bugün

amerika birlesik devletleri'nde patlak verdikten sonra tum dunyayi etkisi altina alan kimilerine gore buhran kimilerine gore ise bunalim.
keynesçi refah devletinin doğmasına yol açan kapitalizmin yapısal krizlerinden biri.
kapitaliz sisteminin ilk sınavı, krizi, buhranı.
temel sebebi piyasalardaki talep eksikliği olup sonucunda uluslararası ticaretin yüzde 60 civarında azaldığı buhran.
kapitalizm'in ideal bir sistem olmadığının ilk göstergesi.
gelmiş geçmiş en büyük kriz olarak görünen ekonomik bunalımdır. Hazırlayan sebeplerden biri de; (bkz: Florida Gayrimenkul Spekülasyonu)ydu.
manhattan'ın köklü mağazalarını kapattıran bir kriz.
krizin asıl sebebi üretmeden para kazanmaya çalışan abd li yatırımcılardır.
birinci dünya savaşı sonrasında yenilen devletlere, özellikle almanyaya ağır altın borç yükü ile birlikte ambargo uygulanmıştır. bu durumda ticaret yapamayan almanya borçlarını ödeyememiştir.
bundan hemen önce ise abd özellikle avrupaya, ciddi ekonomik yardımlarda bulunmuş ancak geri ödemelerin yapılamaması sebebiyle önce abd de sonrasında ise tüm dünyada küresel kriz patlak vermiştir.

ülkemiz açısından bakarsak;
garip bir biçimde bu tarihten 5 yıl önce imzalanan lozan anlaşması maddelerinde yer alan hüküm gereği türkiye cumhuriyetinin dış borç ödeme dilimlerinden en büyüğü bu tarihe rast gelir. bu bir tesadüf müdür, yoksa ayarlanmış bir durum mudur bilinmez.
ne yazık ki türkiye'nin bağımsızlık ve inkilap hamleleri yaptığı sırada bu tip bir kriz, ülke ekonomisinin yeterince hızlı büyümemesine sebep olmuştur. atatürk'ün liderliğinde çokca şeyin başarılmış olmasına rağmen ekonomideki daha yavaş büyümenin en büyük gerekçelerindendir. zira kriz, ikinci dünya savaşına kadar etkisini göstermiş, savaş sırasında da boyut değiştirerek devam etmiştir.
türkiye'de görülen krizlerin aksine enflasyonun değil, deflasyonun psikopata bağladığı krizdir.
(bkz: 1929 bunalimi)
yeterli likidite ile piyasaları rahatlatmak yerine altın standardında ısrar etmenin ana sebep ve dolaylı olarak banka yapılarındaki bozukluk, gelir dağılımındaki dengesizlik, ülkelerin birbirine olan dış borçları olan krizdir.

(bkz: gazap üzümleri)
kapitalizmin değil karma ekonomilerin, hükümetin ekonomiye müdahale ettiği iktisadi sistemlerin ayakta kalamayacağını bizlere gösteren kriz. karma ekonomilerde çıkan krizleri serbest piyasanın üstüne yıkmak gibi bir adet var. devleti "kusursuz" addeden ve devletin bir ekonomik krizin müsebbibi olabileceğini düşünemeyen "devletçi"ler için suçlanacak merci piyasadır, hür teşebbüsdür.

oysa 1929 krizi "devlet müdahalesi" sonucu olmuştur. şayet devlet müdahale etmese şayet serbest piyasa kendi çarklarını çevirse böyle bir krizin olması imkansız hale gelir. zira bir laissez faire ekonomik sisteminde, büyük çaplı uzun vadeli bir sistem krizinin olması imkansızdır. ancak karma ekonomilerde sistem krizleri olur. laissez faire sistemde piyasaya müdahale yoktur her şey rasyonalite ve nedensellik ekseninde gerçekleşir. bu sistemde adımlar rasyonel olarak atıldığı için, bir sonraki adım da nedensellikten gelen gereklilikle "olumlu" olacaktır, şayet bir kapitalist irrasyonel bir eylemde bulunursa bunun bedelini sistem değil kendi ve iş ortakları öder; uzun sistem krizleri meydana gelmez. oysa müdahaleci sistemlerde nedensellik ilkesi, bürokratların keyfiyeti doğrultusunda ihlal edilmektedir. serbest piyasada bir kişi a eylemini yaparsa nedensellikten doğan zorunlulukla b eylemi gerçekleşir eğer devlet müdahale edip a'dan sonra c eylemini yaparsa sistemi bozar, ilkeyi ihlal eder ve sistemde domino etkisi yaratır. kısa vadede sorunsuz giden sistem sonunda tıkanır.

1929 krizinde aynen bu olmuştur.

1913 yılında federal rezerv sistemi * kurularak bankalar üzerinde devlet kontrolüne gidilmiştir. 1920'lerde devlet, bankaları faizi düşük tutmaya zorlamış, sağlıksız girişimlere para akıttırmış ve kredi verdirmiştir. bu saçma işleyiş bir noktada tıkanmış ve abd birden faizleri fantastik oranlarda yükseltmiştir. doğal olarak piyasa korkuya teslim olmuş, borsa dibe vurmuş, şirketler iflas etmiştir. serbest piyasaya karışmanın neticesi kriz, açlık, yokluk olmuştur.

devlet zamanında bankaların faiz ve kredi uygulamalarına karışmasaydı şayet böyle bir kriz olmayacaktı. zira bankalar spekületif yatırımlara para vermeyecekti, faizleri piyasanın istediği düzeyde tutacaktı.

her şeyi serbest piyasaya, kapitalizme fatura etmek kolaycılık ve ahlaksızlıktır. her büyük çaplı kriz devlet müdahalesi-sübvansiyonu neticesinde olur. kapitalizm, doğal seyrinde bir kriz yaşamaz. görünmez el ve piyasa buna müsaade etmez.
belkide dünyanın ilk ekonomik krizi.
büyük buhran diye anılır. 1933'e kadar sürmüştür en çok almanya acı çekmiştir hitler iktidar olunca yaptığı düzenlemeler ile ekonomiyi düzeltip almanyaya güç kazandırmıştır. *
Halen dünyada yaşanmış olan en büyük kriz 1929 Krizi’dir. Bu krizin dünyayı en az I. ve II. Dünya Savaşları kadar etkilediği de açıktır. Büyük bunalımın yol açtığı 1930’lar dünya tablosuna bakıldığında ekonomik krizlerin bazen insanlık tarihini etkileyecek boyutlara varabileceği rahatlıkla görülebilir. Bu yüzden ekonomik krizlere yalnızca ekonomik değil aynı zamanda sosyal hatta politik bir olgu olarak da bakılmalıdır.
teğet geçmiştir.
savaşın yarattığı ekonomik çalkantılar üzerine bir de, patlak veren kriz eklenince almanya'da hiperenflasyon yaşanmış; işsiz sayısı bir hayli artmıştı. tarihindeki en fazla işsiz sayısını bu dönemde gören almanya; o dönem 4 milyon olan işsiz sayısını, bugün bile psikolojik sınır olarak kabul etmektedir.
atamızın gayet zekice davranarak ekonomimizi karma ekonomiye çevirdiği kriz .
(bkz: büyük buhran)
klasikler'e göre arz fazlasından, keynes'e göre efektif talep yetersizliğinden, monetarist'lere göre para politikasının etkin kullanılmamasından, yeni klasiklere göre ise piyasada hakim olan belirsizlik olgusu yüzünden kaynaklanan krizdir.
Daha önce görülmemiş bir düzeyde deflasyon yaşanmış ve her arz kendi talebini yaratır görüşü olan say kanunu çökmüştür.

Bu Krizden sonra kamunun ekonomide etkin rol alması gerekliliği görüşü, 1970'lerde yaşanan petrol krizi ve maliyetlerin yükselmesinin yanında aşırı işsizliğin yaşandığı stagflasyon yıllarına kadar etkin politika olarak yerini almıştır.

Edit: aşağıdaki entry'de de belirtildiği üzere klasiklere göre arz fazlasından dolayı değil, artan reel ücretlerin görünmez el sayesinde dengeye gelememesinden dolayı kriz çıkmıştır. Yanlış bilgi vermiş olmayayım.*
klasiklere göre arz fazlasından değil, reel ücretlerin yüksek olmasından meydana geldiği iddia edilen kriz. ekonomilerin dışarıya karşı yüksek gümrük tarifeleriyle kapanması en önemli sonuçlarından biridir. yarattığı baskı ekonomik milliyetçiliğin ortaya çıkmasına neden olmuştur. toplumda yarattığı infialle totaliter yönetimler ülkelerde iktidara gelmiştir.

klasik anlayışın çökmesine, para ve maliye politikalarıyla ekonomiye aktif müdehaleyi savunan keynesçi anlayışın egemen olmasına neden olmuştur. yani "devlet zorunlu bir fena "diyen anlayış etkinliğini yitirmiştir.
amerikan ekonomisinin daralmasıyla tüm dünyayı etkisine alarak ülkeleri kapitalizmin yapısal krizlerine sokarak daha da fakirleştiren krizlerin en önemlisidir .
yeni kurulan türkiye cumhuriyetinin devletçi ekonomik politikaya geçmesine neden olmuş krizdir.
iktisatçı değilim amma biliyorum ki 1929 krizinden marksist ülkeler hiç etkilenmedi etkilenen ülkelerde kapitalizmle sosyalizmin ara yolu olan solidarizmi tercih ederek bu krizden kurtuldular. türkiyede ise sosyal hukuksal bir toplum daha oluşmadığı ve güçlü bir işçi sınıfı daha mecvut olmadığı için kapitalizm sosyalizm ve solidarizmden tamamen ayrı ve bağımsız ancak bütün bu ekonomik uygulamalarla yine kesişim kümesi oluşturabilecek kemalist devletçilik modeli uygulanmıştı. görüyoruz ki bugün türkiye uyguladığı kemalist devletçilik sayesinde eski doğu bloğu ülkelerinin yanında gelişmiş bir ülke gibi durmaktatır. yani neoliberalizmi ölümüne savunup devletçiliğin tasfiyesini isteyenler bugün su içip ekmek bulabiliyorlarsa bu kapitalizmden değil şeytan ilan ettikleri kemalist ekonomik programlardan ötürüdür.
84 yıl önce gerçekleşmiş global ekonomik kriz.