tüpte çokorem hüpletmektir.
pikaçuuu diye böğürerek dolaşmaktır.
tolga amcayı abi iken görebilmektir.
ekleme:
ışıklı spor ayakkıbıya sahip olmaktır.
isim şehir oynamaktan zevk almaktır.
ömrünün ilk belkide son demleri olan, tadına doyulmayan ve bir daha asla geri gelmeyecek olan yıllar...çocukluğum...susam sokağıyla ,şirinlerle büyüdüğünü farkedememek..şimdi o günleri manyak gibi özleyen kazık kadar olmuş üstüne üstlük başka iş yokmuş gibi birde doktor olmuş bir birey olmak..tutamıyorum zamanı..
apartmandaki teyzelerin siz alasınız diye koyduğu şirinler kitabını aşırdığınızı düşünüp muzurluk yaptığınızı düşünmek, top oynarken evinizin camını kırmak, arkadaşları gizliden eve toplayıp power rangers ve pokemon izlemek,bahçede kutu kutu pense oynamak, sokakta ordan oraya koşup çocuk olduğunuzu ciğerlerinizde hissedebilmektir.
son çocuklardır aslında 90 çocukları, sonrasında çocukluğu barbie li çantaların içinde kimin ruju daha güzel yarışı yapmak olduğunu sanan yeni nesiller türemiştir, çocukluk denen yüz binlerce yıllık devirde kapanmaya yüz tutmuştur.
sokaktan gazoz kapağı toplayıp evde yere döktüğü için anneden dayak yemektir.
tasolarıyla uyumaktır.
kaldığı şehirde mc donalts olmadığını bilmeden oradan hiç hamburger yemediği için fakir olduğunu düşünmektir.
aslında sonu olmayan söz öbeğidir. her nesil bir şekilde kendi çocukluğuna dair bir özlemini belirtecektir. 81 doğumlu biri olarak, annemlerden 60'ları dinlemek, bizzat 80 leri yaşamak şansını yakaladım. biz kendi çocukluğumuzu anlatırken, voltranlar, bakır tellerden yaptığımız arabalardan, susam sokağından, kara şimşekten, babaanneyle seyredilen yalan rüzgarından, bandıra bandıra ye şarkılarından bahsederken, bizim çocuklarımız da belki, kendi çocuklarına pokemonları, popstar yarışmalarını, saçma sapan dizileri anlatacaklar. ama 80ler kadar güzel olur mu bilemem.
eskiden hayal gücümüz vardı, kimimiz voltran'ı oluştururdu arkadaşlar arasında, kimisi kurabiye canavarı olurdu kendi iç dünyasında, oysaki şu an, teknoloji tüm hayal gücümüzü silmek üzere biz dahil. çocuklar artık bildiğimiz çocuklar olmaktan çıktı, sadece küçük görünümlü yetişkinler halini aldılar. sanırım 2000ler diğer yıllara göre biraz farklı anılacak.
Mahalle maçlarını tek geçerim. Dizlerimiz, kolumuz, başımız vb organlarımız yara bere içinde olmasına rağmen, zambro maç var üst mahalleyle hadi lan, denildiğinde o sıcakta manyak gibi top oynamaya gidilirdi. Futbolcuların sakatlıklarını anlamıyorum bu yüzden adamın bileği dönüyor 6 ay yok ortada biz 2 dakika sonra yine tazı gibi koşardık. Yenince o sıcak havada üstüne hayvan gibi koşarak terden sırılsıklam olmamız umrumuzda olmazdı, yenilince ise kaleciye ve defansa sövülür akşamına hiç birşey olmamış gibi o arkadaşlarla saklambaç oynanırdı. Küslük diye birşey bilinmezdi, çocuktuk ne de olsa o arkadaşlar da olmazsa olmaz arkadaşlar olurdu. Keşke hep çocuk kalsak be. *
ha bir de, ataride ekrandaki ördekleri elindeki dandik tabanca gibi şeyle öldürme oyunudur. vurulduğunda sallanarak yere düşerdi yeşil ördekler. tek gözünü kapatıp nişan aldığında ördeğin azcık sağ tarafına vururdun. hala oyunun adı nedir bilmem etmem.
ilk zamanlar en büyük teknolojik alet olarak televizyonu görmektir. 90'ların sonunda kullanımı yaygınlaşan bilgisayar, cep telefonu, internet gibi günümüzün vazgeçilmezleri olan alet edavatın emekleme dönemlerini çok yakından bilmektir. şimdiki çocukların hiçbir zaman sahip olamayacağı "internet olmadan, cep telfonu olmadan hayat nasıldı ki" sorusuna cevap verebilme şansına sahip olmaktır. belki de bu açıdan en şanslı nesildir.
commodor 64
bizimkiler
yalan rüzgarı
aduket
bermuda pantolon
küt saç
ayşegül tatilde,zartta zurtta
don lastiğinde ip atlama
leblebi tozu
(bkz: parliament sinema kulübü pazar gecesi sineması) allah onun da belasını versin pazartesi sendromunedeni
taso
süper baba
7'den 70'e barış manço
power rangers
atari salonları
kokulu kağıt
peçete koleksiyonu
beterböcek ten korkmak
makarena