Seçimden önce istanbul'un her köşebaşında, her sokak lambasında, her reklam panosunda istisnasız kafanızı çevirdiğiniz her yerde rte'yi görünce ister istemez aklınıza 1984 geliyordu.
Cumhuriyet devrimlerinden itibaren tek parti dönemini, şiddetli istibdat dönemimize ışık tutan kitaptır.
Hala büyük biradere karşı gelememiz ve onun belirlediği ilkelerin zorla yaşatılmaya çalışılması da; bu halkın ayıbıdır. En azından biz gerçeği görebilen insanların ayıbıdır.
Biraz toparlanmıştı, dönüp Winston'a bakmıştı, hemen kanı kaynamış gibiydi. Tombul kolunu Winston'ın
omzuna atıp onu kendine çekmişti, ağzından bira ve
kusmuk kokuları yayılıyordu.
"Senin adın ne bakayım, yavrum?" demişti.
"Smith," demişti Winston.
"Smith mi?" demişti kadın.
"Çok matrak. Benim
adım da Smith." Sonra da üzünçlü bir sesle eklemişti:
"Kim bilir, belki de ananımdır senin."
normalde okuduğum kitabın satırlarını çizmekten hiç hoşlanmam, altı çizili satırların başka bir zamanda farklı bir noktayı fark etmemi önleyeceğini düşünürüm ancak orwell'i kaç defa okursam okuyayım bu kitabında vurgusu hep aynıdır, mesaj açıktır.
can yayınları s.91: " nasıl'ını anlıyorum, neden'ini anlamıyorum "
Sevdiğim hatta başucu kitaplarımdan biri olan George Orwell'ın kitabı. Aranızda Siyah kutulu özel baskı kitabını hediye olarak yollamak isteyen varsa hiç düşünmesin.
"insan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de."
ilk okuldayken ev ödevimizdi. ingilizcesi tabii. ve gerçekten çok zorlanmıştım çünkü o zamanki ben için basit bir dili yoktu. o yüzden hiç sıcak bakamıyorum bu yazara da kitaba da. bir daha da herhangi bir dilde okumadım kendisini.
gerçi hayvan çiftliğini pembe kapaklı halde bastıklarında almak istedim ama yine olmadı. hızlıca göz gezdirerek okudum sadece onu da.
ilk okuduğumda şaşkınlık içinde karşıladığım bazı durumları aradan yıllar geçtikten sonra birebir yaşamamla iyice şaşkına çevirmiş bir şaheser.
Oldukça düşündürücü bu ülkede yaşayan herkesin okuması gereken bir kitap.
Aslında 1948 yılında yazılmış bu efsanevi kitap totaliter, otoriter dünya düzenini anlatan bir distopyadır. Ünlü: "big brother is watching you" büyük birader sizi izliyor sözü bu kitaptan dolayı çıkmıştır. Bu kitabı okuyan 10 kişiden 11'i günümüze benzetir ki kesinlikle de haklılardır. Zamanın çok ötesinde yazmıştır. Ayrıca 2x2=5 gerçekten o zamanlarda sovyetlerin kullandığı bir slogandır. 4+1 artı birde sovyet işçilerinin coşkusu idi. 3 devlete bölünmüş dünya nedense hep savaş halinde (ki halklarina bunu soyluyorlar) ve nedense birbirine cok benziyor.. gunumuzde aslında öyledir. En özgürlükçü sanılan ülkeler bile halklarını kandırıp korkutup uyuşturuyor. Gunumuzde de hicbir sey degişmiş sayılmaz.
((Daha detaylı döncem buralara)) * :P
george orwell'in anısına, 1984'te çekilmiş olan film. filmi izledikten sonra, kitapta betimlenen apartmanların, kafenin, iş yerinin, parti kıyafetlerinin, insan tiplemelerinin kafamdaki yansımalarının; filmdekilerle bu kadar uyuşacağını hiç beklemiyordum. filmi bu açıdan başarılı buldum. ancak, film her şeyi anlatmadığı * gibi, filmde anımsatılmaya çalışılan eski zamanlara düzgün bir şekilde dönülememiş. oyunculuk daha iyi olabilirmiş. yine de, filmin kitabı pekiştirdiğini ve somutlaştırdığı için değerli olduğunu düşünüyorum.
edit:anlatım bozukluğu giderildi.
Fahrenheit kötü bir distopyadır. 1984 öyle olmasa da Abartıldığını düşünüyorum. Dostoyevski ve tolstoy'dan sonra okunmaya çalışılan her yazar gibi vasat gözükmüş olabilir gözüme bilmiyorum. Yine de bitirmeye çalışacağım ortalarına geldiğim kitaptır.