canını, kanını, hayatını harcayan; bizler gururumuzla, onurumuzla yaşayalım diye şehit düşmüş mehmetçiğe, analarımıza, kardeşlerimize selam olsun
mustafa kemal paşaya selam olsun
vatanı için uğraşmış bütün komutanlara, paşalara selam olsun...
zafer türkündür. yine.
Kut'lu Türk bodunun Başbuğ Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde emperyalist ve kapitalist dayatmacıların işgaline karşı vurduğu en büyük yumruğun, onların hatırası ve özlemi ile anıldığı güzel gündür.
O yumruğu yiyenlerin dölleri bugün bu bayramı önemsiz göstermeye çalışsalar da Ulu Teñgri'nin Türk bodunu verdiği büyük armağanı unutmayacağız, unutturmayacağız!
"26-27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, düşmanın Karahisar’ın güneyinde 50 ve doğusunda 20-30 kilometre uzunluğundaki müstahkem cephelerini düşürdük. Yenilen düşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustosa kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık.30 Ağustosta yaptığımız savaş sonunda düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldık. Düşman ordusunun başkomutanlığını yapan General Trikopis de esirler arasına girdi.
Demek ki, tasarladığımız kesin sonuç, beş günde alınmış oldu. 31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle izmir’e doğru yol alırken diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir’in kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardı.
Doğrudan doğruya bana gönderilen bir telsiz telgrafta da izmir’deki itilaf Devletleri konsoloslarına benimle görüşmelerde bulunma yetkisinin verildiği bildirilerek, onlarla hangi gün ve nerede buluşabileceğim soruluyordu. Buna verdiğim cevapta da 9 Eylül 1922′de Kemalpaşa’da görüşebileceğimizi bildirmiştim. Gerçekten de söz verdiğim gün, ben Kemalpaşa’da bulundum. Fakat görüşme isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız, izmir Rıhtımında ilk verdiğim hedefe, Akdeniz’e ulaşmış bulunuyorlardı.
Saygıdeğer efendiler,
Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesini ve ondan sonra düşman ordusunu tamamıyla yok eden veya esir eden ve kılıç artıklarını Akdeniz’e, Marmara’ya döken harekatımızı açıklayıcı ve vasıflandırıcı söz söylemeyi gereksiz sayarım.
Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekat Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir.
Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur.”
Hepimize kutlu olsun. Türk'ün en kutsal ayıdır ağustos. Zaferimizin olmadığı bir gün yoktur bu ayda. En başta atatürk'ün ve ondan geriye doğru bütün atalarımın ruhu şad olsun. Mekanları cennet olsun.
Bir buyuk onder ve baskomutanin emrinde zafere inanmis binlerce yigit ve yuce bir milletin afyon'dan daglarinda cicekler acan izmir'e özgürlük koşusudur 30 agustos. Cok yaşa turk ulusu, yaşa mustafa kemal pasa yaşa. Bayramimiz kutlu olsun.
ilk fotoğraf, 1922.
işgal askerleri, donlarını fanilalarını zorla Türk kadınlarına yıkatıyor.
ikinci fotoğraf, 1921.
işgal askerleri, köy meydanında Türk kadınını oynatıyor, poz verirken sırıtıyor.
Yunan gazeteci Tasos Kostopulos, Anadolu işgalini anlatan bir kitap yazdı, kendi milletini belgelerle tanıklarla yüzleştirdi, yedek subay Dimitriu mesela, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Köyde kapıları kırıp giriyorlardı, ben de kapısı açık bir eve girdim, ölü bir ihtiyar vardı, arka odadan kahkahalar geliyordu, 10 kadar asker bir Türk kızını zorla dansettiriyordu, kız yarı çıplaktı, ağlıyordu, gel sen de mezeden tat dediler, ayıp dedim, savaştayız dedim,
Türk kızı yanıma koştu, ayaklarıma kapandı, kurtarmam için yalvarıyordu, kadındır yapmayın dedim, askerlerden biri süngüsünü çıkarıp bana yöneldi, küfür ederek bas git dedi, kaçmak zorunda kaldım, kızın çığlıklarını unutamadım.”
işgal topraklarında bunlar yaşanırken, bizim tarafta neler yaşanıyordu…
Cahit Çaka tarafından kaleme alınan Harp ve Kadın kitabında, Albay Hulusi Atağ' ın bir anısını anlatıyor;
“Muharebede yaralandım, beni geriye, hastaneye gönderiyorlardı, pekçok yaralıyla birlikte kağnıya bindirdiler, ağır ağır ilerleyen kağnı yolculuğumuzun ilk akşamı ağaçlık ve subaşı bir yerde konakladık, etrafımızdan vızır vızır geçen katırların çoğunu kadınlar sevk ediyordu, bu kadın kafilelerinin birinden hafif bir çığlık duyuldu, bunu takiben bir duraklama ve telaş eseri görüldü, hamile bir kadın bir erkek çocuk doğurmuştu, kadını hastaneye yatırmak üzere geri çevirmek istediler, fakat, yorgunluk ve çektiği ıstıraplarla benzi solmuş olan bu kadın kabul etmedi,
“cephedeki babası silah bekliyor, cephane bekliyor, oraya cephane yetiştirmeliyim, geri dönmem”
dedi, paçavralara sarıp sarmaladığı bebeğini göğsüne bastırıp, katırların çektiği cephane yüklü arabasına doğru yürüdü gitti. Bu asil kadının davranışı karşısında, biz yaralılar, yüzümüzün kızardığını hissettik.”
işe bu yüzden,
Büyük zaferle gelen Cumhuriyetin temelleri çok sağlamdır.
Binlerce şehidin kanları o temelde harç vazifesi görmüştür.
O temel üzerine kurulan milli birlik ve bağımsızlığımızı yıkmaya çalışan kim olursa olsun gereken cevabı her zaman almış yine de alacaktır.
atamızın büyük planları sayesinde 6 ayda geçilmez denen afyon'u 6 saatte geçen türk ordusunun 4 günde yapıp sonunda yunanlıları izmir'e döktüğü zaferdir. kutlu olsun.
"Uçurum kenarında yıkık bir ülke. Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar. Yıllarca süren savaş ve Anadolu'nun yiğit evlatları..." Başta Başbuğumuz M.K.ATATÜRK olmak üzere, tüm kahramanlarımıza saygı, vefa ve dua ile...