- mahalle maçı yapmaktır 90 larda çocuk olmak. deplasmana gitmek mahalle abileri tarafından oyuna alınmak için dua etmektir.
- gazoz kapakları biriktirmektir. modası geçmeye başlayınca kapış yapmak ya da yapılan kapıştan gazoz kapağı kapmaya çalışmaktır.
- taso oynamaktır okulda tenefüslerde bile. "eldeş versene", "çıtçıt yapmak yok" demektir. uslu bir öğrenci olunca hoca tarafından alınan tasolarının geri verilmesini beklemektir.
- futbol kartı biriktirmektir. eve gelen misafir çocukla kart oynamak çocuk tuvalete gidince son kartta kazanancak şekilde kartları ayarlamaktır.
- biriktirdiğin 3-5 kuruşla torpil alıp onu patlatmak için heyecanlanmaktır.
- hıdırellez için odun toplamaktır hatta bazen inşaattan tahta çalmaktır.
- zile basıp kaçmaktır başka mahallelerde. arabaların benzin kapağını açmakta bizim uydurduğumuz bir şeydi galiba.
- mahallenize yakın piknik alanı varsa* ağaçlara tırmanmaktır. en beğendiğinizi sahiplenmek tırmanıp orada en iyi arkadaşla sohbet etmektir.
- bazen mahalleye nerden geldiği bilinmeyen bi kaç köpekle dost olmaktır. bütün gün onlarla gezmek, oynamak. köpeği üzerindeki keneden kurtarınca köpekteki o rahatlığı görmek çok sevinmektir tehlikenin farkında olmadan.
- bakımını hasan amcanın üstlendiği karabaşı sevmektir babayla bakkaldan dönerken. yavrularının çalındığını duyunca üzülmek, balkona çıkıp onu aramaktır küçük gözlerle.
- günlük 25 bin lira harçlık alıp. 15 ini gevreğe 10 unu ayrana vermektir. ama eğer bir abiyseniz ayran içmemek 5 bin lira olan sakızlardan almaktır hem kendinize hem de çok sevdiğiniz minik kardeşinize.
- adaptör ateş kesene kadar atari oynamaktır. atari yüzünden anneden defalarca azar yemek, anne işe gidince bütün evi arayıp sakladığı atariyi bulmak işten gelene kadar başından kalkmamaktır.
internet kafeden toplanmaktır, misketleri poşetlemektir, futbolcu kartlarını kaydırağın tepesine çıkıp yağma yapmaktır, sevdiğin kızın saçını çekmektir, ne işe yaradığını anlayana kadar umrunda olmayan organlara sahip olmaktır, parmaklıklardan bacaklarını sarkıtmaktır, keseyim mi lan topunuzu tehditleriyle karşı karşıya kalmaktır, bakkala gidip para üstü yerine yumiyum almaktır. 90 larda çocuk olmak harçlıkla maytap, torpil, kız kaçıran alıp mahallenin ortasında çatara patara patlatmaktır.
oy oy oy oy. yazarım da yazarım ben bu başlığa arkadaş. neler yapmadık ki, hele 90 sonu milenyum başı çocukluğunun tadı ayrıydı. tasolar çıktı falan, önceden de vardı ama o kadar efektif değillerdi. sonra beyblade başladı atv'de, hepimiz bakkaldan büyük beyblade alıp mermerde savaştırırdık. hadi duranza hadi oğlum!
bir yılı mahallede "misket sezonu" ve "kart sezonu" olarak 2 ye ayırmaktır 90 larda çocuk olmak. ne günlerdi be. misket oynardık paso. sonra bi gün giderdim misketlerimle. bi bakardım herkes kart oynuyor anasını satayım. haydaaa dön eve misketleri bırak kartları al. kart oyununda kapan yapardık bide. oyunda kartları alınca (genelde son numaralar denk geldiğinde) böyle en üsttekini en alta alırdık. tam anlatamadım da zaten anlayıcak kesim kapan dediğimde anlamıştır. *
90'larda çocuk olmak, "ekmek arası domates peynir" yapıp; futbol oynarken o ekmeği yemekti. terliklerle oynanan futboldan sonra, ayakların toz-kir içinde kalmasıyla beraber anneden azar işitmekti.
atarinin esiri olup uzun yaz tatilleri boyunca güneş yüzü görmeden, doğru dürüst yemek bile yemeden televizyonun karşısında gözlerini öldürmek demektir. evet öldürmek.
- 'en son bahçeler'i yağmalayanlar bu çocuklardı.
- en son mahalle maçı yapanlar da...
- "doğurup doğurup sokağa salıyorlar" denmeyen son nesildi; o zamanlar sokağa inmeyen çocuk yoktu.
- sanıyorum dönem ödevi için kütüphaneye giden son çocuklar da, 90 çocuklarıydı.
"okuldan eve gelince hazır sofraya oturan son çocuk nesli de bunlardı".
daha sonra anneler hep çalışmak zorunda kaldı;
sofra hazırlamak da çocuklara...
birileri yahut bir şeyler;
daha doğmamış çocuklarımızın
oyunlarını bozdu; hala bozuyor...
Sokakların caddelerin cıvıl cıvıl olduğu dönemdir.
Power rangerslar , tasolar, bilyeler vardı. Gazoz içerdik baloncukları izleyerek.
Gameboy ve atari vardı, onu da baban annen televizyon izlemezse eğer ozaman oynardın.
Yoktu bilgisayarlar, ipodlar, tabletler.
Toprağin kokusunu, çamurun tadını bilirdik, zile basıp kaçan son nesildir.
şimdilerde ne sokakta çoçuk sesleri ne de zilimize basan bayramlarda kapımıza doluşan ilk kez gördüğümüz çocuklarin olduğu dönemdir.