işte bu kadar dedi. elindeki fotoğrafı yavaşça sehpaya bıraktı.
''benim birkaç sene ömrüm kaldı. şu son yıllarımı da mutlu geçirmek istiyorum. yanımda kalsan olmaz mı?''
torunu gülümsedi ona, evet anlamında başını salladı.
''bana karşı hislerin değişmesin, ben dedeni her zaman sevdim. saygı duydum ama aşk başka bir şey. ben başkasına aşıktım sadece, bak şu ellerime, şimdi bir bardağı bile zor tutuyorum hastayım ömrüm çok az kaldı.''
''peki, mutlu musun?'' dedi torunu, iyi misin?
''mutluluk mu? hatırlamıyorum, beynim, kalbim dolu. sana anlattıklarımı ben gerçekten yaşadım torunum. insan gerçekten seviyorsa peşinden gitmeli 92 yıllık ömrümde bunu şimdi daha iyi anlıyorum. keşke bunu 70 yıl önce anlasaydım. ama mutluyum, sen varsın çocuklarım var etrafımda.''
zorla bir nefes aldı sözlerine devam etmeden fotoğrafa son bir kez baktı.
''biz orada birlikte olacağız, beni bekliyor. anlattıklarımı unutma.''
*
elime kağıt kalemi aldığımda yazmalıyım dedim. onun anlattıklarını sadece ben bilmemeliyim bu haksızlık. o da bunu isterdi eminim.
bu, son değil. o her zaman vardı, var olmaya devam ediyor. aşk, ölmedi, ölmemeli. eğer ölseydi, birazdan yazacaklarım var olamazdı...
edit: cümle demişsiniz ama ben paragraf yazmışım. *