hayatınızda birine karşı beslerken, en ufak bir masumane duyguları hissettirdiğini, hissediyorsanız, o aşkı, aşkınızı, pamuklara sarıp, önemsemeniz gereken durum. eskiden aşka; ayıp , fesatlık karıştırmak ayıptı, şimdi ise, aşkın kendisi ayıp olarak lanse ediliyor bazen. çünkü tertemiz kalmadı. hayır, hiç birinin suçu yok, kelimelerin, objelerin, duyguların, hepsi aynı aslında, temiz olmayan biziz.
bazen aşk şudur: kızın götünü bedavaya elleyebiliyosun kızmıyoda...
bazen aşk şudur:bir menekşe kokusunda seni aramak var ya bu hep böyle böyle gider mi?
hali hazırda aşk sanılan duyguların birçoğu kendini gerçekletirme yüceltme çabası ve hormonal hareketlenmelerin aşk zannedilip kelimelere olduğundan fazla anlam yüklenme durumu hele ki şu digital çağda aşk bulunması zor bir nimet her beğeniyi aşl sanma hastalığından muzdarip bir toplumda yaşıyoruz
şunuda demiyorum tabi hormanların aşkla alakası yok yoksa aşk şiirlerin yüzde 90nını erkek şailrler yazmazdı azizim
karşınızdakini bulunmaz hint kumaşı sanmanızla, salak olduğunuzu anlamanız arasındaki zaman aralığı, ve sanırım bu durum şeyden oluyo, şekspirin dediği gibi, hayaldeki ruh, beğenilen vücuda konuluyo ve bunun aşk olduğu sanılıyo
Arabeskle karıştırılan bir duygu veya işportaya düşen bir duygu değildir. Herkes kendi düşünceleriyle yazıyor burada her şeye muhalefet olmaktan vazgeçin.
Belki çok temiz ve sıfır hatasız sevip öldürücü darbe yiyen birinin entrysidir sizin işportaya düşmüş dediğiniz o duygu. Kendi düşünceni yaz geç, boş yapma.
Kimileri "uzak durulması gereken eylem " demiş kimileri " yalandan birşey" diye zırvalamış. Aslında bu arkadaşlarla aynı fikirdeyim ama durumun tam öyle olmadığını da anlatmak istiyorum.
Aşk belirli yaş aralığında gerçekleşen şeydir. Yalan yada gerçek bu durum bizi bağlamıyor kişiden kişiye de göre değişiyor. Aşk belirli yaş aralığında geçer bunlar;
10-18 yaş arası
Bu dönem ergenliğe girdiğimiz dönemdir. Hormonlardan mı başka nedenlerden mi bilinmez ama en tutkulu geçtiği dönemdir. Aslında bunda sosyal koşullar çok etkilidir. Okul çağında geçen bu dönemde beyin "aldatılmak " duygusunu tatmamıştır. Gerçi ufak tefek olaylar oluyor ama gençliğin en hızlı dönemleri olduğu için kolayca unutabilecek dönemlerdir. Sosyal koşullar elverişlidir. Fazla maddiyata bakmaz olay her kesimden sevgiliniz olabilir. Gerçi benim dönemimde öyleydi şu an bakacak olursak yine küçük hafiften bir maddiyat istiyor gibi gibi...
18-24 yaş arası
Bu dönem önceki yaşanılan pişmanlıklardan dolayı kendine savunma mekanizması kurar. Kurduğu bu mekanizma aslında duyguları bastırmaya başlar. aşkı yok eden şeyde budur. Başına gelen her olayda "hep benim başıma geliyor çok safım " gibi bir imada bulunur. Bu güçlü savunma mekanizması aldıktan sonra yeni tanıştığı kişilere karşı çok ön yargılı olmaya başlar. Tabi burda da sosyal koşullar devreye giriyor. En büyük faktör üniversite oluyor. Yeni arayışlar başladığı bu dönemde özgürlüğü tatmaktadır ama hala kafası geçmiştedir. "Bir daha eskisi gibi olmayacağım" dediği anda gerçekten eyleme döken bu güruh kişilik değiştirmeye başlar. Aslında bu kadar düşünce ve kafa karışıklığından sonra "aşkı" nasıl kavrayabilir o da meçhul... velhasıl yine bir çok kişiyle çıkmıştır kimisi pişmanlıkla geçmiştir kimileri evlenmiştir ama günümüzde evlenme sayısında düşüklüğü görünce birazda gerçekçi olmak lazım....
24-35 yaş arası
Bu dönemde aşklar artık unutulmuştur. Eski anılara bakılır defterler tekrar açılır kartlar yeniden karılmaya başlanır. Eskiden çektiği onca çilesi artık ona kötü gelmeyecektir. Çünkü hayat ona nice olayları yaşattığı için geçmişe gider kafası. Aslında bu yaş aralığı evlenme yaşı olarakta kabul edilir. Tabi evliliklerde aşka göre değil geçmişten çıkarılan ders ile birlikte mantığa göre seçilir. Peki bu aşk olur mu ? Hiç sanmıyorum ama hayatını idame ettirebilmek için önceden kurduğu savunma mekanizması yüzünden bu yolu seçecektir. Tabi ki istisnalar vardır ama işte kaideyi bozmuyor ki be azizim...
Şöyle genel bir tabloya bakacak olursak türkiyedeki boşanma tablosunuda çıkartabiliriz. Önceden bastırılmış duygular... aldatılmışlık hissi... toplum aile baskısı... gençliğin verdiği sorumsuzluk ve başıboş vermişlikten dolayı aşkı unutmaya başlıyoruz. Bana göre aşk 10-18 yaş arasında kaldı. Belki sosyal koşullar belki hayatı tam göremediğimden bilinmez ama aşkı en çok hissettiğim dönemlerdi velhasıl geçmiş aslında pek geçmişte kalmıyormuş...
Karşındakinin her kusrunu sevimli gösterebilen inanılmaz hoş bir hormonel tepki.
Bazen yanlış zamanda çıkar karşına, bazen yanlış insana doğru zamanda tutulursun, doğru sandırır.
Karşındayken ona bakmaya hangi kirpiğinden başlayacağına karar veremezmiş gibi
veyahut bin bir canın olsa binini ona harcayacak gibi.
şiirler gibi,
denizler gibi,
gözlerinden süzülen uyku gibi...
sahip olamayacağını bile bile, hiç gerçekleştiremeyeceğin hayalleri kurmak gibi.
son derece mutluluk verici bilakis bunun nedeni mazoşist olman gibi.