bugün

(bkz: yenikonuş)
(bkz: çiftdüşün)
görsel

dün büyük bir merakla okumaya başladığım george orwell'ın güncelliğini hâlâ koruyan romanı. kitabın yazımı 1948 yılında tamamlanır içeriğinde zaten 80'li yıllar anlatılmasından ötürü son iki rakam değiştirilerek 1984 kitabın ismi olur.
genel anlamıyla bir ütopyadır ama bu yapıtı "karşı- ütopyacı bir roman " diye nitelemek daha doğru olacaktır.
(bkz: big brother is watching you)
filminin de izlenmesi gerektiğini düşündüğüm eser.
Bir kitaptır.
işin garip tarafı, babam 1948, ben ise 1984 doğumluyum. Buda ilk fırsatta okumam gerektiğinin işaretidir, belki de benim için bir şifre mevcuttur içinde. Hayatın gizemini falan çözerim he sözlük, olmamı?
milyonlarca insanın imalat tarihi..
geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni kâbusu.
Okuyun. Okutturun...sonra bi çay demleyin. En çok akepeliler okumalı diyecem de bi gülme geliyor.
george orwell in en iyi kitaplarından biridir. "Akıllılık çoğunluğa bakılarak ölçülmez" sözüyle düşüncelerime tercüman olmuştur.
savaş barıştır
özgürlük köleliktir
cahillik güctür.
Eğer Kitap okuma oranı yüksek bir ülkemiz olmuş olsaydı, ilk toplatılan kitaplardan biri olurdu. Neyse ki öyle kötü alişkanliklarimiz yok. *
distopik bir roman.

en etkileyici ve gerçekçi kısmı ise nefret saatleridir. günümüze uyarlayıp, toplumu yönetmek ne kadar kolaymış dersiniz.
manowar'in ingiltere'yi selamladigi*, metallica'nin yildirimlarini sactigi* ve iron maiden'nin koleleri ayaklandirdigi* yildir.
Orjinal baskısı, 1950 yılına ait.
görsel
Ilk türkçe baskısı, 1958 yılına ait.
görsel
Romanın baş kahramanı Winston, kuralları hiçe sayarak aşık olduğu Julia ile birlikteyken ‘Düşünce Polisi‘ tarafından yakalanır ve nerede olduğunu bilmediği bir hücreye atılır. Bunu uzun bir sorgulama süreci izler. Amaç, Winston’ın iradesini kırmak, ona Parti’nin (alternatif?) gerçeklerini kabul ettirmek, hatta Parti’nin asla görünmeyen ama her yerde posterleri asılı lideri ‘Büyük Birader‘i sevdirmektir.

işkencelere dayanamayan Winston bir süre sonra iki kere ikinin beş ettiğine, köleliğin özgürlük, Tanrı’nın Parti olduğuna inanır.

Parti görevlisi O’Brien, Winston’a “Seni alt ettik … Onurun ayaklar altına alındı … Yalvar yakar oldun, aman diledin, herkesi ele verdin, bildiğin ne varsa söyledin. Bir insan daha fazla küçük düşebilir mi?” diye sorduğunda ise Winston muzaffer bir tavırla “Julia’ya ihanet etmedim” diye yanıt verir. Ve Parti’nin eline düşenlerin korkulu rüyası 101 Numaralı Oda’ya alınır.

Bu odada ‘dünyanın en kötü şeyi‘ vardır. “Dünyanın en kötü şeyinin ne olduğu kişiden kişiye değişir” der O’Brien. Kimine göre diri diri gömülmek, kimine göre yakılarak öldürülmektir en kötü şey. “Senin durumunda dünyanın en kötü şeyinin fareler olduğu anlaşılıyor” diye devam eder O’Brien, içinden sesler gelen bir tel kafesi Winston’ın yüzüne yaklaştırarak. Parti, Winston’ın kabuslarından bile haberdardır.

insanoğlu en ölümcül acıya bile dayanabilir, ‘ama herkesin asla dayanamayacağı bir şey mutlaka vardır.‘ Winston için dayanılmaz olan farelerdir. O’Brien Winston’a tel kafesin kapısını açtığında açlıktan kudurmuş farelerin uçarak yüzüne saldıracaklarını, gözlerinden ya da yanaklarından başlayarak dilini yiyeceklerini söyler. Winston daha fazla dayanamaz ve avazı çıktığı kadar bağırır: “Julia’ya yapın! Julia’ya yapın! Beni bırakın! istediğinizi yapın ona, umurumda değil. Yüzünü paralasınlar, her yerini yalayıp yutsunlar. Beni bırakın, Julia’ya yapın!” Winston sevdiğine ihanet etmiştir sonunda.

alıntı /UMUT ÖZKIRIMLI