Öldukten sonra devletin tüm pis islerini yıkmasiyla kötu bilinir fakat o gorevini yapmistir.. kurtlar vadisinde polatin dostu cakira attiklari tum pis islerle bu konu da kismen islenmistir
pkk'ya yardım eden işadamlarından kendisine haraç verip yine pkk'ya yardım etmeye devam etmişlere dokunmamış kişi. abdullah çatlı tüm nemalanmasını pkk, asala gibi örgütlere borçlu ister mi bitmesini? kominizm tehlikesine karşı ankara bahçelievler'de 7 genci boğarak savaşmış bir katildir. ibrahim kaypakkaya hakkında da verilmiş bir mahkeme kararı yok ama adam hakkında övgüyle konuşan hapis cezası yiyor.
devletine hep bağlı kalan , terörist olmayan bir vatansever.
3,5 çapulcu klavye akıllarıyla katil demiş..
Evet katildi.. Ama vatan hainlerinin , teröristlerin , şerefsizlerin , namussuzların , insanlığa düşman olanların katiliydi.. Siz bu duruma ister katil deyin ister başka bişey..
Ben ellerine sağlık derim...
yıllarca devlet tarafından kullanılmış tehlike bertaraf edildikten sonra yüzüstü bırakılmış o'da tek bildiği iş olan silaha sarılmış kendi adına çalışmış kişi. kimine göre kahraman kimine göre katil ama bir gerçek var ki ölümü bir suikast neticesinde gerçekleşmiştir.
ölümünden sonra arkasından atıp tutan adamların yüz yüze gelse kaçacak delik arayacağı büyük insan, gerçek vatansever, asalaya avrupayı dar eden kahraman.
Öcalandan tek farkı soyadının çatlı olmasıdır. 7 Tip'li yoldaşları unutmadık gün gelicek o ve onun gibi itlerden intikam alınacak. (bkz: katilin sağcısı solcusu olmaz)asker, kol güçleri eline silah alan herkez hariç herkez katildir hele birden fazla adam öldüryorsa teröristtir.
Abdullah Çatlı (1 Haziran 1956, Niğde - 3 Kasım 1996; Susurluk, Balıkesir), ülkücü mafya lideri, uyuşturucu taciri, kontrgerilla mensubu.[1][2][3] 1996'da Balıkesir'in Susurluk ilçesi yakınlarındaki Susurluk kazası'nda öldü. Kaza sırasında Çatlı'nın yanında, arka sol tarafta oturan Gonca Us ve arabayı kullanan emniyet müdürü Hüseyin Kocadağ da ölmüştür. Mercedes'in içindeki 4 kişiden sadece o zamanki DYP milletvekili olan Sedat Edip Bucak sağ olarak kurtulabildi.
1977'de Ülkü Ocakları Ankara il Başkanlığına, 25 Mayıs 1978'te de Ülkücü Gençlik Derneği Genel Başkan Yardımcılığı'na seçildi. 11 Temmuz 1978'de Ankara'da Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Bedrettin Cömert'in öldürülmesi olayının faili olarak Ankara 5.Sulh Ceza Mahkemesi'nce hakkında gıyabi tevkif kararı verildi. 23 Ağustos 1978'de Sakarya ilinde yakalandı ve gözaltına alındı.
Abdullah Çatlı'nın, 9 Ekim 1978'de de Ankara ili Bahçelievler semtindeki 7 TiP'linin öldürülmesi olayının planlayıcısı ve baş sorumlusu olduğu iddialarına ilişkin tutuklama kararı olayın üzerinden 4 yıl, 4 ay geçmesinden sonra gerçekleştirilebildi.
Çatlı, 12 Eylül Darbesi'ni izleyen aylarda yurt dışına çıktı. Bulgaristan ve Viyana'da bir süre kaldı. 22 Şubat 1982'de, isviçre'de Mehmet Özbay adına düzenlenmiş pasaport ile yakalandı, ancak serbest bırakıldı. 22 Ekim 1983'de Paris'te MiT ile ilişkiye geçtiği ve ASALA'ya karşı 5 eylemde kullanıldığı MiT resmi belgelerine yer aldı.[kaynak belirtilmeli] 22 Ekim 1984'de Paris'te yakalandığında üzerinde Hasan Kurtoğlu adına düzenlenmiş bir pasaport vardı. Çatlı, Fransa'da 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 16 Eylül 1985'de Papa Suikasti davasında tanık olarak konuştu. Oral Çelik'in suikast ile ilgisi olmadığını, Ağca'nın Bulgar ajanı olabileceğini iddia etti. Çatlı, kısa bir süre sonra Fransa tarafından 7 yıl ceza aldığı isviçre'ye iade edildi. 21 Mart 1990'da Bostadel Cezaevi'nden kaçtı.
1993'de Türkiye'ye gelen ve taşıdığı Şahin Ekli adına düzenlenmiş pasaport ile gözaltına alınan Çatlı, aynı tarihte serbest bırakıldı. Çatlı'nın 26 Nisan 1996'da Ömer Lütfü Topal ile aynı uçakta Kıbrıs'a gittiği ve aynı otelde kaldıktan sonra 1 Mayıs 1996'da geri döndüğü de kayıtlardan ortaya çıktı.
Bir gece vakti, sanırım yaz mevsimiydi, sokak kapısından gelen sesle uyandım. Elime geçirdiğim sopayla kapının kenarına geçip, beklemeye koyuldum. Biri kapı altındaki aralıktan gazete kağıdını uzatmış, anahtar deliğindeki kilidi gazetenin üstüne düşürmeye çalışıyordu. Nitekim başardı da. Sonra gazateyi kendine doğru çekip, anahtarla usulca kapıyı açtı. Hırsız beklerken karşıma Abdullah çıktı.
Son dönemlerde eve geç gelmeye başlamıştı. Sebebini sordum, o da üzgün bir vaziyetle:
"Solcular duvarlara yakışıksız yazılar yazmışlar. Hepsini silmek uzun sürdü. Sonra yerine biz bir şeyler yazdık." dedi. Ne yazdıklarını sordum, oğlum da;