güzeldir ağlamak, alır götürür tüm dertleri... ertesi güne neşeyle başlar insan. güçlenerek kaldığı yerden devam eder mücadelesine. keşke her ağlayış gözlerden süzülen yaşlarla olsa.
gülmek gibidir. yaşamsal bir faaliyet, hayatın gereklerinden biridir. sadece nerede? ne zaman? ne için? ağladığın önemlidir. gözyaşları değerlidir harcanması kolaydır bu nedenle iyi muhafaza edilmesi gerekir.
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
farkına bile varmadan?
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
ayıpsız,
aşikare,
yağmur misali?
Neylersin alışkanlık
için kan ağlarken yüzün güler
dikilitaş gibi dinelirsin yine.
Yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?
nazım hikmet.
insanın gerçekten insan olduğu anlardan biridir. ağlamamak için kastıkça kendini içine bir şeyler birikiyor insanın. bir sıkıntı oluyor içinde. ağlamamayı başardın diyelim ki bu defa rüyanda ağladığını görüyorsun. bildiğin salya sümük ağlıyorsun rüyada. yine de iyidir ağlamak. insan olmak gerekir arada.
--spoiler--
bugün ilk kez merhabalaştık sana akan ilk gözyaşımla...
çok garip hayat; her seferinde "40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi" dedirtmeyi nasıl da başarabiliyor, nasıl eğebiliyor asi başımı, önünde diz çöktürtüyor... her işin en doğrusunu hep o biliyor; o seçiyor, yaşıyoruz biz, en ufak bir değişikliğe dahi yetmiyor zavallı gücümüz. değişim başka değiştirebilmek başka, yeryüzündeki hiçbir insan oğlu değiştiremedi herhangi bir şeyi kaderin iznini almaksızın, velhasıl değiştiremeyecek de... bu bir saçmalık ve bu saçmalık böyle işte...
ben de bugün bıraktım peşini, saldım iplerini, azad ettim kaderimi, hiç tahmin edemediğim biçimde, anda ve saniyede akınca gözyaşlarım ellerime... rahat bıraktım onu, gönlünce geçsin dalgasını benle, gülsün eğlensin ben sürüklendikçe... kukla gibi oynatsın beni, vursun yerden yere, duvarlara çarpa çarpa yüzüme de çarpsın gerçeği: hiçbir şeysin sen, her şeyin benim...
gerçekler toz pembedir, bulutların tepesi, gökyüzünün mavisi, denizin mis kokusu değildir ya, bu gerçek de katlanılamayacak derecede gerçek, öyle bir gerçek ki lime lime olmuş kalbimin her bir parçasını sızlatan...
ağlayabilmek, göz denen görme organımızla tuzlu su üretebilme yetisi midir yalnızca..? öyle bir ağlarım ki ben gerçekler karşısında, her bir organım yas tutar, boynunu büker, sessizce dinler şıpırtılarını içimdeki karanlık boşluklarıma damlayan göz yaşlarımın...
çaresizlik de bir ağlama biçimidir, ağlamıyorsan hala bir çaren var demektir...
çaresizim, ağlıyorum... ağlaya ağlaya ölecek miyim? bilmiyorum, yalnızca gerçek biliyor, yine ağlıyorum...
--spoiler--
dörtbuçuk yıldır adamakıllı başaramadığım, göz pınarlarından yaş süzülmesi olayı. evet, istiyorum bazen gerçekten hüngür hüngür ağlamak ama, olmuyor be sözlük olmuyor. başaramıyorum. beceremiyorum.
çoğunlukla gerçekte ağlamak istediğimiz nedenlere değilde abuk sabuk şeylere karşı yaptığımız eylem
. hiç olmadık şeye ağlarsın mesela güneş yanığına, saçınızın şekil almamasına, kilo vermeye vs vs ama gerçekte sebep çok çok başkadır hatta ağladığınız olaylarla uzaktan yakından alakası yoktur. sadece ağlamaklı olursunuz ve ağlarsınız.
gurursuzluk yapmamak için susarsın. kırılmasın kimse, herkes mutlu olsun diye susarsın. vah benim gönlüm diyenlerin daha fazla canını yakmamak için susarsın. hep susarsın ve birgün öyle bir an gelir ki tüm biriktirdiklerin sel olur akar yüreğinden. ciğerlerini deşerek, içten gelen hıçkırıklarla parsellersin ziyan olmuş tüm ümitlerini. öyle bir duygudur ki bu sonu gelmez gözyaşlarının.
bak, ne zaman birine değer versem, ne zaman değer verdiğim için kendimden vazgeçsem böyle oluyor sözlük. ağlayan hep ben oluyorum, kimse bilmiyor, duymuyor, görmüyor, göstermelik gözyaşları değil ki bunlar!
öyle bir duygu yoğunluğu oluyor ki ifade edemiyorum söylemek istediklerimi dahi, aynı bu entryde olduğu gibi.