bugünkü yazısında ilker başbuğ'un dünkü konuşmasından sonra, bir adım bile geri çekilmeyerek, türkiye'nin en cesur yazarı olduğunu bir kez daha ispat etmiştir.
görmeyen gözlere inat, buyrun...
----------------------
siz, böyle saygısız, nezaketsiz, tehditkâr bir konuşma üslubunu benimseme cüretini nereden buluyorsunuz?
ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu sizin?
siz kimi korkutmaya çalışıyorsunuz?
korkutabileceğinize inanıyor musunuz gerçekten?
bakın ben size dostça bir şey söyleyeyim general, vazgeçin bu kaba tehditlerden, öfkeli
jestlerden, asabi mimiklerden.
bunlar bizi korkutmaya yetmez.
ha, sanmayın ki bu ülkede derin devlet dendiğinde kimin kastedildiğini bilmiyoruz, sanmayın ki patlayan arabalardan, ensesinden vurulan adamlardan haberimiz yok.
sadece umurumuzda değil.
bunu anlayabiliyor musunuz?
bazı insanların, ülkeleri özgür ve mutlu olsun diye her şeyi göze alabileceğini kavrayabiliyor musunuz?
bunu kavramaya çalışın.
bırakın bu korkutma çabalarını.
bunlar yakışıksız işler.
üstelik gerçeği ortaya çıkarma çabasından bizi vazgeçirmeye de yetmez.
siz bir şeyler söylediniz dün.
herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet ettiniz galiba.
siz, doğru yerin neresi olduğunu biliyor musunuz?
doğru yer neresidir biliyor musunuz?
doğru yer, insanın mesleğini dürüstçe ve gereklerini yerine getirerek yaptığı yerdir.
biz, doğru yerde duruyoruz.
mesleğimizin gereğini dürüstçe yerine getiriyor ve gerçekleri, yıllardır yalanlarla kandırılan bu halka açıklıyoruz.
siz doğru yerde durmuyorsunuz.
kendi mesleğinizin gereklerini yerine getirmiyorsunuz.
sizin mesleğinizin gereği, size emanet edilen o genç askerleri korumaktır.
karakol baskınını an be an gösteren kamera kayıtlarına rağmen gerekli tedbirleri almamak, istihbarat raporlarına aldırmamak, çatışma başladıktan sonra yeterince yardım göndermemek ve o çocukları ölüme terk etmek sizin suçunuzdur.
görevinizi yerine getirmediniz.
neden?
niye o çocukları korumadınız?
bunun için yargılanmanız gerektiğini biliyorsunuz değil mi?
tabii savcıların sizi mahkemeye çağıramayacağına, sizi yargılayacak bir merci olmadığına güveniyorsunuz.
ama bu, yargılanmanız gerektiği gerçeğini değiştirmiyor.
tabii, bir de istifa müessesesi denilen bir şey var.
sanırım sizin o müesseseden pek haberiniz bulunmuyor.
başbakanın, hükümetin, parlamentonun sizden hesap sormaması da sizi cesaretlendiriyor.
ama bir de halk var bu ülkede.
gerçekleri duymak isteyen bir halk.
ve, o sizin peşinizi bırakmaz.
biz de bırakmayız.
arkanıza kuvvet komutanlarını alıp kameraların önüne geçerek asabi bir şekilde medyaya
verdiğiniz muhtıra bu gerçeği değiştirmez.
siz bize aktütün'ü anlatın.
o çocuklar niye öldü?
niye baskını önlemediniz?
bir de pek anlayamadığımız bir sözünüz var.
"bu tip saldırılar karşısında her ordunun vereceği cevap ve tepki bellidir".
ne demek bu?
birincisi bir saldırı yok, saldırmıyoruz, gerçekleri açıklıyoruz.
ikincisi, her ordu böyle eleştiriler karşısında nasıl tepki veriyor?
siz nasıl tepki verdiklerini bilmiyorsunuz.
gelişmiş ülkelerde böyle bir facianın sorumlusu olanlar derhal görevlerinden alınıp yargılanırlar.
ama sizin aklınızdaki bu değil, açıkça anlaşılıyor.
o zaman, nedir o ordunun vereceği tepki ?
ordular, kendilerine saldıran düşmanı yok etmek için eğitilirler.
bizim gerçekleri açıklamamızı bir saldırı olarak nitelediğinize göre bizi de düşman olarak görüyorsunuz.
eee, ne yapacaksınız?
saldıracak mısınız, gazeteyi mi bombalayacaksınız, f-16'arı mı göndereceksiniz?
siz ne dediğinizin farkında mısınız?
baskını daha önceden bildiğiniz halde o çocukları korumayacaksınız, bunu açıklayan
gazeteleri de, ordu tepkisiyle korkutmaya çalışacaksınız.
general, doğru yerde durun.
haddinizi aşmayın.
bizim ülkemizde, yetmiş milyon insanın boğazından kesip verdiği paralarla ayakta duran bizim ordumuzla, bizi tehdit edemezsiniz.
ordu, sizin hatalarınızı kapatmak için kullanacağınız bir tehdit aracı değildir.
haa, bir de bölücü terör örgütünün eylemlerini başarılı gibi gösterenler, akan ve
akacak olan her damla kanın sorumlusu olurlar sözünüz var.
bakın bunu doğru söylüyorsunuz.
ama başarılı gösteren kim?
baskının önlenmediğini açıklayan gazeteler mi yoksa baskını bile bile önlemeyenler mi?
o kandan kimin sorumlu olduğunu şimdi anladınız mı?
sorumluluğu hissediyor musunuz?
hissetmelisiniz.
ve tehditleri bırakıp gerçekleri açıklamalısınız.
tehditlerinizden ve üslubunuzdan hoşlanmadık.
gerçekleri söyleyin bize.
gerçekleri.
biraz cesaret yeter buna.
cesaretiniz de öfkeniz kadar büyük olduğunda bize gerçekleri söyleyeceğinize eminiz.
son yazısı ile hesap sorulamaz/hesap sorulması teklif dahi edilemez mahiyetli bir makama hesap sorarak gelmiş geçmiş en cesur gazeticilerden biri olduğunu ispatlamıştır. bir tarafta taraf diğer tarafta koca tsk. gerçekten kefelerdeki dengezislik göze çarpıyor. ne bileyim. ben deyim hasan tahsin sen de yüzbaşı dreyfus. toplumun geleceği adına ümit verici. en azından şu mesajı veriyor: eski çamlar bardak oldu...
ahmet altan'in yazdiklarini,durusunu,dusuncelerini begenirsiniz begenmezsiniz o size kalmis...
fakat yillardan beri her dedigi dogru kabul edilen,sizin benim gibi yurdum insanlarini teror bolgesine,kirsala yollayip ordu evlerinde eller havaya yapan askeriyeye gec kalinmis bir tepkidir bu...
20 yildir hep ayni filmi izliyoruz.sehit olan askerlerimiz,onlarin aileleri ve cenazelerine lutfedip katilan askerler.sonra hep ayni soylem onlar kahramanlar,onlar soyleler,boyle mehmetcikler hikayesi...sen turk silahli kuvvetleri olarak o kadar kalabalik bir grubun hareketini niye gozleyemezsin,nerde kaldi senin istihbaratin,nerde kaldi dunyanin bilmem kacinci ordusu boburlenmen sorarim sana???
amerikadan patir kutur fuze,ucak,silah alana kadar keske istihbarat icin ucaklar alsaydiniz,keske e-muhtira vermeyi marifet saymak yerine teknolojimizi gelistirip uydudan izlenme saglasaydiniz,keske ordu evlerini bakima alana kadar ordaki sinir karakollarini bakima alsaydiniz...
simdi ahmet altan suclu,yarin oteki...yillardan beri bu ulkenin dusunenleri suclu "netekim" erk sahipleri sutten cikmis ak kasik.sizin pasaniz sicti ulkenin agzina 80'de ne dusunen kaldi ne ureten.verin afyonu millete verin dizileri verin futbolu sonra herkese posta koymaya devam edin...
ahmet altan yapilmasi gerekeni yapmistir.tabulari yikmak icin,olen askerlerin hesabini sormak icin yapilmasi gerekeni yapmistir.
yanlış yerde durduğu yetmezmiş gibi, hesabı da yanlış kişiye/kuruma soran zat. kısaca bay yanlış.
aktütün karakolu basılmış da, askerler ölmüş de, genelkurmay başkanı onları koruyamamış da, genelkurmay başkanı hesap versinmiş!
genelkurmay başkanı hesabı sana mı verecek? bu ülkede seçilmiş siyasetçilerden oluşan bir iktidar var. genelkurmay başkanı sorumlu olduğu sivil otoriteye veriyordur vermesi gereken hesabı. vermiyorsa da kabahat hesap sormayanlarındır. sen basın olarak hesap soracaksan iktidara soracaksın. tabi ananı da al git cevabına hazırlıklı olmak koşuluyla!
işin asıl sahiplerinin sorumluluklarını görmezden gelerek oraya buraya sataşmayacaksın. bunca yıllık gazetecilik hayatında genelkurmay başkanını atayan ve görevden alma yetkisine sahip kurumun başbakanlık olduğunu öğrenemediysen de bu işleri bırakıp gidip aşk romanları yazacaksın.
aşk romanlarını ateşi başına vurmuş mahalle karıları okur hem. cumhuriyet düşmanı yobazlardan evladırlar. bir de bonus olarak memeleri var!
''Ordu sizin hatalarınızı kapatmak için kullanacağınız bir tehdit aracı değildir.'' gibi bir laf etmiş son yazısında. ilker paşaya söylüyor bunu. bir de olayı o kadar ajite etmiş ki aynı yazıda, gazetemizi mi bombalayacaksınız ? f16 ları mı göndereceksiniz diyor. bir nevi kendini garantiye almak istiyor halk nezdinde. bak işte biz baskıyı bilmem neyi yazmıştık olası bir durumda. yahu siz kimsiniz ki ordu size bomba atacak, bunla uğraşacak. kendini çok mümtaz bir şahsiyet olarak görüyor. asıl istediği de bu zaten polemik ortamı. beslenme şekli gazetesiyle ordunun medyada devamlı anılması.
bunun babasını da hiç sevmezdim ben zaten kendini de hiçbir zaman sevmedim. yıllar yılı herkesten çok lüks yaşayıp, at üstünde nargile içen, dam üstünde .m s.kenler olarak , ortaya koydukları bu ajitasyon merkezli görüşlerini bir türlü kabul edemiyorum. beynim almıyor. çeperlerim bu konuda çok hassas davranıyor.
altan ahmet, şunu bil ki sende yalan yanlış haberlerle, türlü komplolarla halkı orduya muhalif yapamazsın. onları birbirine kırdıramazsın. özellikle şehit ailelerinin bu kadar hassas olduğu bir dönemde. sen kandil'deki görüntüleri aktütün diye iteliyosun gazetende millete. oldu mu şimdi? olmadı. halkın en çok güvendiği bir birimi güya ters açıdan bakıyorum ben edasıyla yayın hayatına başladığından beri tahrip etmeye çalışıyorsun. bir gazete çıktığı ilk günden beri mütemadiyen aynı konularda yazıyorsa mutlak bir şey aranmalıdır onda. zira bir insan her şeyi bırakın sıkılır yahu.
cumhuriyet tarihin en cesur yazarlarindan olan ki bence ilk siradadir kendisi. ayrica okumaktan cok zevk aldigim sahane insan, demokrasinin türkiye deki en büyük savunucusu. ezilenlere,ayrimciliga, haksizliga yani tr nin yüzde 80 ine düzlüge cikabilmek icin nasil bir yol cizmeleri gerektigini gazatesindeki kösesinde cok acik ve mantikli bir sekilde belirten aydin kisilik
son yazılarından sonra polat ın memati ye gösterdigi gibi, aha bu kadar olum adam da diyesim geldi.
aslında mevzu şu, herkes kendi poposundan korkuyor, sen ahmet altan olmussan yapman gereken zaten aslan gibi döşemektir, aydın olmanın fikri namusunu koruyor diye övmek gereksiz, işini hakkı ile yapmak zaten elinde kalem olan her kişinin görevi, eline kalem alan yavşaklar hep birilerine kel birilerinde açık dosyası olunca, parayı bulunca geldigi anadolu topraklarını unutup, sübyancılıktan ibnelige kadar türlü rezillige bulaşınca olan da oluyor, diledigini yazamıyor namusunu para karşılıgı satıyor yani fahişeleşiyor gelenin gidenin kullandıgı, ahmet altan ın yaptıgı sadece kaleminin namusunu satmamak, adam gibi işini yapmak, eyvallah kendisini selmalıyoruz.
bugunkü yazısında atatürk' ün askeri olarak olarak kendini tatmin edemediğine, ilkeleri olmadığına ,batı özentisi olduğuna ,atatürk' ün kendine özgü hiç bir fikri olmadığından, zorla şapka giydirip zorla klasik muzik dinletmek ve bunun gibi gereksiz ilginç iğnelemelerde bulunmuştur ama arada sırada da övmüştür çok iyi gözeten bir politikacı, olağanüstü iyi bir örgütçü, dengeleri her zaman çok iyi gözeten yetenekli politikacı olduğundan da söz etmektedir, bi şekilde içinde biriktirdiği duyguları döküyor kendince ve kendi ülkesini , liderini satma konusunda ilkelerini gösteriyor,örnek oluyor beyni bulanmak üzere olan küçük kardeşlerine..gereksizdir kendileri...
(bkz: Bir çift kadın memesine vatanımı satarım)
edit: bu ülkede belli değerleri savunmak istiyosan saptırmadan yaptığın sürece gereken kişiler arkanda olacaktır zaten, ama yazı yazarken kalemimini saptıtırsan, kirli yazarsan, çamur atarsan kimi çıkar çevrelerinin istediği gibi yazarsan,kendini onlara uydurursan o adamlarda sözlükte yaptığı gibi arkanda olacaktır ahmet altan..
birilerine göre bu topraklarda doğduysan, herkesin sevdiğini sevmek, herkesin taptığına tapmak zorundasındır. birilerine göre bu topraklarda doğmak bile senin için büyük bir şeref olmalıdır. başka yerlere, başka zamanlara, başka hayat tarzlarına özlem duymak düpedüz hainliktir ve cezası mutlaka verilmelidir. fakat birileri hiç bilmez gibi davranır, sizin kanunlarınız, kararnameleriniz, sığ ve sabitfikirli dogmacılığınız asi çocukların ruhlarına emir komuta ile iş gördüremez. gözbebeklerimizin ardındaki öfkeden ateşi söndüremezsiniz ağalar, beyler! sizin gibi düşünmek zorunda olmayanları insanlıktan aforoz edemezsiniz. yok böyle bir hakkınız!
ahmet altan, insanların insanca yaşaması için dididen, dil döken kusurlu bir insandır sadece. insanlıktan nasibini almamış hayvanaltı mahluklarsa tükürükler saçarak insanca yaşamayı savunan bir adamın yaşamaya hakkının olmadığını söylerler. sadece onların görüşlerine ters şeyler söylediği için. onlara göre, bu topraklarda doğduysan önüne konan yemeği yemek zorundasındır. sorgulamak düpedüz hainliktir ve cezası verilmelidir.
bazılarına her dediği batan yazar. boş zamanlarında değil, haber amacıyla gidilmiş olan güneydoğu'da, saçma salak iftiralar üzerine kimlerle fotoğraf çektirdiğini açıklamıştı ahmet altan ama forward maillerden bilgi edinmek google'dan az da olsa araştırma yapmaktan daha kolay tabi.
ahmet altan'ın ne olduğunu bilmediğin fotoğrafını 10 kişiye gönder deniz baykal başbakan olsun, vay be.
o değil de bu postal fetişistleri pek sevip saydıkları doğu perincek'in apoyla kucak kucağa, yanak yanağa fotoğraflarına açıklama bulabildi mi acaba? ya da her allah'ın günü küfür salladıkları dtp lideri ahmet türk'ün eski bir chp milletvekili olduğundan haberdarlar mıdır? kendilerinden olmayan herkese yapılan bu saldırı neyin kuyruk acısıdır bilinmez.
tanım: akp'nin köhne zihniyetine de tatlı su faşistlerinin postal yalayıcı bikbiklemelerine de gereken cevabı vermiş yazardır!
farklı topraklarda yaşayan yazardır kendileri, durumun en yalın ifadesi budur... Onun yaşadığı dünya, toprak seninkine benimkine arada bir teğet geçiyor o kadar, kesişen kümelerimiz var o kadar...
AKP destekciliğine de şaşmayacaksın, yeni trend bu... En azından sosyalist olduğunu iddia ederek yapmıyor bunu Ahmet Altan.
CNN Türk'de yayınlanan Sahil Günlüğü programında Köyceğiz'i izliyordum, çetin Altan da orada yaşarmış... Tabi kısadan bir söyleşi yaptılar kendisiyle, konu gezi, sahil, Köyceğiz... Sordular Altan'a "Nasıl buralar, nedir?" tadında bir kaç soru, bir yerlerde şuna benzer laflar etti kendisi;
"şimdi şu yan tarafta bir pansiyoncu komşum var... Alman, çok severim, muhabbetimiz çok iyidir... Pansiyonunun önünde de kocaman AB bayrağı... Yani... Demek ki o dünya vatandaşlığı denilen şey... Küreselleşmenin yarattığı bu fırsat... Buralara kadar gelmeye başladı, ne güzel ne hoş..."
kitabını okurken bir türlü roman okuduğumu hissedemediğim yazar. cinselliğin en ufak detayına kadar öğrenmek isteyen kişi zaten bişekilde bunu orda burdan öğrenir. ne demeye romanlarda bu kadar yer verir anlayamam. he bu konuda öne çıkmak istiyorsa da neydi o doktor amca, haydar dümen, adamın bi misyonu var ve bunu herkes biliyor en azından bunun için çabalıyor. e sen de öyle yap o zaman. ne demeye bize kitap yazıyosun roman diyip bizi kandırıyorsun.
ama tabiki kılıç yarası gibi kitabında hakkını yiyemeceğim yazardır. içine yine cinselliği fazlaca soksada, beğendiğim tek kitabıdır.
başlık türkçe bilmeyen türkçü. aha dedim beni anlatıyor.ne de olsa internette edebi eserler yazıp sözlüklere koyduğumdan bol bol böyle eleştirilere maruz kalmıştım.
açtım bir hevesle ve okumaya başladım.
ahmet altan neyi eleştirir (üstün körü cahilane eleştiri aslında eleştiri değildir)?
tÜrklüğü,ulusculuğu,atatürk ü yani türkiye nin milli devlet yapısını.
içerik böyle ama yazıda dikkatimi çeken altancığın bozuk bir türkçeyle yazılmış diye örnek verdiği paragrafta yazılanları nasıl da yanlış anladığı ve bunun üzerinden tarihi de bilmediğini açık seçik gösterdiği.
"kitap içerisinde sık sık ergenekon kelimesi kavramı geçmektedir. nihat sami banarlının türk edebiyatı tarihi kitabında ergenekonun milli bir türk destanı olduğu türk milletinin zorlukları yenmesini aynı kökten geldiğini gösteren birleştirici özelliği olduğu, pek çok türk ülkesinde bir bayram olarak kutlandığı, nice türk milletinin direniş ve ruh yapısını simgeleyen bir destan olduğu, bu destanın dünyada türk devletlerinin kurulduğu hindistan, pakistan gibi ülkelerde aslen türk olduğunu fakat türkçe konuşmamakla beraber kendisini türk hisseden insan toplulukları dışında 260 milyon türkçe konuşan büyük türk milletinin bilincinde yer alan bir destandır. mustafa kemal gibi birleştirici bir lideri ve ergenekon gibi eski bir destanı olmayan arap yarımadasında pek çok ufak devletçiğin yer alması milli destanların var olan potansiyeli milli bir güce ulaştırdığının açık kanıtıdır;
siz hayatınızda böyle bir şey okudunuz mu?
bu deli saçması yazı, bir mahkeme kararı.
türk adalet sisteminin bir parçası.
yazının karman çormanlığını da bir kenara koyun, türkçe bilmeyen birinin nasıl yargıç olduğunu da sormayın ama hindistan’ın türk olduğu, türkçe konuşamamakla beraber kendini türk hissettiği nereden çıktı?
hangi ciddi insan, hintliler kendilerini türk hissediyor diye yazabilir?
hangi ciddi insan, hindistan ve pakistan gibi ülkelerin aslen türk olduğunu iddia edebilir?
hangi ülke böyle bir saçmalama özgürlüğünü yargıçlarına bağışlayabilir? "
Şimdi altancığın bu örnek gösterdiği yazıya karşı çıkma nedeni en başta belli nihat sami banarlı gibi bir üstadın dillendirilmesi,kendisi ve ahbapları yüzlerce yıl çalışsa nihat sami banarlı gibi bir üstadın aydınlık seviyesine erişemeyeceğinden hemen taaruza geçmiş.
paragrafın sahibi tarihsel değerinden ötürü ergenekon un suç örgütü ismi olmaması gerektiğini dili döndüğünce anlatmış (pek dili dönmemiş gerçi).
altancık hemen rahatsız olmuş, bu adam nasıl olur da bir türk destanı nı savunur.barbar,yobaz adam bundan devlet görevlisi mi olur?
savunsana demirci kawa yı di mi? (demirci kavanın türk kökenli bir destan olduğu hakkında ilmi iddialar vardır,olsa da koydum olmasa da koydum sorun değil)
sonra amcamın hindistan üzerine söylediklerini saptırarak saçmalık damgası vurmuş engin tarih bilgisiyle.
"bu destanın dünyada türk devletlerinin kurulduğu hindistan, pakistan gibi ülkelerde aslen türk olduğunu fakat türkçe konuşmamakla beraber kendisini türk hisseden insan toplulukları dışında"
yani bu sözleri saptırmış ve "hindistan ın türk olduğu,türkçe konuşamamakla beraber kendini türk hissettiği” nereden çıktı?" bu cümleyi kurmuş.
e be akıllı adamım benim amcam ne demiş? hadi o türkçe özürlüsü sen de anlama özürlüsüymüşsün.hindistan ve pakistan gibi ülkelerde aslı türkler olanların bulunduğunu fakat bu türklerin dillerini unuttuğunu buna rağmen türklük bilinçlerini koruduğunu bahsetmiş.
ama yok bu altancık bunu saptıracak,tamam saptırdın da düzgün saptır bari,babür hanedanını araştır öğren,hindistanda ingiliz hakimiyetine kadar kimlerin egemen olduğunu,buradaki egemen-asker nufusun kim olduğuna bak.hiç olmadı be kardeşim tac mahal i kim yaptırdı?bunu da mı bilmiyorsun?
hindistan türk devletiydi zamanında bundan bahsedilmesi mi saçmalık?
ya cahilsin ya da art niyetli iki yüzlü birisin.