her bahar gelişinde bacak ağrıları çekmektir. çünkü tüm çocuklar dışarı çıkar, ip atlar, seksek , top oynar akşama kadar. 1 - 2 hafta bacaklarımın ağrısından uyuyamazdım ben.
karbon kağıdıyla resim yapıp da kendisinin yaptığına inandırmaya çalışan, sobada ekmek kızartmanın zevkine varmış olan ve aynı sobanın yanında leğende banyo yapma makamına erişen, sırt tarafında ev desenli yeleklerden mutlaka giymiş olan, mino sakızı ağzına boşaltan, leblebi tozunu ağzına aldıktan sonra konuşan, ekrandaki ördeği tabancayla vurunca 'nası oluyo ki aceba yeaa' diye mantık kurmaya çalışan efsanevi neslin çocukluk dönemiydi doksanlar. hatırlamak bile mutluluk verir adama.
(bkz: hayır ağlamıyorum gözüme entry kaçtı)
biz çocukken cep telefonu, bilgisaray nedir bilmezdik. tek eğlencemiz sokaklarda saklambaç, iştop, yerden yüksek oynamak falandı. toprakta oynamayan, çamura bulaşmayan bir nesil yetişiyor, ne acı. biz çocukken bayramlar da eşsizdi, kiyafetlerimizi başucumuza koyar öyle uyurduk. sokakta top oynarken ezan okunduğunda durur, bitmesini beklerdik. arkadaşlıklar bambaşkaydı, sadıktı herkes birbirine. asla saygısız degildik. güzel günlerdi bir daha asla yaşayamayacağımızı bildiğimiz tatlı günlerdi. doksanlarda doğduysan neşeli bir çocukluk geçirmişsindir. doksanlarda doğduysan hala o zaman ki samimiyet kokan dizileri özlüyorsundur. doksanlarda doğduysan, şimdiki çocuklara bakıp iyi ki doksanlarda doğdum diyorsundur. çünkü sokakta oynayan son çucuklar bizlerdik!
ahşap pencere kenarlarındaki macunları tırnaklarımızla kazıyıp adeta bir sanat yapmaktı.
bizim penceredeki macunlar bitince ben gidip apartman kapısının pencerisinden takviye alıyordum. tabi oradaki macunda bitiriyordu bir müddet sonra. o zaman hemen ercan'ların apartman kapısına dadanıyordum. sürekli macunu yenileniyordu çünkü.
kağıdın altına zamanın demir ikibinbeşyüzlirasını koyup üzerinden kurşun kalem ile geçmek suretiyle eğlenmekti. kopyasını çıkartıyorduk.
eğlenceliydi be.
trt yayını dışında video kasetlerden vikki the viking' i izlemek, mustafa yolaşan ile harika pazar ve bir başka gece' yi kaçırmamak, tanju fenerbahçe' ye gidince ağlamaktır.