--spoiler--
YAŞADIĞIM SÜRECE O KATLiAMIN HESABINI BU BAŞBAKAN'DAN SORARIM
Ahmet Altan, 34 köylünün öldürüldüğü Uludere katliamına ilişkin yazısından dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından hakkında açılan davada yaptığı savunmada, Yaşadığım sürece o katliamın hesabını başbakandan sorarım dedi.
4 OCAK 2012de yazdığı Devlet Yardakçılığı ve Ahlak yazısına ilişkin davada savunma yapan Altan, Şikâyetçi ve ben bu mahkemede eşit haklara sahip yurttaşlar mıyız? Mahkemeye geldim, şikâyetçi yok. Mahkemede ifade vereceğim, şikâyetçinin ifadesi yok. Şikâyetçi bu ifadeyi nerede verecek? Mahkemede mi, konutunda mı, ofisinde mi? Eğer ifadesi ofisinde alınacaksa benim de ofisime gelinmesini istiyorum diye konuştu.
Yazısını 34 insanın yaşamını yitirmesinden sonra yazdığını hatırlatan Altan, şöyle devam etti: Başbakan Erdoğan bu olayla ilgili doğruları söylemedi. Hâlâ halkına bir açıklama yapmadı. Uluderede ölenlerin yakınları dahil bu ülkede hiç kimse o insanların kim tarafından hangi nedenle öldürüldüğünü bilmiyor. Emri kimin verdiğini bilmiyoruz. Başbakan, bu korkunç olaydan sonra bu soruların cevabını vermek yerine bu soruları soran insanlara hakaret eden, onları suçlayan açıklamalar yaptı. Bu yazı bu açıklamalara cevaben yazılmıştır. Başbakandan devletin içindeki suçluları saklamamasını isteyen bir yazıdır. Bir yazar, gazeteci yurttaş olarak kesinlikle bu isteğimden vazgeçmiş değilim. Yaşadığım sürece o katliamın hesabını bu başbakandan sorarım ve ülkede yaşayan her insanın görevi ve hakkıdır bu hesabı sormak.
--spoiler--
caşit kod ismiyle mit'in dinlemesine takılan gazeteci bozuntusu.
birde bunlar sağa sola bok atardı, bak ne oldu şimdi ? bu milleti yalanlarla kandırmaya çalıştınız. gazete kurarak resmen tetikçilik yaptınız. manipülasyonun, propagandanın kralını yaptınız..
postal yalamam parayı veren hocanın götünü yalarım düsturunu hayatının son demlerinde görebildiğimiz kadın düşkünü yazar.
taraf gazetesindeki kaos yaratma görevi bitmiş. böyle satılık kalemlere yeni pazar bulunur en yakın demde, üzülmesin sevenleri!
çizgisi olduğu ve bu çizgiden sapmadığı(erdoğana rağmen) için "fahişe" olarak tanımlanan yazar. bu güne kadar bu ülkedeki en cesur yazıları yazmış birine fahişe demek ve fahişelik terimi ile aşağılamaya çalışmak için beyin fonksiyonlarının çalışmıyor olması gerek. 1995 yılında, insanlar 'ben kürdüm' diyemezken, bu adam atakürt başlıklı bir köşe yazısı yazma cesareti göstermişti. solcu tayfa a.k.partisini topyekün reddederken, demokratik uygulamaları destekleme ve kendini solcu zanneden zevatın 'hain' damgasını göğüsleme cesareti göstermiştir. yine 'padişahım çok yaşa'cı tayfa, rteyi yaptığı her şey için yalarken, yanlış olana yanlış deme cesareti gösterdi.
amk öyle malız ki, ya topyekün reddediyoruz ya da topyekün kabul. çizgisi olana da hain, yalaka, fahişe diye sıfatlar ekliyoruz. ayrıca fahişelik aşağılık bir kurum mudur sevgili "solcu" görünümlü ulusalcı arkadaşım? hani dünyanın en eski mesleği olan bu kurum saygıyı hak ediyordu? her fırsatta bunu demedin mi? şimdi ne oldu amk.
elbet pek çok teori, fikir, iddia ortaya atılacak kendisi ile ilgili. ben bu konularda gerek etrafımdaki, gerek sözlükteki insanlar kadar uzman değilim, net bir fikrim yok. benim tek korkum, bu adamın tekrar "kadın ruhundan anlayan yazar" haline gelmesi. böyle bir şey olmasın, bak allahın adını veriyorum. yapmasın bunu bize. parası neyse verelim. lütfen. bak!?
hiçbir romanını okumadım lakin köşe yazarı olarak yılmaz özdil'in liberal muadilidir. zaten hep aynı tas aynı hamam yazdığı köşe yazıları, bir cümle bir enter ekolünde ilerler. patronu olduğu gazeteden insanlar ücretlerini alamadığı için ayrılırken, bir açıklama yapmak yerine hep yazdığı minvalde eleştirilerini bir cümle bir enter şeklinde dizer. anlattığı mı? bozuk saat de günde iki defa doğruyu gösterir, ahmet altan da ara sıra doğruyu gösterir o kadar.
yazar ve gazeteci. Romanlarının yanı sıra köşe yazılarıyla da tanınır. Yazar Çetin Altanın oğludur. Orta Doğu Teknik Üniversitesine devam etti; istanbul Üniversitesi iktisat Fakültesini bitirdi. 1974 te gazeteciliğe başladı. Hürriyet gazetesinde günlük yazılar yazdı. Ardından kısa bir süre Güneş
gazetesinin yayın yönetmenliğini yaptı. Star, Kanal D ve ATV televizyonlarında Neşe Düzel ile birlikte Kırmızı Koltuk adlı tartışma programlarını yönetti. 1995 te Milliyet gazetesinde yeniden başladığı köşe yazarlığını Yeni Yüzyıl gazetesinde sürdürdü (1995-98). Milliyette çıkan bir yazısından dolayı bir buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Altan, ilk romanı Dört Mevsim Sonbaharla (1982, 1996) 1983 Akademi Kitabevi Roman Ödülünü aldı. 1985 te yayımlanan
Sudaki iz adlı romanı toplatıldı ve müstehcenlikten yargılanarak mahkeme kararıyla yakıldı. 1991 de üçüncü romanı Yalnızlığın Özel Tarihi yayımlandı.
Altanın Tehlikeli Masallar (1996) adlı romanı büyük ilgi gördü ve dört yılda 55 baskı yaptı. Bu ilgi, Kılıç Yarası Gibi (1998; 1999 Yunus Nadi Roman Armağanı) romanında da sürdü. Bu roman üç yapıtlık bir nehir romanın ilk
kitabıdır. Geceyarısı Şarkıları (1995) ve Karanlıkta Sabah Kuşları (1997) adlı deneme kitaplarının da yazarı olan Altanın yapıtları yabancı dillere çevrilmiştir