar.biribirilerine her türlü fedakarlığı yapan asıklara imrenirler.filimlerdeki gibi askları yasayamayacaklarını hissederler.sevgiliyi öperken bile soğukturlar,nesne gibi kullanırken * kayıtsız..
kimi zaman inanılmaz bunalımlara girerler.sorgularlar kendilerini "ne bok yiyorum lan ben" diye.sinirleri bozulur.agresifleşirler.insanları kullandıkları,duyguları ile oynadıkları için kendilerinden tiksinirler.hiç bir seye layık olmadıklarını,bi taştan farksız olduklarını düşünürler.neden herkes gibi normal bi ilişki yasamadıklarını sorarlar yerler kendilerini.
halbuki bilirler, problemin özünün kendileri olduğunu.kendi kişiliklerinin bozuk olduğunu haykırmaya cesaret edemezler.kopan kuyruğu cıkan kertenkele gibi kendi kendilerini tedavi ederler sonra.arızalarının merhemi gene onlardadır cünkü.kendileri gibi olmayan hiçimse yardımcı olamaz,anlayamaz bunları.
bir kere rüzgarına kapıldıktan sonra düzgün bir ilişki beklemek rutin, sıkıcı, tekdüze,monoton gelir bunlara.heseye rağmen vucudu saran o gerilimi hissetmek isterler.tehlikelerine,yanlışlarına rağmen arabada son sürat gitmek gibidir aldatmak.bağımlısı olunur bu davanın.kısaca günahın,aykırılığın,heyecanın,tersliğin cekiciliği vardır aldatmakta.sehveti,gaddarlığı,duygusuzluğu,gücü,kendine güveni,sıradısılığı,umursamazlığı aynı anda içinize cekersiniz.anlatması zordur gerçekten.yaşamak gerekir..