acilin ben maxfaktor uzmaniyim

entry165 galeri2
    51.
  1. benmiş gibi, oymuşum gibi hiçbir yönlendirmeme maruz kalmadan (#5086123) numaralı entrydeki yazıyı benim ağzımdan yazarak kendisine olan güvenimi, saygımı, sevgimi defalarca katlamış; kerelerce söylediğimiz gibi bir ruhun bölünüp atılmış parçalarını taşıdığımızı yine sarkastik gülümsemelerle bana hatırlatmış müthiş insan.

    insanlara göstermek istediğimiz tavrı takınmıyor, gizlemiyorsak kanımıza karışan gerçeklerimizi, kendimize olan saygımızdandır. kendi güzelliğimizdendir, gücümüze olan güvenimiz.
    5 ...
  2. 52.
  3. 53.
  4. beni her zaman kendine özgün kelimeleriyle kendine hayran bırakan, radyocu kişiliği kendinden söz ettiren, farklı ama ince ince dokunduran mizah anlayışı olan muhterem bir yazar. *
    5 ...
  5. 54.
  6. bir bayanın makyajı aktığında yahut acilen temizlenmesi gerektiğinde ortaya çıkan uzmandır.
    2 ...
  7. 55.
  8. yazilan almanca cumlenin basitliginden mutevellid, almanca bilen birini aramaya gerek gormeyen yazar.*
    3 ...
  9. 56.
  10. seni tanımayan kaldırımlara adını vuruşun geliyor gözümün önüne.
    tuz buz olan kavanozdan dökülenleri cebine dolduruşun canlanıyor karşımda.
    yorgunduk ama yüzümüz gülüyordu.
    dostluğun tadı vardı damağımızda ve izleri dimağımızda.
    sözlerinin arkasında durmaktan bir bir cayan rüsvalardan farklıydık seninle.
    bizi anladığını sanacak kadar gaflet içinde yaşayanlara beraber gülerdik.
    anlamak o kadar da zor değildi oysa.
    hep soruyorum ya sana bir gün öncesi bugünden daha mı iyiydi sence de?
    büyük heveslerle yaktığımız mumlar birden sönüp karanlığa boğduğunda hayatlarımızı, aydınlığı hiç görmemiş olmayı yeğlemez miydik?

    şablonları paralayıp bir parçasına odaklandığımızı da anıyorum.
    beklenmedik cümlelere beklenmedik girişler yapıp beklenen hareketlerde bulunan rutin ve klişe insanların beklediklerine zıt giden tavırlarında tanıdım ben bekleyişlerini.
    'bekle' diyenleri hayal kırıklığına uğratmamak namına beklediğimi sen bilirsin.
    attığım çığlıkları herkesten önce sen duyarsın.
    paranoya-şizofreni karışımı bir salatanın lezzetini dünyaya tarif etsem bir sen anlarsın eminim.
    hiç konuşmadan karşında saatlerce otursam bir tek sen görürsün ciğerlerimin neyle dolu olduğunu, kalbimin ne için attığını.
    nerede kaldığımı hatırlamadığım zamanlar olur.
    devam etmek isterim kaldığım yerden, bulamam eski yerimi.
    işte sen vurursun omzuma o dakika yumruğunu, çekersin beni yola.

    bulutların çığlıkları kulaklarımı tıkıyor her defasında.
    yağmur damlaları isyanını haykırırken o aptal kaldırıma, pencereden seyrediyorum rüzgarın adına methiyeleri sıralayışını.
    duyarsın sen de duyduğum sesleri karanlıkta ışıklar gövdeme vururken.
    zaman dersin, zaman bile göreceli artık.
    saatin tik taklarına selam edersin başını hafifçe öne eğerek.
    zembereklerin sıtkı sıyrılmış diye söylenirsin kendi kendine, ben hissederim.
    ellerini ovuşturur bir hayal kurarsın yollara düşer, gökyüzünün tadını sorarsın.
    ve ben bilirim gözlerindeki bütün ışığı kan beynine hücum etmişken.

    üç adamı hatırlayacağım, geçmişimin hayali aptal bir drama gibi zihnimde canlanırken;
    artık omzuna yaslanıp gözlerine kaçamak bakışlar atma mutluluğunu bana bir daha asla yaşatmayacak olan babam,
    adımdan başka hiçbir şeyimi hatırlamayacak olan oğlum,
    ve sen.

    sen ki ikiye bölünmüş ruhun, uzak bedendeki diğer taşıyıcısı...
    4 ...
  11. 57.
  12. büyük insan. yüce düşünür. zor anlarda doğru kararlar verebilen lider şahıs. adeta recep tayyip erdoğan. *
    2 ...
  13. 58.
  14. sözlükte zamanını okumaya harcayan şahsımın tavsiyeler üzerine takibe aldığı sayılı yazarlardan biri. özellikle şu eserini gördüğümde, ''bu adam olmuş''. demiştim. (#5307372)
    1 ...
  15. 59.
  16. -güvenmek, inanmak ve bunlarla yaşamak en tehlikeli kemirgendir!

    hayat garip diyorum. hayat garip ve insanlar bunu kabullenmemekte ısrarcı davranıyorlar. bir tır şoförü olsan ve lastiğin patlasa onu bile pişman edersin patladığına. yelkovanların kuşkusuz ilerleyişine kuşkuyla yaklaşır ve zaman kavramına lanet ettiğini haykırmak için asla beklemezsin. en acı dolu aşk hikayeleri bile, anlatırken eğlenceye ve kahkahalara dönüşebilir senin yanında. bunda mantık aramak gereksizdir ki sen zaten mantığıyla hareket ettiğini söyleyen insanlara da gülmekte tereddüt etmezsin.

    mantık! akla yatkın olarak genel kabul görmüş bir kavram. neden genel kavramlara aidiyet hissettiklerini ise açıklayamaz insanlar. herbiri mutlak surette kendine özgü olan karakterler, genele ait olmak istiyorsa, problem burada başlar. mantık da genel kabul görmüş bir kavram ise ona ait olmaya çalışmak bir paradoks değil midir ben herkesten farklıyım diyen zavallılar için? mantığı görmezden gelmek, insanların içindeki pisliğe tahammül etmektir çoğu zaman. ben mantığa inanmıyorum. mantık herkesin güvenini kazanmanın ve hareketlerine meşruiyet kazandırmanın paranormal bir yoludur. mantıklı olduğunu iddia edenler normal rolü yapsa da...

    insanoğluna güvenmek mutlak bir hatadır diyorum daima. paranoyak davranışlarımın özünde ne yattığını asla bilemedim. bir öteki üzerinden şekillendirmemeliyim benliğimi. varoluşumu anlamlandırmak için bir karşıtlığa ihtiyacım olmadığını fark edecek kadar çok şey yaşadım bu beden-ruh ikilisiyle. yine de durdurulamıyorum kendim tarafından ve insanların mantıklı yönlerine mantıksız tepkilerimi kendi davranışlarımın ve düşüncelerimin ekseninde gösterme çabasına girmiş gibi görünüyor da olabilirim uzaktan.

    bir tek sen anlarsın zihnimi kurcalayan, yüreğime çizikler atan soruların anlamını. soruları anlamlandırabilmek yeterlidir ikimiz için de. aradığımız cevaplar değil. onların bizi, asla sorularımıza cevap verecek kadar tanımayacaklarını biliyoruz zaten. tek istediğimiz sorularımızı anlamaları. cevapları değil, sadece beklentileri anlamlandırmalarını istediğimizi dahi anlamıyorlar.

    ben ümidi kestim, sen inanmaya devam et!
    4 ...
  17. 60.
  18. sınavları bitirip birikmiş uykusuzluğu bir günde uyuyup bitirebileceğini düşünen yazardır. *
    3 ...
  19. 61.
  20. tiye alma isini hakaretle yapan yazar. basarilarinin devamini diliyoruz.
    0 ...
  21. 62.
  22. komsu kizi duriye ile kapışan yazar.
    1 ...
  23. 63.
  24. yazarlığı bırakıp güğümcülüğe başlamaya karar vermemin ardından kendisi ile ortak olabileceğimizi düşündüğüm yazardır. *
    1 ...
  25. 64.
  26. -lan yavuz
    -ben deli olsam çok yakışıcak lan
    -bunu farkettim

    gibi bir monolog ile nasıl bir insan olduğu hakkında en güzel ipucunu kendi veren yazar.
    2 ...
  27. 65.
  28. her farklı duyguyu yada birbirine zıt karakterleri sıradanmışçasına kendisinde barındıran insan evladı. insan değil sadece insan evladı. istediğiniz kadar sigarasını için ses etmez, hesaplasak buna belki karton borcum vardır. evine gittiğinizde kusacak kadar yedirir, sayesinde mc'de hesap ödemezsiniz falan, yaptığı radyo programında tanımadığınız kızlarla dalga geçtirir size sonra kızlar ses çıkartamaz ama hala mal mal severler keratayı şeytan tüylüdür de. sonra bir kedisi var zavallı acayip ev kedisi olmuş martta dahi sokağa çıkamadı noldu hacı tüylerini mi döküyordu işte öyle birşey oldu kediye. öyle yani böyle olumlu yanları var. aslında çok renkli böyle uzuna yakın boyu var türlü türlü huyu var acayip acayip o denli.

    gel gelelim sevmediğim yanlarına. çok pis gıcık ediyor. kaç kere kızdım, kaç kere konuşmayacağım len artık bununla dedim ama atsan atılmıyor satsan satılmıyor. ne yapacaksın kuzen işte. valizimin kolunu da kırdı ayı gibi ayarsız gücü.

    hadi bakalım seviyoruz işte. bak oğlum daha da gıcık edersen kireç kuyusu hikayesini anlatırım yada sünnetini anlatırım elimde kozların var akıllı ol bu sana açık uyarıdır. havalar daha da ısınmadan gelde güzelbahçeye gidelim. hadi bakalım kib sçs aeo öpt bay.
    13 ...
  29. 66.
  30. o cağnım saçlarını kestirmiş, psikolojisi bozulmuş, dünyada benzersiz sandığım benzerim. yerle yeksan bir moral ile kara kara düşünen dostunu, ortaya çıkışıyla tebessüm ettirebilmiş bir dost, kardeş, can. öyle bir yapı ki söylemlerinden bile ben zararlı çıkıyorum. çünkü içimi okuyup haflere dönüştürme konusunda rakip bile çıkarabileceğimizi sanmıyorum. abmfu, adıma yazdığı her entryde sorguya çekilmemi sağlayabilecek kadar mükemmeldir. hafız o değil de, hakkat nasıl yapıyoruz bu işi?
    3 ...
  31. 67.
  32. 68.
  33. 6 ay özenle uzattığı saçlarını dibinden kestiren ve tecavüze uğramış gibi hisseden çılgın, psiko manyak.
    2 ...
  34. 69.
  35. Saçına, kaşına, gözüne kurban olduğum yazardır. Bir radyodan yeni bir teklif almış ve onu değerlendirmekte. Yılların eskitemediği, unutulmayanlar listesine adını altın harflerle yazdırmış bir radyocudur aynı zamanda kendisi. ayrıca şu an bana kızgındır, bu kızgınlık ne zaman geçer merakla bekliyoruz bakalım.
    2 ...
  36. 70.
  37. hayatın boktan olmadığı zamanlar senin gibi dostlara sahip olduğumu farkettiğim zamanlardır cümlesini rahatlıkla kurarım onun için. özetle hayatı güzelleştiren arkadaşımdır, ama sadece benim değil, hayatına giren herkesin hayatını güzelleştirir; işin onu özel kılan yanı hiç de çaba sarfetmez bunun için. kendisi olması yeterlidir. kıymetlidir.
    1 ...
  38. 71.
  39. normal hayatta ishal olmuşçasına kendisini tutamadan o boş konuşmasını kimsenin dinlemediği ama nedense radyoda iş yaptığı tanımsız cisim. bana kalırsa normal hayatta tipden kaybediyor, yoksa neden radyoda o konuşmaları dinlesinler ki. neyse öyle işte. bana kalırsa o ağdalı cümlelerini kendisine saklasın ve şuan yaptığı işe devam etsin.

    hacı parası güzel manyakmısın oğlum sen. takıl işte. bu devirde böyle part time iş mi var allasen.
    6 ...
  40. 72.
  41. akşamın bu vaktinde yüzümde gülücükler açtıran ve insani yönünün oldukça ileride olduğundan emin olduğum yazardır.
    ayrıca zor zamanlarda koşup ilk müdaheleyi yapar. *
    1 ...
  42. 73.
  43. 74.
  44. gülümseten, hoş mahlaslı beşinci nesil yazar.
    1 ...
  45. 75.
  46. sen!

    dur! heyecanlanma küçük kız. bu adam, sen değil. bu adam, sen değil çapkın delikanlı. bu adamı seni tanımladığım gibi tanımlayacağımı düşünecek kadar çürümüşse aklının meyveleri, kurtlanmışsa beynin bu adamla kendini eş tutacak kadar, sen bitmişsin! bu adam, benden öte bir ben yalnızca. artık dışavurumlara dahil edilen her alıntı, intihale varma sınırında gidip gelmekten, bitap düşmüş durumda. konumuz ekspresyonizmin grotesk olmanın kıyılarında gösterdiği vals tadında bir performans değil. bahsimiz sen, ben ya da kısacası biz! derdimiz, ne olduğumuzu anlatmak değil, ne olmadığımızı bilmelerini sağlamak kendini akıllı sanan gurebanın, etrafa tehditler savururken. her yaşanmışlığa düşülen dipnotların sayısı kafa karıştırmaya başlayacak kadar çoğaldığında, varlığımızı anlamlandırmanın temeline, öteki dediklerimizi oturtmanın zamanı üzerinden çok geçtiğini anlayacağız. ben, beni ve bana diye durmaksızın ayrılmaya müptela olmuş eylemler bütününün karmaşasında kaybolmaya yüz tutmuş ve saklanmaya meyletmiş orospuluk fiillerini net bir şekilde görebileceğiz.

    aynaya bak ve beni gör! ben şimdi, dümdüz ve uçsuz bucaksız bir ovayım. üzerimde bulutlar, hiddetini kusmaya hazırlanıyor. ne yöne istersem oraya gidebilirim. çünkü ben, engebesiz bir şekilde bana aidim, başka hiç kimseye değil! kimi zaman, ufak tefek taşlara takılıp sendelesem de tahminlerinden kat be kat kolay olur doğrulmak. beni yıkacağını sanmak, ahmaklıktan fersah fersah ötede bir paramparçalıktır. beni kalleş oyunlarla alt edebileceğine inanmak en sevdiğim tanımıyla; zavallılıktır.

    ben!

    sesleniyorum bizi tanımayan ve asla anlamayan garibanlara dostum. avazımın müsaade ettiği kadar, nefesimin izin verdiği müddette çığlık çığlığa haykırıyorum beni/bizi tanıyamayacaklarını. sen ya da ben? ne fark eder ki? bütün söylediklerim, bütün söylediklerin, ikimizi tanımlamaya yetmiyor mu zaten? defalarca anlatmaktan sıkılmayacağım tek şey bu-nlar!

    ben kristalim! kırmak için arş-u âlâdan bıraktığında, parçaları bedenlere saplanıp, gerçekleri yüzüne vurmaktan korkmayan, kat'i surette, beklemeden bütünlüğünü yeniden kazanabilen, yaptığın her hareketten haberi olan bir kristal! ben, kat'iyen pişman ol-mam! ben, asla mecbur ol-mam! en fazla mecbur-muş gibi yapar-ım, görmek istedikleri gibi değil göstermek istediği-m gibi olur-um. ben, istersem sen beni avucunun içinde sanırken, ellerini bileklerinden kopartıp köpeklere yem ederim!

    mutlak olan şu ki; kurduğum cümlelerin özüne erişemez insanlar. benim kelamıma anlam vermek için; ya ben kadar ben olacaksın ya alim! beni kandırma denemelerini primitif yöntemlerden deneme yanılma yöntemiyle bir sınava tabi tuttuğunda denemelerinin yanılmaktan başka hiçbir halta yaramayacağını göreceksin.

    ben/biz umursamadığımı-zı sandığın-ız her şeyin en derinine ulaşana kadar deşiyoruz karnını. ben/biz sizin önemli saydığın-ız hayatımızda hiçbir işlevi olmayan gerizekalı ayrıntıları buruşturup çöpe atıyor-uz. herhangi bir zamanda bilinmeyen bir yerde aptal gibi ağlamaktayken, bana benden, sana senden, bana senden ya da sana benden bir mesaj geliyor, başımın altındaki yastığımı, odamdaki sobayı, en kör sevdanın şarkılarında hırpalanan kulaklarımı, bir zelzele edasında sarsıp kendime getiren.

    gelen mesaj öyle bir çekiyor ki yüreğimden acıyı, bir kelebeğin rüyalarını dinler gibi oluyorum. şöyle diyor sevgili dostum;

    sebep arama oğlum! bazı insanlar orospu çocuğudur. bazıları orospudur, bazıları hiçbiri değildir ancak olmayacağını kim söyleyebilir? insan bokumsu bir şey nasılsa. biraz daha zorlarsan zaten kafan 1-2 sene öncesine de gidebilir. sen hata yapmadıysan yapanı sikeriz. takma kafaya artık şunu, yeter amına koyim!

    böylesine küfürle bezeli, zırva bir metnin, inşasına özen gösterilmemiş gibi dursa da en afaki söylemlere çalım ataraktan damarlarımdaki kanı ve bedenimin içinde bana, bedenime, arzularıma köle olmuş ruhumu paylaştığını hissettiren bir başka dosta sahip olmadım ben asla. ben asla beni anladığına inanmadım, senden başka herhangi birinin. çünkü sen, beni anlamıyordun. çünkü sen, beni, biliyordun. sana kurduğum tek cümleden bütün hissiyatımı ortaya dökecek kadar paylaşmıştık ruhları.

    yalnızca altı ayımı aldı öncesinden sezinlediğim şeylerin bir bir gerçek olduğunu kendime ispatlamak. bu altı ay boyunca sen, yanımdaydın. dertleri, öfkeleri ve az da olsa sevinçleri paylaştık. yine de ümidi ümit etmeyi denedik seninle. yarınları, daha güzel günleri düşledik hiç sessizce. çok ağladım, az güldüm ama sen hep yüzüm gülsün diye paraladın kendini. öfke nöbetlerini, sinir ataklarını savuşturmak için hep yanımdaydın. senin adın dostken, bak aslında önceden de bildiğim neler öğrendim.

    bir insana üç hırka yetermiş, ben bunu öğrendim. arif olan kıymetini bilir, bilmeyene adam denmezmiş.
    bir nefesle ruhlar tutuşur, yüreklerdeki aşk sönermiş, bunu öğrendim.
    bir adama, bir kadına, tek bir sevgi yetmezmiş, bunu öğrendim. hep daha fazlasını isteyen bir lağım çukuruymuş insan.
    elindeki ile yetinmeyen doyumsuz aşağılıkları tanıdım, doymayı öğrendim.
    bir sevmek bin kanmakmış, bir sevmek bin inanmakmış, bir sevmek bin güvenmekmiş, bir sevmek bin kere razı olmakmış...
    sevmek kabullenmek, sevmek boyun eğmek, sevmek aptal taklidi yapabilmekmiş; bunları da öğrendim.
    bir tanrı varsa, o bile iki yüzlüymüş; bunu öğrendim. yarattıklarının şerefli olması beklenmezmiş.
    dağların şerefine içilen sigaranın tadını, sobada pişen aşın kokusunu öğrendim.
    tek gerçeğin dost olduğunu, acının olgunlaştırmadığını, sadece ruhu ve bedeni orospulaştırdığını öğrendim.
    orospu olmanın o kadar da zor olmadığını, biraz muhtaç olmanın yeterli geldiğini herhangi bir şeye... bunu da öğrendim.

    sen, en güzel rüyaları kahpe bir ümitle zihninde diri tutarken, birer birer tinsel dünyadan koparıp vücuda getirmeyi hayal ederek çiçeklere koşarken, çok uzaklarda birileri, çoğul eklerinden en büyük payı almış acımasız hançer darbeleri indirip anılarına, kanını akıtıyor olsa da toprağa, o kahpe ümidi, en başından yeşertmek için çırpınıyor olmanın hazzını anlatamayacaksın asla, o pejmürde hayatlarını hiçe sayan ruhu fahişe rezillere.

    sen en müthiş zamanlarını hatırlayıp küçük küçük gülümserken, çok uzaklarda birileri seni öldürüyor olacak dostum. kadın dediğimiz varlık, döktüğü gözyaşının arkasında hin bir kahkaha saklar. insan dediğin varlık yaptığı şerefsiz orospuluğu görmezden gelecek kadar leş yiyicidir. sevmek dediğin şeye enayilik olarak niteleme getirebilecek kadar benliğini satmıştır kimileri. senin de söylediğin gibi; sebep arama! insan dediğin bokumsu bir şey nasılsa. insanı yoktan var edip, yeniden yokluğuna iten, hayata döndürüşlerin karşılığını biraz olsun vermeye razıyken, tümünü elinden alan tanrının utancı bile yarattığı karanlık kuyuların nöbetçilerinkinin yanında bir hiç kalacaktır. geçmiş, olduğu yerde kalsın, geçmiş olsun, ben geleceği istiyorum!

    şimdiyse sırtımda gümüşten kanatlar var. elimde adaletin kılıcı, savrulmayı bekliyor. gözlerimi bağladığını sanan müptezel seviyesizlerin kellesini uçurmak benim için istemekle sınırlı. şarjörleri boşaltsam piç kurularının üstüne, piçliklerinden hiçbir şey kaybetmeyecekler, biliyorum. şah damarlarını ellerimle parçalasam da temizlenmeyecek damarları. kanlarındaki kokuşmuş ve zavallılaşmış fahişeliği etrafa saçmaya hiç niyetim yok!

    ben vazgeçtim, yorgun düştüm uğraşmaktan. ben, o-nlar kadar şerefsiz değilim! ben, o-nlar kadar haysiyet-siz değilim! ben, it ile it ol-mam!

    işte sen! yine sen! sen onlardan olmadın hiç dostum. yerin herkesten ayrıydı. kaçışlarının hesabı sorulduğunda haksızlığına kör davranmazsın, biliyorum. sana boyun eğene kılıç kaldırmaz, kan akıtmazsın biliyorum. uzaktakine yalan söylersin belki ama bu yalanın sebebi başkasının yakında olması değildir. ateşe atlarken yanında birilerini aramazsın biliyorum. düştüğün dipsiz kuyuya başkalarını çekmek gibi alçakça şeyler istemezsin. biliyorum! senin bu hayattan aldığın zevki zamanlara böldüğünü, yelkovanın akrebin üzerinden attığı taklalara küfrettiğini, periyodik dirilişlerin sonlarını kestirebildiğini, tasvirlere can verirken yüreğini ortaya koymaktan çekinmediğini, zembereklere kafa tutup
    emirlere uyma aptallıklarını görmezden gelebilecek kadar ruhunu arındırdığını biliyorum!

    gün ağardı, gece karardı, ölüm vakti, geldi de çattı. adetimdendir bir şarkıdan alıntıyla yapmak finali artık sevgili dostum. bırak söyleşsin teoman ve fahişe!

    tek başıma
    bu vücutla
    fırlatıldım bu dünyaya
    aşk da basit,
    pişmanlık da
    hayat hoyrat bu zamanda

    şahin kuşa,
    kuzgun leşe,
    ben değil, bu dünya fahişe!
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük