yazılarını okumaktan büyük zevk aldığım ama düşüncelerini sev(e)mediğim çetin altanın oğlu mehmet altanın kardeşi orhan pamuğu kankası olan taraf gazatesi yazarı.
en son ilker başbuğla mahalle maçı yapacak
taraf spor: 1,5
genarkurmay spor: 256358 (e-futbol)
1994'de milliyet gazetesinde yazdığı "atakurd" yazısından dolayı kovulan, "bayrağı bayrak yapan bayrakçılardır" ve "ülkemi 2 kadın memesine satarım" diyerek tepki toplayan kişidir.
babası insanları bilinçli olarak kandırmayan teoride birçok şeyi çok iyi bilen saf bir adamdı oğluna sanki sadece insanları kandırma kısmını öğretebilmiş, sürekli gereksiz açıklamalar yapan köşe yazarı bozuntusu.
bu adam taraf gazetesinden önce büyük edebiyatçı, şahane yazar, cesur aydın şeklinde methiyelerle dizayn edilmiş cümlelerle tanımlanırdı bazı çevrelerce.. taraf gazetesinden sonra devlet düşmanı, vatan haini ilan edilir oldu. ne kadar tuhaf değil mi?
amacı sadece ve sadece türk askerini ve silahlı kuvvetlerini yıpratmak olan taraf gazetesinin yazarı. aşk romanı yazan adam şimdi gazetelerde askere meydan okuyor. bu ülkede zaten kimse uzmanlık alanını yapmıyor. aşk romanı yazmaya benzemez gazete yazarlığı.
Türk askeri ve türk ordusunu yıpratmaktan hiçbir menfaati olmadığı ve iyi kazanıp, kadınlar konusunda "aktif" olduğu halde, neden keyfine ve refahına bakmaktansa bu ülkeye bir nebze demokrasi ışığı girsin diye kendini paraladığı, idrak yoksunu kimseler tarafından doğal olarak anlaşılamayan yazar. iyi ki var.
bugünkü yazısında havan topu ile vurularak öldürülen ceylan kıza medyanın ve yetkililerin duyarsızlığı nedeniyle ağır bir şekilde tepki gösteren gerçek medyanın gerçek yazarı.
Sempatizanı değilim, hatta antisempatizan'ı da diyebilirim kendim için. Ama ceylan kız için yazdığı yazıdan etkilenmemek, sezarın hakkını da sezara vermemek elde değil. Sonuçta Ahmet Altan bir yazar ve yazarların çoğu gibi homojen değil. Her görüşünü, her yazısını sevmeyebilirsiniz. Hatta bazı yazılarına tepki duyar bazılarından da nefret edersiniz. Ama askeriyeden atılan havan topu yüzünden canından olmuş 12 yaşında bir kız için yazdıklarına katılmamak mümkün mü? Devletin tepesinden başlayıp, hükümete, başbakana, muhalefet partilerine ve liderlerine giydirmesine alkış tutmamak ve taraf olmamak imkansız. Ahmet Altan'ı bu tip yazılar yazdığı zaman seviyorum işte ve bugün de sevdiğim günlerden biri. Eğer onlarca gazetenin onlarca köşe yazarı vicdanını dinleyip ve de cesaret gösterip benzer bir yazıyı ortaya koyamıyorsa suçlu olan ve tepki duyulan Ahmet Altan değil onlar olmalıdır. Gazetecilik mesleğinin ilkelerini zaman zaman görüşlerinin karşısında olsam da yerine getiren Ahmet Altan'ın yanında durabilmek için çocuğumuzun benzer bir şekilde yaşamını kaybetmesini mi beklemek gerek ? Üstelik bu ülkenin belki de en güvenilir kurumu olan türk silahlı kuvvetleri neden kendi bünyesinden çıkan çürük elmaları örtbas etmeye çalışıyor ? ilk önce ellerine el bombası tutuşturulan ve şehit olan erlerimiz, şimdi de bu olay. Kimsenin gıkı çıkmıyor ama asıl ayıp ordu kurumunun. Bu olaylar ortaya dökülmeden önce değil de bizzat kendileri ortaya dökerek ve sorumluların gerektiği gibi en ağır şekilde cezai işlem göreceğini belirten açıklamalarda bulunsa ne Ahmet Altan'ın bu sert ama gerekli yazısına gerek kalır ne de ülke içinde yaşayan iki ana etnik grup arasında gerginlik doğar. Aksine Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı bir güven oluşur. Ama şimdi bu olaylar arka arkaya eksi puanlar yazdırıyor hanelerine.
kadın memesine vatanı satarım diyen zavallı insan.
dağlarda pkk'lı itler ile foto çektirmesi cabası.
her yazısında zavallı gibi laiklik ve cumhuriyete kin kusarak kendini tatmin etmiştir yıllarca.
he deyip geçilesi abd piyonlarından biridir.
Bu ülke kendi sınırları içinde kendini korumak için canların feda edildiği bir ülke.
türkiye cumhuriyeti'nde hukuki yollardan kurulmuş, mecliste temsil hakkı olan partinin lideri, bir sosyalist(!), bir halkçı(!) ahmet türk o askerlimizi öldürenleri kastederek
" açılım bu şekliyle bizim işimize yaramaz imralı'yı da kapsamalı" diyor umarsızca
gazetedki televizyondaki her haberde acaba benim oğlum mu diyenleri kapsamayan açılım hiç bir şeyi kapsamamalı zaten!
Açılım denilen bir şey olacak sa bunlar olmalı ahmet bey*.
"beni çekmeyin annemler erzurum'da biliyor " dedikten sonra hakkari'den cenazesinin gelmemesi, o annenin çocuğu için gecelerce uyuyamaması.
Bu kadar basit işte.
O çocukların ölmemesi açılım.
Buna karşı mısınız?
Bundan dolayı mı açılım açılım diye tutturmanız?
Aslında bu soruları erdoğan'ın sizlere sorması gerekiyordu.
Onun cesareti yetmediği için sormak bize düşüyor.
Başbakan, o amyınları döşeyenleri bildiği, zaten onların sayesinde orada olduğu için açık açık birşeyler söyleyemiyor.
Gazze'de ölen çocuklara Türkiye'den sahip çıkmak kolay.
Türkiye'de ölen çocuklara Türkiye'den sahip çıkın siz.
Nedir bu sessizliğiniz?
insanlık hümanizm diye bağıran insan hakları savunucuları nerede??
çok mu zor türkiye cumhuriyeti sınırları içinde teröristlerce öldürülen çocuklar için insan hakkı istemek?
bomba atılmış diye bağırıyordu, susacak mısınız diyordu ahmet bey
Bağırmak ne kolay Ahmet Bey, bağırmak ne kolay.
Bak senin memleketinin bir köşesinde bir çocuğu vurdular mdiğerleri de ölüyor.
Sesini çıkarmak bir yana yüzünü bile gösteremiyorsun.
Bir çocuğa bile sahip çıkamıyorsun, bu nasıl hümanizm?
Susuyorlar.
o mehmetçiklerin öldürülmesine susup en küçük can yanmalarında bas bas bağıranların hali bizdeki insan hakları savunucuların durumunu gösteren en büyük resim!
Susan sadece onlar mı?
Neredeyse bütün Türkiye susuyor.
Şu medyaya bakın.
herkes imf'den bahsediyor herkes açılım diyor herkes avrupa birliğine girmek için bir ermenilerden özür diliyor bir kürtlerden ama kimse orad ölen çocukların halini yazmıyor. yazana da faşist diyorlar.
Onca kâğıda, mürekkebe, emeğe yazık.
mayını üretenlerin dşeyenlerin satanların kim olduğunu bildiğiniz halde o mayına basıp ölenin suçlu olduğu, kurşunu satanın sıkanın o kurşunu alacak parayı verenin belli olduğu halde kimsenin hesap sormadıüı bir ülkede yaşıyoruz!
Bunlardan hiç mi biri size tuhaf gelmiyor?
Hiç mi birinde haber değeri bulmuyorsunuz?
güya insan haklarını savunuyorlar, savaş istemiyorlar bunlar
bunların istedikleri barış marış değil.
önce dilie özgürlük denildi o verildi şimdi ana dil kurslarda öğrenilmez diye astar istiyorlar.
açılım diyor birileri emirle bunlar tutumuş açılım yetmez özerklik diyor
kırk yılda bir ülkenin bilimum yerlerinde binlerce kişi ölürken hiç alakasız durumlarda devlete hesap sormayanlar adı sanı belli olamayan şahitlerin şahitliğiyle güya karakoldan sıkıldığı iddia edilen bomba ile ölünce galeyana geliyor.
Olmuyor değil mi?
kuşunu sıkan sizden olunca sesiniz kısılıveriyor.
o mehmetçiklerin anneleri ağıt yakıyor arkalarından ama o ağıt sizin kulaklarınıza gelmiyor.
Hiç mi içiniz acımıyor sizin?
Hiç mi vicdanınız yok?
Bu sessizlikten hiç mi utanmazsınız?
Yarın bir gün çocuğunuz çıkıp gelse de, orada ardı ardına onlarca genö fidan öldürülürken sen neden sesini çıkartmadın diye sorarsa ne cevap vereceksiniz?
Çocuğunuzdan da mı utanmıyorsunuz?
Hadi vicdanınızdan, utanmanızdan vazgeçtik, gazetecilik merakınız da mı yok?
o kurşunun nereden geldiğini onca mayının kimler tarafından finanse edildiğini kimin bundan çıkar sağladığını hiç mi merak etmiyorsunuz?
her konuda binlerce romantik,trajedik cümleler kurup sefaleti, insan haklarını anlatır cümleler kurarken neden bu çocukları öldüren "insan karşıtlarını" yazmıyorsunuz? neden susuyorsunuz?
istediğiniz kadar susun.
orada ölen her mehmetçik istediğiniz yapamayacaksınız diye bağıracak
orada ölen her mehmetçiğin kardeşi annesi babası vatan sağolsun diye bağıracak
yerdeki mermiye tahra ile vurmuş mermi kızın karnına saplanarak patlamış açıklaması yapılan ceylan'ın ölümü hakkında yine cesur bir yazı yazmış:
Artık bu alışkanlıklarını değiştirmeleri lazım.
Üç general çıkacak, insanların gözüne baka baka utanmadan bizim gazeteyle ilgili yalanlar söyleyecek.
Kim olduklarını bilmediğimiz bilirkişiler, “çocuk tahrayla yerdeki mermiye vurdu, mermi yerinden fırlayıp kızın karnına saplandı” türünden saçma sapan raporlar verecek.
Ve, herkes bunlara inanacak.
Eskiden yapıyorlardı bunları.
Kimse inanmıyordu ama “biz bunlara inanmıyoruz” diyen bir gazete çıkmıyordu.
Şu zavallı Ceylan’la ilgili bilirkişinin verdiği rapora bir bakın.
“Daha önce araziye atılmış ancak patlamadan kalmış 40 mm’lik bombaatar mühimmatına elindeki tahra ile vurarak patlaması neticesinde hayatını kaybettiği kanaatine varıldığını...”
“Tahra” dedikleri herhalde Ceylan’ın koyunlarına daldan ot kesmek için kullandığı orağa benzeyen alet.
O aletle mermiye vurmuş da, mermi patlamış da...
Ceylan’ın ilk yapılan otopsisinde saptanan bazı gerçekler var.
Küçük kızın elleri ayakları sağlam.
Mermi karnına isabet edip o minik gövdesini parçalamış.
Bilirkişiler bize bir açıklasınlar bakayım, “bombaatar mühimmatı” nasıl oluyor da üstüne sopayla vurulunca yerinden fırlayıp, o tahtayı vuran kızın karnına saplanarak patlıyor.
Bu bilirkişinin mermisi öyle bir mermi ki üstüne vurulduğunda olduğu yerde patlamıyor, dimdik havaya doğru da gitmiyor, havalanıyor, bir metre yükseldikten sonra doksan derece kıvrılıyor, “hedefi” vuruyor ve vurduğu hedefin içinde infilak ediyor.
On iki gün “araştırma” yaptıktan sonra buldukları “gerçek” bu.
Bütün saçmalıkları bir kenara bıraktığımızda elimizde inanılır bir tek gerçek var.
O merminin “yerden havalanıp” kızı karnından vurduğuna inanmamızı bekliyorlarsa daha çok bekleyecekler.
Çünkü buna inanmayacağız.
inanan birinin çıkacağını da sanmıyorum.
Haa, inanmış gibi yapanlar çıkacaktır ama onlar söz konusu “ordu açıklaması” olduğunda zaten her şeye inanmaya hazırlar, varlık nedenleri bu “inançları” zaten.
Biz şu soruyu sormaktan vazgeçmeyiz.
Ceylan’ı kim vurdu?
O “bombaatarın tetiğini” kim çekti?
Ordu, bu saçma sapan yalanlarla uğraşacağına gerçeği söylemek zorunda.
Yalana fena alışmışlar ve bu alışkanlıklarını değiştirmek zorundalar.
Yalan söylediklerini bizzat bizimle ilgili olarak söylediklerinden de biliyoruz zaten.
Ceylan’la ilgili ilk açıklamalarını yaparken, basın mensuplarının önünde üç general “orduya karşı asimetrik bir savaş verildiğini” söyledi.
Yani onlara göre, “Ceylan’ı kimin öldürdüğünü” soran, “orduya karşı asimetrik savaş yapmak” maksadıyla soruyordu bunu.
O soruyu soran, Ceylan’ı mesele eden bizim gazete.
Şimdi o generallere soruyorum.
“Bizim gazete orduya karşı asitmetrik savaş mı yürütüyor?”
Bir gazetenin, kendi ordusuna karşı “savaş yürütmesi” için bu savaştan bir çıkarı, onu o savaşa yönlendiren bir “bağlantısı” olması gerekir.
Ordunun elinde kocaman bir istihbarat örgütü var.
Çıkartın bakayım şu bizim bağlantıları ortaya.
Hadi...
Deyin ki, “bu gazete şu bağlantısı nedeniyle bize karşı savaş yürütüyor.”
Somut somut, açık açık konuşun.
Konuşamazsınız... Çünkü yalan söylüyorsunuz.
Orduya karşı savaş falan yürütmüyoruz, ordunun siyasetten çekilmesini, hukuka uymasını, kendi vatandaşlarını öldürmemesini istiyoruz.
Bunların hepsi hukuki istekler ve bunları istemek bizim hakkımız.
Bir generalin birinci özelliği “dürüst” olmaktır, binlerce insan size “inanıp” sizin emrinizle ölüme yürüyecek, “dürüst” olmayan birine nasıl inanacak peki o insanlar?
Siz dürüst değilsiniz.
Ceylan’ın ölümünü soruşturanların “asimetrik savaş” falan yürütmediğini bildiğiniz halde bunları uyduruyorsunuz.
Niye yapıyorsunuz bunu?
Ceylan’ı kimin vurduğunu saklamak için mi?
Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, eski usul yalanlarla, suçlamalarla gerçeklerin üstünü örtmek, insanları korkutup sindirmek mümkün değil.
Bırakın bunları, siz bize Ceylan’ın nasıl vurulduğunu söyleyin.
Bu “yerden havalanan mermi” palavrası, “asimetrik savaş” palavrası kadar saçma çünkü.
Sizleri televizyonda konuşurken gördüm, genç generallersiniz, önünüzde daha epey yol var gidecek, o kadar yolu yalanla gidemezsiniz.
Dürüst ve saygıdeğer olmayı deneyin.
Bu, sizin adınızı, omuzlarınıza iliştireceğiniz bütün yıldızlardan daha fazla ışıldatır.
kendisine sorduğumuz soruları cevaplayamayan ama ona buna soru sormaya devam eden şahıs. onc a şehit verilirken o silahların mermilerin ve onu kullananların kim olduğunuz sormaz sonra insan hakları savunucusu olur.
görgü tanıkları karakoldan ateş edildi derken görgü tanıklarının kim olduğuna falan bakılmaksızın saldırıyor. ben nereden bileyim pkk denen şerefsizler topluluğunun bu işi yapmadığını?
soru soran adam. geçmişi böyleydi yok emmeli gömmeli yazıyordu yok vatanı şöyle satarım diyordu geçelim artık bu işi. şu an ne yapıyor türkiyede hiç bir gazetecinin sormaya cesaret edemediği soruları soruyor. bunlardan biri de şu, taraf gazetesinin asitmetrik savaş başlattığını iddia edenler, dış bağlantılı olduğunu iddia edenler bu bağlantıları niye açıklamıyor. elinizde istihbaratınız var diyor adam çıkartın bizim yamuğumuzu. kimseden tık yok.
bu ülkede tsk dokunulamaz hatta eleştirilemez olduğundan ve kendisi eleştiri getirdiğinden dolayı doğal olarak belirli bir kesim tarafından lanetlenmiş yazar. bugün ağalarım, paşalarım verin postalınızı parlatayım deseydi şu an gazetesi ekonomik buhranlar yaşamak yerine reklam üstüne reklam alıyor, kendisi de saygın bir yazar olarak anılıyordu.
bu arada adam her gün köşesinde bizim arkamızda kim varmış, kim destekliyormuş, kim maddi yardımda bulunuyormuş buyrun bir söyleyin, belgeleyin, gösterin bakalım diye açıkça meydan okuyor. ama her ne hikmetse taraf gazetesi hakkında atıp tutan, bin türlü iddia ortaya atanlar bu meydan okuma karşısında pusup kalıyorlar. e işte bu iddiaları ortaya atanların tek kaynakları götleri olduğu için iş, belgelemeye gelince göt üstü oturuyorlar.
lakabı "brave heart" olmasını beklediğimiz yazar. hani o kadar cesurki kendini bu ateşlere atarken gözlerim yaşarıyor. ama işine gelmedi mi etliye sütlüye dokunmuyor. hayat çok garip; vapurlar, martılar ve bir de ahmet altan!