bugün

listesini kaybediliş tarihleriyle birlikte aşağıdaki yazıda görebileceğiniz topraklardır.

http://odatv.com/adalari-...iyorsunuz-2909161200.html

not: abdülhamit'e hain dedim diye kızacaklar varsa kızsınlar. zerre umurumda değil. eğer ki bir türbeye bile sahip çıkamayan kifayetsiz muhterisler ve ebleh yandaşları memleketimizi binbir zorluk içindeyken kurtaranlara saygı göstermiyorsa, ben elinin altında tüm imparatorluğun kaynakları olduğu halde topraklarımızı kaptıran bir zorbaya hiç saygı göstermem.

insaflı davranmayana insaf edilmez...
o toprakların bir çoğu ittihat ve terakki döneminde elden çıkmıştır. Cahil.
Varsa bile toplaminin karsiligi ataturk un mal varliginin binde biri etmeyecektir. Bu arada turbe demisken, kemalist guruhun sekuler turbesi olan anitkabirdeki cocuk parkini yikip military isimli kafeye dokunmamak ne tuhaf bir ataturk seviciligidir oyle..
Hep aynı muhabbet...arkadaş ebleh-kifayetsiz müsterih dediği zaman böyle bir zekilik hissediyor!

Abdülhamit e hain diyen ermenidir! Tıpkı Mustafa kemal e hain diyen kansız gibi bu memleketin faydasızıdır!

Bu kekoların en büyük ortak yanı sabah kalkınca bugün atatürk e veya osmanlı ya nasıl sovsem diye düşünmek.
şakirtlerin kör taraflarına gelendir. biraz okuyun okuyun.
hangisinin hangi tarihte elden çıktığı tek tek belirtildiği halde, bir kısım eblehin "o topraklar ittihat ve terakki döneminde kaybedildi" diye yalan söylemesine vesile olan topraklardır.

abdülhamitçiler "efendim daha yeni tahta çıkmıştı" diye 1877-1878 savaşında kaybedilen toprakları saymazlar. peki, öyle olsun... ya sonra kaybedilen topraklar? alın işte listesi:

1881 Tunus, Teselya
1882 Mısır (ingilizler)
1884 Somali (ingilizler)
1885 Habeşistan (Etiyopya) (italyanlar)
1898 Girit adası (Yunanistan)

hangisine itiraz ediyorsunuz? bu toprakların elden çıkma tarihi böyle değilse nedir? bir de cahil diyor it oğlu it...
Cahil Rum piçine, Rum itine( Belki de ermeni biliyorum) : Sultan 2. Abdulhâmid, Toprak kaybetmemiştir demiyoruz, elden çıkanların bir çoğu ittihat ve terakki yüzünden çıkmıştır diyoruz. Silktiğimin cahili. Oda tv adlı ucube yayın organı yazmasa, Bu topraklardan bihabersin. olaya mal bulmuş mağribi atlamanın sebebi de bu. Kaynağı Oda tv olanın cahilliği, idrak seviyesi yerlerde oluyor. Bunlar, Maymunların insansı yetenek kazandığı günümüzde insansı özeliklerini yitirip tersten evrim yaşıyor mk.

Sultan 2. Abdulhâmid, hat'âlarıyla sevâblarıyla önemli bir Türk hükümdârıdır. Kendisi için söylenebilecek en doğru şey, tam bir devletçi olduğudur. islâmcı olsa da, bunu tamâmen devlet için araç olarak görmüştür. Devletin en zayıf olduğu günlerde devleti ayakta tutmaya çalışmış ve ömrünü bir süre uzatmayı başarmıştır. Bâzen çok büyük ve kabul edilemeyecek hat'âlar yapmış, bâzen ise çok değerli işler yapmıştır. Ayrıca devrinde toprak kaybı olmadığı iddiâsı, doğru olmadığı gibi en çok toprak kaybeden dönem olduğu da doğru değildir. Osmanlı'nın en çok toprak kaybedilen dönemi, ittihâd ve Terakkî dönemidir.

Balkanlarda terör olaylarına rağmen Abdulhâmid, Balkan Hristiyanlarını birbirine düşürmeyi başarmıştı. ittihâdçıların ilk işi, buna son verip, barışmalarına imkân sağlamak oldu. Üstelik kendileri Balkanları, avuçlarının içi gibi bilmelerine rağmen...

Ayrıca Abdulhâmid'in istanbul'da 17 yıldır zorunlu ikâmete tâbi tuttuğu Mekke Emîri Şerif Hüseyin'in, ingilizlerle işbirliği yapmaya yatkın nitelemesini de, Abdulhâmid'in vehmi olarak ele almışlar ve hemen serbest bırakıp, oğullarıyla berâber Mekke'ye gitmiş ve hemen ingilizlerle temâsa geçmişti.

Ayrıca son olarak Abdulhâmid'i devirmek için Ermenî Taşnak ile işbirliği yapmışlar ve Anadolu'yu silah deposuna çevirmelerini görmezden gelmişlerdi.

Ek: (bkz: Rıza nur)'un hatıratlarını okuyun mk, Sultan'a karşı girişilen faaliyetleri, balkanları ( kendisi de işin içindedir) nasıl karıştırdıklarını o anlatsın.
ittihat ve terakki'nin ne zaman kurulduğunu bilmeyen cahil itlerin havlayarak suçunu başkasına yıkmaya çalıştığı topraklardır.

kalkmış bir de rıza nur yalancısının hatıratından bahsediyor! bak benim elimde de benzer bir hatırat var, istersen oku: (bkz: ebu cehil in hatıratı)
Evet Rıza nur'un hatıratlarından söz ediyorum. Çünkü bir kesimin okumadan doğruluğuna inandığı bu hatırat, Rıza nur'un osmanlı hanedanına da ettiği küfürleri barındır. abdülhamit'e karşı faaliyetlerini de! atatürküçüyüm diyorsan ilk sen okuyacaksın! cahil herif.

Kemalistlere ve siyasal islamcılara tarih anlatılmaz; Adamlar inanmak istediklerine inanacak, duymak istedikleri şeyleri duymak isteyecekler. Tarihi kişiler üzerininde sidik yarışına girenlerde bu tipler, toplumu kutuplaştıranlarda. Bu tür adamların bilgi seviyesi de herhangi bir internet sitesinin linki. Aklı başında bütün tarihçiler bunu söyler. Neden çünkü belge görmüşlerdir, Akademik çalışma yapmışlardır. Bilgisayar başında oturup; kabızlığı beyine taşıyan, beyinin işlevini makatlaştıran adamlara laf anlatılmaz. Adam eşek, altın semer de vaursanda eşek. heye deyip geçmek en iyisi.

(bkz: heyye)
anlayışı kıt şahısların 1911'de kaybedilen toprakları da dahil edildiğini sandığı topraklardır.

okuma yazman kıtsa, anlama kabiliyetin azsa odatv ne yapsın?

ilgili haberde 1911'de kaybedilen topraklardan 12 adanın abdülhamit döneminde kaybedildiği değil, abdülhamit yüzünden kaybedildiği söyleniyor.

sebebi ise abdülhamit'in abdülaziz döneminde bin türlü fedakarlıkla, devlet borç batağına sürüklenerek oluşturulan dev donanmayı (dünyada üçüncü idi) haliç'te çürütmesidir. durumun böyle olduğu açıkça anlatılmış, daha neyi anlamıyorsun?

ittihatçıların üç yılda aynı büyüklükte donanma düzmeye güçleri vardı da yapmadılar mı?
BiLiYOR MUSUNUZ?
“1923' te Türkiye'de;
Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu.
40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu.
Traktör sıfırdı, karasaban’dı.
5 bin köyde sığır vebası vardı.
Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu.
iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu,
Bebek ölüm oranı yüzde 48’di, yani her doğan iki bebekten biri ölüyordu.
Memlekette sadece 337 doktor vardı.
Sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i Türk’tü.
Diş hekimi, sıfırdı.
Dört hemşire vardı.
40 bin köy, sadece 136 ebe vardı.
Ortalama ömür 40’tı.
Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bin. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu.
Kiremit bile ithaldi. Adı; Marsilya kiremidiydi.
Limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.
Toplam sermayenin sadece yüzde 15’i Türk’tü.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan sadece dört fabrika vardı, Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri…
Elektrik sadece istanbul, izmir ve Tarsus’ta vardı.
Otomobil sayısı bin 490’dı.
Sadece dört şehirde özel otomobil vardı.
Veremle boğuşan halk, ahırda yatarken…
Bugün bazılarının yere göğe sığdıramadığı Abdülhamid’in 16 tane eşi vardı: Nazikeda, Safinaz, Dilpesent, Peyveste, Nazlıyar, Bidar, Mezide, Emsalinur Hanım... 16 tane… Yaş itibariyle, tamamı çocuktu.
Abdülmecid’in 22 eşi vardı. Ahali ineğine verecek saman bulamazken, o sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu.
Kadın, insan değildi.
Tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu.
Arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.
Kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12:00 kabul ediyordu.
Kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12:00 kabul ediyordu.
Kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu,
Kimisi güneşin tamamen battığı ezani saat’i esas alıyordu.
“Saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu.,
Kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi Rumi takvim kullanıyordu. Kimisinin Şubat’ı kimisinin Aralık’ına denk geliyordu. Herkes aynı zaman dilimindeydi, ama farklı aylarda yaşıyordu!
Dirhem, okka, çeki vardı. Arşın, kulaç, fersah vardı. Ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz… Ölçülerimiz ortaçağ’dı.
Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. Okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.
Toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. Türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.
Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. Tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. Ülke bilim’den çoook uzaktı.
600 sene boyunca Türkçenin ırzına geçilmiş, Osmanlıca denilmişti. Arapça, Farsça, Fransızca, italyanca kelimeler, Levanten terimler dilimizi istila etmişti. Karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan Arapçayla Türkçe yazmaya çalışıyorlardı.
“Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” deniyor ya…
ibrahim Müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? Sadece 417’ydi. Bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. Ki zaten, Müteteferrika da devşirmeydi, Macar’dı.
Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, 5 milyar adet satılmıştı.
Voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “istanbul’da bir yılda yazılanlar, Paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”
Ve neymiş efendim, mezar taşı okuyacakmış…
Sen önce iki tane kitap oku da, dünyadan haberin olsun biraz!.”

(Alıntıdır)

Onur Öztarhan
(bkz: sultan abdülhamid zamanında kaybedilen topraklar)