ufak bir opucuk kar$isinda yer ile yeksan olmak,
yikintilarin arasinda titreyen bir et yiginina donmektir.
gozlerinin icine baktiginda istem di$i gulumsemek, ardindan gelen "ne oldu?" sorusuna "hiiiç" gibi salakca bir cevap verebilmek.. yeryuzundeki hangi dille anlatilabilir ki? hangi alfabenin harfleri yeter tarifine, bilmiyorum..
ugrunda bu zamana kadar kac milyon insan, ruhun bedenden ayrilmasini kabullendi ve buna daha kac milyon insan hazir?
candan onemli, canandan onemsiz.. bir sac teline omurler adamak, tek gozya$ina dunyalari asmak.. zor $ey, mutluluktan daha mutlu, sevdadan daha sevdali.. kimi zaman sille tokat doven, kimi zaman ayaklari yerden kesen.. ne olursa olsun, ugrunda kac milyar adem oglu can verirse versin ve ruhumdan kac parca calarsa calsin, helal-i ho$ olsun.. 1 dakikasi koca omure deger her haliyle..
aşk; bir insanın, bir başka insanı birliktelik anlamında elde edene kadar geçen süre içinde, duygusal olarak çekilen acıları ifade eden, şair ve yazarlar başta olmak üzere sanatçı tayfasının sıkıştıkça sırtlarını yasladıkları, yer yüzündeki en evrensel kavramdır. çünkü iki kişinin bildiği sır olmasada, iki kişinin olduğu her yerde aşk her zaman muhtemeldir.
'...bir insanın bilinmeyen bir hayatın parçası olduğunu ve ona olan aşkımız sayesinde bu hayata nüfuz edebileceğimizi zannetmek, bir aşkın doğmasında en temel unsurdur ve başka hiçbir şeyin önemsenmemesine yol açar. bir erkeği sadece fiziksel görünümüne bakarak değerlendirdiklerini iddia eden kadınlar bile, bu görünümde özel bir yaşayışın yansımasını bulurlar...' marcel proust yazmıştır bu cümleleri ve meali şudur: aşk, aşk nesnesinin temsil ettiği o ulaşılmaz ve muhteşem görünen hayatın bir parçası olabilmek yolunda duyulan umutsuzca isteğin, beyinde evirilip, çevirilip, çarpıtılıp, büyütülüp, aldığı şekildir.. bir nevi bilişsel çarpıtmadır.. ve her bilişsel çarpıtma gibi tedavi edilmesi gerekir. yoktur öyle bişey: ne ulaşılmazlık, ne ulaşılamayacak bir hayat; ne de ulaşılması gereken bir hayat...
Ondan sonra kim gelirse gelsin hep aklınızda onun bulunmasıdır aşk. her seferinde daha çok yaklaştığınızı zannederken daha çok uzaklaşmaktır ondan. bir kere girdi mi hayatınıza bir daha çıkmaz. siz unuttuğunuzu zannedersiniz fakat öyle bir an gelir ki etrafınızda dönen dünyada bir şey onu anımsatır. sonraki güne farklı başlarsınız daha doğrusu öyle sanarsınız ama o hep hayatın bir köşesinde, hep size en hain olan gülüşünü yapmaktadır. kurtulmak istersiniz fakat artık bağımlı olmuşsunuzdur. sizden her seferinde daha fazla şeyler götürür.
pişmanlıktır bazen. yaşanmamış şeyler için çok geç olduğunu anladığınız anda. gülümseyerek bakmanız gereken yarınlar kararmıştır. artık önünüzde ışıksız yolda yalnız yürümek vardır. unutmak için içtiğiniz içkinin her yudumunda daha çok hatırlarsınız. ağlamak istersiniz, ama başaramazsınız. istediğiniz kadar unuttum deyin, tek lafına bakar karşıdakinin.
kısacası, en savunmasız anlarda yakalar sizi. ağlamak isteyipte hıçkırıklarınızın boğazınızda düğümlenmesidir, inanmayana lanet etmektir, eskisi gibi olamadığınızdır. kısacası aşk adamı hayattan koparan duygudur. ama ne olursa olsun.. güzeldir...
bir çok kişi tarafından midede kelebekler uçuşması belirtisiyle başlayan, daha sonra terleme belirtileriyle devam eden tedavisi mümkün olmayan bir hastalık
süresi kişiden kişiye ve aşık olunan insandan insana değişen, o süre için aşık olunan insanın gözde mükemmel olması, uyandığın andan uyuduğun ana kadar yanında olmasa da gözünün önünde olan, kişiden kişiye farklı olmakla birlikte bazı fiziksel değişiklilere de sebep olan -bazılarının yemeden içmeden kesilmesi gibi- ancak bittiğinde tüm bu olağanüstü hislerin de bittiğini farkedip şaşırılan,aşık olduğun zaman bir karar alınacaksa kırk kere düşünülmesi gerektiği anlaşılan -zira gözler sağlıklı göremez- keyifli ve illa ki acılı dönem.
başlangıç noktası ile bitiş noktası arasında olanları kişinin hatırlamaması durumu... tek hatırlananlar ise; "sanırım aşık oldum" ve "bir daha aşık olmayacağım"dır...