tecavüz vakalarında başrol oynayan siz, her gün kuran kurslarında küçücük çocuklara tecavüz eden siz, oruç tutan, domuz etine karşı çıkan ancak zina'nın en büyük günahlardan biri olduğunu bilmenize rağmen fırsatını bulduğu anda dini de allahı da siktir eden yine siz;
öncelikle sevgili kadınlar öyle çelişki dolusunuz ki 7/24 başkasını çekiştirip açık arıyor daha sonra çevrenize bakıp dürüst insan arıyorsunuz. yahu sen nasılsan çevren de öyle olacak değil mi ? ne bekliyorsun ki. ha ayrıca dürüst ve efendi insanlar karşınıza çıkınca da beğenmiyorsunuz. kadına şiddeti her dâim elimle dilimle kalbimle bir şekilde engellemeye çalışmışımdır ancak sizler böyle serserilerden hoşlanıp daha sonra bile bile lades diyorsunuz. bu atkaçıran tiplerle geziyor ve bunların düzelmelerini bekliyorsunuz, hayatınızı zindan ediyorsunuz, sizin adınıza üzülüyorum.
“Ahlakı, zayıf olanın güçlü olan karşısındaki hak talebinin sonucu olarak değil, güçlü olanın hak karşısındaki duruşuyla anlayabileceğimizi düşünüyorum.”
ahlak denize dolgu yapmaya benzer. nasıl ki zamanı geldiğinde deniz kendine ait olanı geri alıyorsa, insanın beşeri duyguları uygun ortam sağlanınca ahlak duvarlarını yıkıyor.
Ahlak sadece güçlü olanın koyduğu kurallar bütünüdür.
Sadece bu konuda değil, hayatın her alanında -bilim, tarih, sosyoloji- güçlü olan kurallar koyar ve diğerleri farkında olmadan ya da umursamadan bunlara uyar.
Ahlak da sadece bunlardan biri işte.