kavram olarak yücedir.
sıfat olarak adil, paha biçilemezdir.
peki bu nasıl sağlanabilir?
esas mesele adaletin tesis edilmesinde izlenecek yolun bulunmasıyla alakalıdır. adaletin tesisi için yapay yollardan kaçınılması gerektiği ise burda vurgulanmak istenen noktadır.
yapay adalet nedir?
yapay adalet, bir kuralın bize adaleti sağlayabileceği yanılgısıdır.
burada ayrım noktasına geldiğimiz şey yasa ve adaletin birbirini karşılamadığı gerçeğidir.
varolan normlarla, ideal hukuk dediğimiz 'olması gereken hukuk' bu noktada birbirinden ayrılmaktadır.
her yasa adil olanı sağlamayacaktır.
yasa dediğimiz şey sadece yürürlükte olan demektir. ideal bir yapı içermez. gayet tabi adaletsizliği barındırabilecektir.
örnek verelim gözümüz gönlümüz açılsın:
pek tabi ki bir dikdatör yasa koyucu olabilir. hatta yasa koyarken hukukçuları da kullanabilir.
bu yasanın adaletini, bize adalet sağlamasını gerektirmez.
yani adaletsizliğini bildiğimiz şeyden, 'ee kanun var kural var' diye yırtmaya çalışmak hiç anlamlı
değildir, olamayacaktır.
yasalar arkasına saklanmamız için paravan değildir, olmamalıdır.
bunları neden anlattım, şuraya gelmek için:
şunu düşünebiliriz; yarın bir gün adaletsizliğinden emin olduğumuz bir yasayla aleyhimize bir şekilde
karşılaştığımızda boyun eğmeyeceksek, rahat edemeyeceksek eğer; bu gün için adaletsizliği bildiğimiz
yasalara başkaları aleyhine arka çıkmak haksızlığına düşmeyelim.
bu gün bizden yana olan, yarın değişebilir.
değişmeyen tek şey değişimin kendisi değil, adalettir.
adalaletin temsilcisi ne hakimler, ne savcılar, ne avukatlar, ne de mahkemelerdir.
adaleti sadece yastık sağlayabilir.
başını akşam oraya koyduğunda seni rahat ettirebilecek şeyleri hayatında tatbik etmişsen işte o
zaman adalet sağlanmış olur.
düşünürün dediği gibi: iyi bir vicdan en rahat yastıktır.
kalbi taşlaşmış, beyni bulanıklaşmış adaletin ad'ını bilmeyen adamlara hidayet dilemek de her adil için vazifedir.
7 kıta 7 iklimin sultanı kanuni sultan süleymanın topkapı sarayına diktirdiği ağaçlara,
karıncalar tarafından zarar verilmektedir. çözüm basittir. karıncaların telef edilmesi.
Fakat bir adalet devletinde bu bile adalet organlarına danışılmalıdır. şeyhülislam ebussuud efendi ye
bir mektup yollanır:
dırahta ger ziyan etse karınca
zarar varmıdır anı kırınca
(dıraht:ağaç anı:onu)
bu şairane isteğe şairane bir cevap gelir:
yarın hakkın divanına varınca
süleymandan hakkın alır karınca
insanın tüylerini diken diken eder bu kıssadan hisse kısa hikaye.
olay şudur:
padişah karıncaya dava açmıştır fakat kazanan karınca olmuştur.
osmanlı torunu; *"karınca için dahi adalet"diyen bir medeniyetin torunusun sen.
halinden utan! yerin dibine gir!
delilere bırakılması gereken kutsal olgudur. çünkü delilerin adaleti iradelerinin açlığını doyurmaktan uzaktır, mantıksız ama objektiftir. bir insanınki gibi; tek bir yöne odaklı değildir.
elinde fırsat olan herkesin, o anda ikinci kez düşünmeden sağlaması gereken şeydir. adalet uğruna resmi ya da gayri resmi olarak öldürülebilir, ölebilirsiniz.
tüm kalbinizle inandığınız o kişisel adaletinizi sağladıktan sonra "adalet" ibresi size döner; daha güçlü olanlar sizi alt eder.
onca hukuk okuyan gence acıyorum. satılık dünyada adelette satılık tabi. zaten hiçbir sistem adeleti insan yaptırımlarıyla saglayamaz. cünkü insanın milyonlarca istismar edilecek zaafı var.
söylenince ilk olarak hz.ömer'i akıllara getiren kavramdır... ama bir isimden daha söz etmek gerekir bu kavram çerçevesinde: Nuşirevan...Sasani ailesinden adaletiyle nam salmış bir hükümdardır Nuşirevan...hz. peygamber, onun hükümdarlığının son yıllarında doğmuştur. Adalet arayanların sığınağı olan Nuşirevan'ın çok geniş, çok yüsek bir "tâk" yaptırdığı, bu tâka bir zincir taktırdığı ve ucuna da bir çan bağlattığı rivayet edilir. Bu çan aracılığıyla zulme uğrayanlar Nuşirevan'a ulaşmmışlar adaletine sığınmışlardır.
türkiye'de artık kime göre, neye göre bakış açıları ile değerlendirilen kavram. adalete artık bir futbol fanatiği tadında bakıyoruz. kendi görüşlerimize uygun kararlarda gol diye seviniyoruz, bize ters gelen kararlarda tribün terörü estiryoruz.
dünya adalet liginde küme düşüyoruz, haberimiz yok. hepimize yazık. hepimize...
Yaygın ve geniş anlamı ile, insanların bütün haklarına saygı göstermek ver herkese hakkını verme fazileti. Adalet, bu bakımdan insan cemiyetlerinin temelidir. Ahlâk ve hukukun gelişmesinde, insanların kültürce yükselmesinde kılavuzluk etmiş en yüksek prensiplerden biridir.
Adalet; ölçü, mizan, denge demektir. Zıt anlamı haddi aşmak ve zulümdür. .Aslında adaletin yaygın anlamda iki yansımasını görüyoruz. Birincisi vicdanlarda kurulmaya çalışılan mahkemeler, ikincisi ise hukuksal anlamda ki adalettir.
Toplumlarda kuvvetli bir hukuk sistemi gereklidir.Çünkü hukukun kuvvetinin azaldığı yerde kuvvetli olanın hukuku geçerli olmaya başlar. Aslında adaleti kime sorarsanız sorun herkes adaletten yana olduğunu söyler, ama ihtiyaç duyulan şey adalet uğruna kendi çıkarlarımızdan vazgeçebilecek ahlaka sahip olmaktır.
Kişiler ya da kurumlar olay çıkar çatışması haline dönüşünce adaletten feragat etmektedirler.
Mesela Türkiye için tehdit gibi görünen bir mesele batıda anlayışla karşılanabilmektedir. Etnik dillerin konuşulması ya da başörtüsü meselesi gibi "Bu durumun anlayışla karşılanması batının adaletini temsil etmez mesela, sadece onlar için tehlike sinyali anlamına gelmediğini gösterir henüz. Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir" Ben dünyada adalet olduğuna inanmıyorum, doğada hiç yok zaten,ama yine de konuşalım işte adalet gerçekte gizemli bir kavram.
Çok basit görünmekle birlikte, olaylara hakim gözüyle ya da felsefi olarak baktığımızda tüm hükümlerin adaletti sağlamayı tam olarak başaramadığı görülüyor.
Yani adaletin sağlanması mümkün değil. Adalete teorik olarak haklıya hakkının verilemesidir denir.
Ama hak nedir ?
Hatanın karşılığında verilecek ceza nedir ?
Kaybedilmiş bir unsurun adalet vasıtasıyla karşılanmasının ölçütü nedir ?
Zaman, mekan ve kişilere göre bu karşılıklar ne olur?
Bu sorularının yanıtları belirsizdir. Bu durumda her hakim aynı durumda farklı hükümlere varır. Bu da adaleti bir bilince emanet etmek demektir ve bunun anlamı izafi olmaktır, adalet karşımıza matematik gibi çıkmaz. Matematik gibi kesinliği olmayan bir şey ise,öznel olmaya mahkumdur. Menopozdaki bir kadın yargıcın genç bir erkek yargıçla aynı kararı vermesi çok büyük rastlantı olur. Sonuç olarak adaletin kendisini adil olmadığı yargısına varabiliriz.
Davacı zengin, davalı yoksulsa
Zenginden yana işler yasa
Davacı yoksul, davalı zenginse
Davalıda kalır yine nizalı arsa
Davacı da davalı da zenginse davada
Özür diler çekilir aradan kadı
Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
Sade o zaman işte yerin bulur hak *
Genel itibariyle adaletteki dengeler böyledir, kefelerin ağırlığı hafifliği gibi unsurlara göre değişir adalet, hak a göre değil.
Bir de devletimizin önemli dairelerinde asılı duran söz; "Adalet mülkün temelidir", bu oldukça komikleşen bir kavram.
1946 yilinda adalet mensucat fabrikasi iscileri tarafindan kurulmus olan spor klubu. kirmizi-beyaz renklerle kurulan klup fenerbahce'den aldigi 4 milli futbolcuyla o donemin en guclu kadrolarindan birine sahip oldu. kurulusundan 10 yil kadar sonra da dagildi.