Yalan değildi aşkın birbirine uymayan iki tanımı olduğu, bunlardan birisi sorgusuz sualsiz teslimiyet anlamına gelirken, diğerinin, sorgusuz sualsiz teslimiyetin kurulumu olduğu. Böylece aşkın mutlak tanımının mümkünler aleminde namümkün olduğu..
aşkı taşıyan her kalbin muhkem olduğunu zannediyordum oysa. meğer aşk indiği kalbi ihya ediyordu ya, ,ihya edemezse yok ediyordu. kazasız belasız kurtulmanın imkanı yoktu.
(bkz: Nazan bekiroğlu)
Acısı bir yana da mutlu ettiği günlerin hatrına çok güzel geliyor şimdi düşününce. Deli dolu şen şakrak günler. Manasızca körü körüne bir mesaja saniyelerce gülümsemek. Her gün daha da bir yasamak arzusu ile uyanıp şükretmek varlığına. Güzel olan her şey gibi bununda bir sonu var ne yazıkki. Ama düşününce güzel be. Manasız güzellikleri var.
Olay aşık olmak değil. Kime sorsan hepsi aşık zaten. Mesele aşık kalabileceğin birini bulmak. Güvenmek, sadakat, saygı, dürüstlük ve tescillenmesi gereken bir çok sıfatı barındıran birini bulmak.
Aşkından ölenler falan var sözde. Şahsen çok gülüyorum. Millet karaktersizliğine kılıf uydurmak için basiretsizliğini aşk diye yedirmeye çalışıyor. Sana aşığım diyen kimseye de inanmadım bugüne kadar.
Kimse için kendimden ödün vermeyecek biri olduğumdan; bugün kötü dediğime yarın aşkından ölüyorum, lütfen beni affet diye yalvaramam.