chp'ye genel baskan olarak yakistirdigim tek kisi. kendisi her ne kadar memur olarak gorulmus olsa da, turkiye'de cumhurbaskaninin yetkileri bu kadardir. yasa veto etme, atama yapma. baska bir gorevi yok. siyasette sansini denerse ve kazanirsa, turkiye bir hukuk devleti olma yolunda buyuk bir adim atacaktir.
ha evet ama sunu da soyleyim. sezerli chp tas catlasa en fazla %25 oy alir bu ulkede.
türkiyedeki seçmen havuzunun %23 ü sola aittir ve giderek küçülmektedir.
bu kadarlık bir alanda büyük kıyametler koparıp, kalan %77 lik bir kitlenin yaşam tarzına, ekmeğine, aşına, suyuna karışma cür'etini başka ülkede gösteremezsiniz.
toplam yüzde yirmi üç ister ters takla at,istersen rodosa kadar yüz şunu bil ki: solun oyu gram artmaz.
soldaki en kapasiteli adam şu anda solun başında duruyor. geri kalanını sen düşün artık.
a.n.s gibi arada bir mantar patlatan insanlara olan bu tür ilginin sebebi de aslında çok kapasite ve vizyon sahibi olduklarından değil ortalıkta adam olmayışındandır.
kendisi üzerinden sol standartları belirliyor birileri, kapasite falan. sanırsın fezaya ulaştık yüzde 75'imizle birlikte sağolsunlar. o kapasite ki, istanbul'un göbeğinde size sel felaketi sonrası zodyak bot bile tavsiye edebilir... aman deyim vizyonu, kapasiteyi öğrenmeye devam edelim, ne olacak canım işsizlikte zaten küreseldi.
7 yıl bedavadan cumhurbaşkanlığı parası almıştır.
bizim mahallenin sütçü ramizide yapardı aynı işi. zira 40 yaşını geçmiş ve üniversite mezunu.
bir tek yeni nesile anlatacağımız kırmızı aşıkta durduğudur.
bizim mahallenin sütçü ramizide kırmızıda duruyor.
allahı var iyi kitap fırlattı rahmetli ecevite.
ramiz amca yapmazdı ama saygılı adamdır kendisi. hele bir başbakana hayatta fırlatmazdı.
koltuğa neden oturtulduğunu anlamamak için alıcılarınızda bir tıkanıklık olması gerekir ya da algıda seçicisinizdir. kitap üzerinden "kanun" adamlığı yapmış, biridir sayın sezer. bu ülke nadiren hukuk adamı yetiştirir, akademik kariyeri olsun olmasın çoğu ya kanun adamıdır ya da düzenin adamı. ülkede yargının ayaklar altına alındığı binlerce vaka varken sözde hukukçuların koltuklarına mıhlanması ve ancak "hsyk" gibi statükocu kurumların kıymık kendilerine battığında bağırmaları , ülkede insani seviye ile hukuk seviyesinin nasıl bir paralellik arz ettiğini ortaya koymaktadır. a.necdet sezer'i tanımlarken, ülkedeki hukuki düzene panaromik açıdan bakmamak tespitleri güdük bırakacaktır.
a.n.sezer'in cumhurbaşkanı olma vasfı yoktur. kendisinin başkanlığı döneminde verdiği bir kaç doğru karardan başka, almadığı nice karar devlet hiyerarşisini idarede zaafa uğratmıştır. iktidar muhalefeti yapacağı koltuk chp sıralarındayken , kendisi konjöktürün belirlediği bir kader ile cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtulmuştur. esad'ın cenazesine gitmek dışında ki bu yaptığı nadir doğru işlerden biridir, dış geziler yerine köşkte dolaşmış, siyasi tıkanıklığın olduğu yerde , oturduğu koltuğun uzlaştırmacı misyonu yerine baykal'ı mumla aratır bir muhalefet sergilemiştir.
kariyerini yıllarca "devlet memurluğu" seviyesinde yürüten sezer'in cumhurun başında olma görevinide aynı statükocu memur zihniyetiyle yürüttüğü gerçeğinden yola çıkarak ,
kendisini "dürüst" diye tanımlayanlara iki şeyi hatırlatmakta yarar var. dürüstlük kıstası sadece maddi değerlere bağlı değildir, ikinci olarakta sadece dürüst olmak ülkenin en tepesine oturmak için yeterli bir meziyet değildir.
dürüst olması yeterli görülemeyebiliyormuş. dürüstlük meselesine bir şey demeyeceğim tabi; ancak dürüstlük kelimesini yeterli görmeyenler oldukça, insanın bir şeyler cızıktırası geliyor. evet, biz severiz yiyor ama iş yapıyor gilleri. iş yapıyor gillerin de ne iş yaptığı konusunda belirli bir standartımız olmasa da, iş yapıyor der, arkasından da yiyor ama iş yapıyor denir.
kimlerin dürüst, kimlerin dürüst olmadığına elbette isimler üzerinden gidemeyiz, en azından hukuki açıdan sorun oluşturur bu; ancak dürüstlük kelimesi başlı başına bir meziyettir. hele ki ahlaki, siyasi yani kısacası sosyo ekonomik ahvalimiz cercevesinde mumla aranandır, olması gerekendir, bir meziyettir. kişi üzerinden dürüstlük ögesini kaldıralım, bakın bakalım altında ne kalacak, koca bir hiç. bu anlamda, birilerini ''memur zihniyetli'' diye yaftalamak, bizi siyasal olarak doruklara taşımaz. sectiğimiz argümanları doğru kullanmamız gerekir. bu argümanları doğru kullanmazsak eğer, yapılanların müstehak olduğu gerceği de, böyle iyice bir somutlaşmış olur.
siz eğer bir veznedarsanız çalıştığınız kurum sicilinizi temiz ister , dürüstlük başlıca şarttır. ama bir veznedarda bile sadece dürüst olma şartı aranmaz , aynı zaman da dikkatli olmak zorundasınızdır. yüz lira alıp ikiyüz lira para üstü veren bir veznedara kimse kasa açtırmaz kardeşim. klişeleşmiş , içerisi boş laflarla siyasetin gemisi de ancak peynir gemisi kadar yürütülür. nitekim bu ülkenin gemiside bu ufuk darlığından olsa gerek sığ sularda demir almak ve demir atmak eğleminden öteye geçememiştir. ağaçtaki elmalarla , masadaki armutları karıştırmamak gereklidir.
not: veznedar yapmazlar ama cumhurbaşkanı yaparlar.
Çankaya köşkünün 30 milyon ytl'yi aşan (eski parayla 30 trilyon) tadilatını öğrenince kendisine ayrılan ödeneği harcamayan, çocuğunun düğününde köşkün elektrik masraflarını kendi ödeyen bu adamı ne kadar özlediğimi hatırladım. Ortalama bir okulun 2 milyon ytl'ye mal olduğunu hesaba katarsak 15 okul yapılası bir para sadece tadilata gitmiş. Vay anasını... Ama kimse sevmezdi bu adamı yine de. Dürüst insana alışık değiliz ya bünyemiz kaldırmadı... Pis suda yaşamaya alışkın balıkları temiz suya koyduğumuzda ölmesi gibi.
Türk dış siyasetine yeterli katkıyı yapmamış demişler bir de. Tamamen katılıyorum. Onun devrinde bankalarımız, limanlarımız, devlet kurumlarımız henüz yabancıların eline geçmemiş, Sudan devlet başkanı gibi uluslararası tutuklama kararı olan biri ülkemize 3 defa buyur edilmemiş, ermenistan'a lay lay, israil'e hoy hoy denmemiş, one minute krizi çıkmamıştı. Sınırlarımızdaki araziler israil şirketlerine mayın temizlesinler diye peşkeş çekilmeye çalışılmamıştı. Güzel olduğunu hala anlayamadığımız günlerdi.
vatandaşlarla beraber kırmızı ışıkta durmayı mağrifet sanan, tribünlere oynamış eski cumhurbaşkanımızdır.
devlet erkanının kırmızı ışıkta durmamasının nedeni, halktan kendisini izole etmesinden değil, güvenliğin sağlanabilmesindendir. bir cumhurbaşkanına ya da başbakana yapılabilecek olası bir suikast* sonucunda neler olabileceğini kestirmekten aciz bir toplumla aynı oksijeni soluyoruz maalesef.
Köskteki mutfak masraflarını cebinden yaptığı ortaya cıkan eski cumhurbaskanımız.Halkımızın alışık olmadığı bir lider profiline sahiptir.Siyasetçiler hukukcular bürokratlar arasında görmeyi istediğimiz bir kişiliğe sahiptir.
görevde kaldığı sürece türkiye'nin bir adım ileri gitmesine engel olmak için elinde gelen çabayı göstermiş kişidir. neyse her ülkenin başına zaman zaman böyle felaketler gelebilir. zamanı gelince paşa paşa giderler.
sadece memurluk yapmıştır. devlet adamlığı vasfı olarak sunulanlar dikkat edilirse memurluktan kalma zihniyetin ürünüdür. Tek icraatı kendisine verilen bütçenin yarısını iade etmek olan, ne yurtiçine ne yurtdışına hiçbir gezi düzenlemeyen birinin devlet adamlığından bahsetmek abesle iştigaldir.
tarafsızlığı su götürmeyecek olup, bazılarının biz bu anayasanın şurasından hoplarız burasından dolanırız diyerekten önüne getirdikleri deli saçmalarını geri göndererek millet olma bilincine sahip olmuş bireylerin, şu an makamı işgal edenler sebebiyle yokluğundan hüzün duyduğu cumhurbaşkanımızdır. velev ki mevzu bahis ret olayı gerçekleşsin, bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen olurduk o gün. ayrıca rte'ye nasıl oldu da anayasa hukuku kütüphanesi fırlatmadığına şaşırdığım cumhurbaşkanımızdır. (bkz: boynu altında kalasıca)
