17 ağustos, yarası derindir. Travma boyutu yaşattı, hala 3 şiddetinde deprem olsa hisseder. Evi boşalttırırım. Allah'ıma binlerece kez şükür ailemden kimseye birşey olmadı. Ama o korku izi silinmeyecek biçimde beynime kazındı.
büyük acının tarihidir. akabinde gelişen olaylar, yüzlere yansıyan korku ve bir daha hiç geri gelmeyecek olanlar dün gibi akıldadır. allah bir daha böyle acı yaşatmasın.
maalesef yaşadım,gölcükte oturuyorduk depremden 1 ay öncesine kadar şans ya işte temmuz'da istanbul'a taşındık depremi istanbulda yaşadım,gölcük de ki evimiz mi ? komşularımız mı ? hepsi bitti,geriye gittikten sonra gözyaşları kaldı o kadar evimizin altında ki ekmek fırını patlamış,komşularımızın bir çoğu hayatını kaybetmiş geride kalanlar da yakınlarını kaybettiği için çırılçıplak sokaklar da geziyordu delirmişlerdi,korku demekti 17 ağustos acı demek bir çok hayatın son bulup geride kilerin buna direnmesi demek.
daha çocukken ve ölüm sana çok uzakken, televizyonda kendi yaşıtlarının cesetlerini görmektir 17 ağustos 1999. ilk kez ölüm bu kadar yakın gelir insana. babaanne ölmesi gibi bir şey değil. komşu dede ölmesi gibi de değil. o gün öğreniyorsun ki çocuklar da ölüyor...
küçüktük, aklımız ermiyordu. bir gece bizim bulunduğumuz yeri çok da abartılı olmayan bir sarsıntının yaşanmasıyla korku kapladı.
gece karanlık, uykular bölündü. tüm mahalleli telaşla kendini sokağa vurdu. ben de kalktım yatağımdan, aklım sarmıyor.
korkmayalım diye biri radyoyu açmış, o zamanlar meşhurdu; gökhan özen'in aramazsan arama'sı. o çalıyor.
her yer zifiri karanlık, hayal meyal hatırlıyorum. herkes birbirine sorular soruyor, korkuyu endişeyle karıştırıp bölüşüyorlar işte.
o zaman anladım komşuluk ne demekti, insanların bir arada uyum içinde yaşadığı yılların son demleri olmalı.
bir kaç gece devam etti bu gece yarısı kalkmaları. öyle heyecanlıydı ki, sırf o sahneyi daha fazla yaşayabilmek için geç yatıyor, ufacık bir tıkırtıya kulak asıyordum.
mutluluk buydu belki, herkesin aynı dili konuşuyor olması, birlik beraberlik falan. oysa şimdi ne kadar saçma.
insanların saklayacak hiç birşeyleri yok. karanlık herkesin kimliğini gizliyor sanki, korku aynı anda hissedilen tek ortak duyguydu, herkesi birbirine kenetlenmeye iten.
çoğu insanın canını yakmış o gün, çoğu insanın hayatında hatırlayıp vahlandığı tarih olmuş. çocuk aklımla bana oyun geliyordu, mutlu ediyordu. bitmesin istiyordum. herkes 'eve girmeyelim' diyordu, onların ki korkudan. bense mutluydum dışarda, huzur vardı.
4 yıl önce yazmışım bu yazıyı , tam 4 yıl önce kağıda dökülmüş duygular .
Agustos ayı yaklastıkca bır huzun kaplıyor ıcımı...Yıllar once yasananlar dun gıbı resmi gecıtte ve hepsı yenıden gozlerımın onunde . Dılım varsada tek tek anlatsam yasadıklarımızı bunun zamanı var bılıyorum ve cesaretımı topladıgımda sızınle paylasmayı umuyorum
Gokyuzune bakarken dusundum dun gece, ne cok yıldız var bu aksam dedım ıcımden ..O gecede aynı seyı soyledıgım geldı aklıma bırden ve dusundum yıtırdıklerımızı ,yıne boyle yıldızlı bır yaz gecesıydı..Ne kadar acı yukluyduk ve ne kadar cabuk yıtırdık ,ne kadar cabuk
Bır korku fılmı sahnesınden alıntıydı hepımızın hayatları Hepımız ıcın acının anlamı farklıydı..Kımımız yıtırdıklerımıze aglıyorduk,kımımız sukredıyorduk ama toplu yasanan bır acı ınsan yuzlerınde yer edıyordu..
Tek yurek olmak deyımını en cok anladıgım zamanlardı ve gunler Tek yurektık hepımız bır o kadarda yalnız ,bır acızıyet bambaska bır butunlugu doguruyordu..
Hıc tanımadıgınız ınsanlar sızın ıcın cok degerlı oluyordu ,bırden hayatınızda yer edıyorlardı yepyenı ılıskıler kazanıyordunuz..Ve haberını aldıgınız her olum bıraz daha yıkıyordu sızı deprem yıkıntılarının ardından Her ınsanın olumuyle bır parca daha eksılıyordunuz
Ölümden kacmak nasıl bırseydır ogrenıyordunuz ,Ölüm nefesını her sokakta sıze hıssettırırken ,her sokak bıraz olum kokuyordu
Butun doga butunlesmıs karsı koyuyordu sankı ınsanogluna.. Gokyuzune bakmaktan korkar hale gelıyordunuz ,yangınlar her an havaya ucacak bır sehırden nereye kacabılecegınızı dusunduruyordu sıze Bır dagın tepesınde yıtırdıklerınıze aglıyordunuz
Hayatınızda hıc unutmayacagınız bır sahne canlanıyordu yıne gozunuzde..Deprem sonrası yangınların ardından bırının feryadıyla ırkılıyordunuz tupras patladııııı dıye bagıran ses ve yerınde fırlayan yuzlerce ınsan goruyordunuz Onlardan bırıde sız oluyordunuz ve yanınızda en deger verdıklerınız yanı aılenız
Iste orda hayatınızda son kez gordugunuz arkadaslarınızla vedalasıp yol alıyordunuz bır bılınmeze..Gozyaslarıyla mılyonlarca ınsan kımı kosarak kımı haykırarak kımı cocugunu kapmıs tam zıt ıstıkamete kosarken kımı arabasına atlamıs bır bılınmeze yol alırken gecıyordu omrunuzden hayatlar, ınsanlar ,yuzler ıcten ıce veda edıyordunuz bır gecmıse
Nereye gıttgınızı bılmeden
Hepımızın kafasında aynı soru vardı bılıyordum , nereye gıdıyorduk????
Arabanın camından donup bakıyordum olmeden once son duamı ederek sanırım bunun sonu yok dıyordum hayatta en korktugum ölüm seklı benı dıpdırı yakalıycak sımdı, en sevdıklerım yanmdayken hemde, bu acını tarıfı olabılır mı???
lutfen ölüm sımdı gelmesın ,bu cok fazla dıye sayıklıyordum...
sıkısan trafıgın ve feryatların ıcınde anneme dondugum anı unutmuyorum camı acmıs bagırıyordu karsı ıstıkametten gelenlere Allah askına gerı donun .
Babamın arabayı carparak barıyerlere, suursuzca kullandıgı arabanın dıreksıyonunu tutan annemı hatırlıyordum ve kardesımın faltası gıbı acılmıs gozlerını..
Kopegımız kucagımda bana saskın saskın bakarken ve kusumuz kafesınde cırpınırken..
Insanlar nelerını yıtırdı sukurkı hepsı hayatımda dedıgımı hatırlıyorum
Ve annemın feryadının ardından aklıma gelenlere anlam vermeye calısıyordum..
Kımseye zarar gelsın ıstemıyorduk sıkısan trafıgın akılalmaz sekılde karısacagını hesaba katmıyorduk ,annemdı o benım ,canım annem ,kac hayat daha kurtulur dıye bakıyordu ,ınsanların olume dogru gıtmelerıne goz yumamıyordu yınede bırseyler yapma cabası ıcınde cırpınıyordu
Yanı Tanımadıgımız ınsanlar bıranda hayatımızın parcaları oluyordu..olum bıze yaklasıyordu bılıyorduk bunun sonu yoktu bosuna cabalıyorduk yınede yola dusmustuk ıste
Bır yangının bırkac sehrın havaya ucması demek oldugunu bılerek ..
Cunku yasadıgımız sehır bır fay hattının uzerınde kurulması dısında canlı bır bombayla yan yana oturmak kadar acık ve net fabrıkaların sanayının sorumsuzca yerlestırıldıgı bır tehlıke cukuruydu ..
En sonunda bıryere vardıgımızı hatırlıyorum ve dusundugum tek sey savrulan hayatlarımız ve son kez gordugum arkadaslarımın artık nerede oldukları , gerıde bıraktıgım sevdıklerımın hayatlarından duydugum endıse ve onları sehırde bırakmıs olmanın vıcdan hesabıyla zaman ılerlıyordu ..Beynımde bınlerce soru kordugum olmus bogazımı sıkıyordu gozyasımsa akmıyordu akıl almaz ve bıtıp tukenmez bır tıtremeydı hatırladıgım
Bır dagın en tepesınde beklemeye basladık nerde ne sekılde sonuclanıcagımızı bılmedıgımız sonumuzu
Baska bır surec baslıyordu..
Beklemek; karın agrılarıyla,beklemek acıyla,gelen haberlerle yıkılmak, haber alamadıklarınızdan haber beklemek ve yınede umut etmek
Yıkılan bınaların kapattıgı yollardan ulasamadıgınız ınsanlara kmlerce yuruyerek ulasma cabası ,hıc bırsekılde ulasılmayan telefonlar, bu arada cephanelıklerın benzın ıstasyonlarının yangın yuzunden bosaltılacagı sozlerı beynınızde nereye kacabılıriz kı artık beklemek zorundayız sozlerı beynınızın ıcınde..alınan mutlu haberlerın yanında , husranlar, feryatlar,yıtırılenler, kalp kırıklıkları
Tecrubelerın en buyugu kucuk bedenlerımızde ..Olanlara anlam vermeye calısan beynımızle..
Yıllarca ozendıgınız cadır yasantısına anı gecıs...Yıkıntılar arasındakı evınızden bırkac parca bırseyler kurtarma planları ıcındekı babanız
Mal canın yongasıdır ,cana gelıcek mala gelsın sozlerı kulaklarınızda kaybedılenlere ragmen yınede her daım sukreden annenız..
Ilk gece, bahsettıgım cadırların yardımların ulasmadıgı o ılk gece..gıttıgınız yerde sızın ıcın cıkarılmıs yataklar annenıze sarılarak ve tum gece tıtreyerek gokyuzune bakmaktan korkup dısarda yatmak ,gozlerınızı acmak korkusuyla yınede cocuk aklıyla neler oluyor dıye sorgularken ve tıtrerken tırtır ama soguktan degıl
Ustunuz basınız ıslak uzerınıze yagan cıgın verdıgı ıslaklıkla usuyurek uyandıgınız o gece sabahına cıkarmıyız dıye dusunurken ..Basınızda bır yaslının okudugu duaya o an yeter sus artık dıye bagırmak ıstedıgınız, kulaklarınızı tıkadıgınız bır acıya donusurse napardınız???
Bu ve bunlar gıbı yuzlerce anı anlatabılırım sıze aynı tıtremeyle yazdıgımı farkettım kendımı sıkmaya basladım yıne ve sımdılık bu kadar yeter dedım..
Bılıyorum depremı yasayan her ınsanın 17 agustosa bakan cercevesınde bınlerce yasanmıslık bınlerce acı dokulecektır satırlara,bunlarda benım penceremden satırlara dokuldu gece gece
O geceden sonra suna ınanır oldum..bence herkesın bır yıldızı var Gokyuzunde gordugumuz yıldızlar dunyanın herhangı bır yerınde hayatını kaybeden ınsanların yıldızları ..Ve kayan her yıldız bır olumun habercısı..O gece bınlerce yıldızın her an gokyuzunden yere dusecekmıscesıne yakın ve bır o kadar cok olmasının tek anlamı bu bence
Bu gece yıldızlara bakarken yıne aynı seyı dusundum o gece olen ınsanların son kez dunyaya bakmaları ıcın bır sans yıldız olmak bence
Aradan uzun yıllar gectı ,dedım ya her bırımız ayrı yerlere savrulduk .Ve o yıllardan sonra hıcbırsey eskısı gıbı olmadı..
Yınede sukredıyoruz ..
Olanlar hayata bakısımızı degıstırdı , yasananlar sonrasında bazı seylerın ne kadar bos oldugunu ogrendık..Bazen hayatın akısına kapıldıgımızda o anları gozumun onune getırır sukrederım neler atlattıgımızı dusunerek..
Iste bu gecede bunlar dokuldu satırlara ..Herbırımızın hayatında unutamadıgı zamanlar vardır bu anlara tanıklık eden benımle o haftaları yasayan sevdıklerımınde hıkayesıdır bu..
Hepımızın beynınden gecıp, satırlara yıllarca dokulmeyen..
Yınede aklımıza geldıkce urperten, ruhumuzda bıraktıgı hasarlarla..
Ne yazık kı ruhlara hasar tespıt raporu cıkaramıyorsunuz..
Demem o ki aynı acıları yasamamak tek dılegım..Kaybettıklerımız ıcın soyleyecek seylerım var elbet ,evet belkı cok erkendı ve cok acı yınede rahat uyusun herbırı Dınleyemıyecegız hıcbırının hıkayesını ama duyucagız her 17 agustosta 12 kasımda derınden hıssederek acıyla gıdıslerını
Agustos gelınce Huzun kaplar gogu bu sehırde sessızlık hakım olur
Yıldızlara bakılmaz olur ,gokyuzu ve denıze bakmak ıstemez hıcbır ınsan her depremzede bırkez daha bu acıyla yuzlesır Gokyuzunden denıze yıldızlar duser ve guller atılır denıze yıtırılenler ıcın Uyku bılmez gozler bu sehırde uyunmaz belırınce tarıh takvımde ve uyanıktır herkes 3:02 de
Yuzlerde o acı tekrar belırır...
Herkes o gun cattımı bıraz sessızdır...
elektrik gittiğinde uyanmıştım. deprem sürekli akılda değildir kıyamet kadar, haliyle herkes kıyamet sandı. dışarı bir çıktık ki aman allahım şehir çığlık çığlığa. allah yaşatmasın bir daha. allah uzak tutsun. deprem doğal felakettir evet olacaksa insanların yaşamadığı yerde olsun.
şu hayatta herkesi affederim de 7.4 yetmedi mi diyenleri hiç affetmeyeceğim, her aklıma geldiklerinde küfrü basacağım. 17 ağustos bir yıkımdır, marmara bölgesinde bir acının günüdür. ölenlere rahmet dilerim, unutmadık, unutmayacağız.
çocuktum.küçük bir bedenim kocaman bir yüreğim vardı.dünya hayallerimden ibaretti.herşey toz pembeydi.hayat güzeldi.herşey yolundaydı.ta ki 17 ağustos sabahına kadar.sabah kalktığımda babam televizyon karşısındaydı ve deprem olduğunu söyledi bana.deprem neydi onu bile tam bilmiyordum.evler sallanıyor dediler bana.sonra günler geçti ve haberlerde öğrendim depremin ne demek olduğunu.yıkılan evler yıkılan yuvalar kapanmayacak kocaman yaralar.
ve 17 ağustos denilince aklımda hep bir fotoğraf karesi canlanır.
yıkılan evinin önünde elinde somun ekmekle duran gözyaşlarını silen yaşlı bir amca.yıllar eskitememişti belki de onu ama bir deprem herşeyini elinden almıştı.belki eşini çocuğunu torununu evini yuvasını yorgun kalbindeki hayallerini.
bu mübarek ayda allah bu talihsiz günde hayatını kaybeden insanların mekanlarını cennet eylesin.umarım bir daha benim güzel öfkeli ülkemde böyle şeyler yaşanmaz.erzincan bingöl lice marmara ve son olarak van depreminde yaşananlar bir ders olur da bize artık enkaz altında yükselen çığlıkları duymayız.
allah bir daha hiçbirimize o görüntüleri görmeyi o çaresiz yakarışları işitmeyi nasip eylemesin.
tek tek adlarınızı bilmesekte hiçbirinizin acılarını unutamadık.
mekanınız cennet olsun.
aradan tam 13 sene geçmiş.
o felaket günü doğanlar bugün sözlüklerde yazıyor olabilir. haliyle biz de epey yaşlanmışız.
17 ağustos 1999...
bursa'da felaket sıcak bir geceydi. henüz yeni evliydik, çocuğumuz yoktu...gece hanımın haykırması ve dürtmesi ile yataktan fırladım.
daire kapısı dövülüyordu. sanki alacaklı biri kapıya gelmiş, kapıyı ısrarla çalıyor gibi...
uyku mahmurluğu ile hırsız sandım, 32'lik pprc borudan yapmış olduğum haydar ile kapıya doğru seyirttim, sokak kapısını açtığımda tüm apartmanın "deprem, deprem..." diyerek merdivenlerden indiğine şahit oldum.
o an yere baktım, ayaklarımın altındaki zemin yukarı aşağı gidip geliyordu, tavan adeta oynuyordu.
hanımın elinden tutarak salona geçtik, millet dışarı kaçarken biz birimiz yere düşmesin diye televizyonu tutuyor, birimiz tavanda sallanan avizenin yere düşmemesi için sabitlemeye çalışıyorduk.
derken sarsıntı sona erdi, komşularımızdan biri açık kapıyı görmüş içeri daldı ve bize kızarak;
"ne yapıyorsunuz siz, afet bu çıksanıza dışarıya" diyerek bizi evden çıkarttı.
cep telefonu vasıtasıyla bursa'nın bir başka mahallesindeki anne ve babamı aramaya çalıştım, ne mümkün. şebeke mebeke yoktu, tanıdık, eş dostu aramaya çalıştım mümkün değil...
aklıma araba geldi, arabaya bindik radyoyu açtık.
adapazarı, izmit, yalova, gölcük, istanbul'un bazı bölgeleri...
yerle bir olmuş meğerse.
bursa ve çevresi ile ilgili birşey yok. gemlik'te yıkılan bina varmış. gemlik...babaannem...çıldırmamak işten değil.
aradan geçen süre, bilgi kirliliği, millet apartmanın önünde dedikodulara, senaryolara başlamış...
bu sırada babamlar geldiler, onlar da bizi merak etmiş, arabaya binip gelmişler. ben hala olayın ciddiyetinin farkında değilim, eve çıkıp uyuyacağımı söyledim ki artçı sarsıntılar başladı...
o geceyi sokakta geçirdik ailecek.
ertesi gün dükkan geldi aklımıza. mal canın yongasıdır misali peder bey ile dükkana gittik, herhangi bir hasar yok. bu arada doğru düzgün haberler gelmeye başladı, dükkanı kapatıp gemliğe gittik. babaanne iyi. zaten amcamlar hemen almışlar onu, ama diğer amcam, yalova'da yaşıyor ve evleri yıkılmış. şükür ki ailecek gemlikte oldukları için felaketten kurtulmuşlar.
ben hala eve girmeye çalışıyorum, nasılsa geçti artık diye.
annem, babam, eşim karşı çıkıyorlar, komşular engelliyorlar ve o gün günlerce sürecek sokakta yatma dönemimiz başlıyor ailecek.
piknik tüpü, ufak televizyon, dükkandan jeneratörü de getirdim oh mis...
devrisi gün bismillah diyerek dükkanı açıyoruz. lakin etrafta kimseler yok. televizyondan olanı biteni takip etmeye çalışıyoruz.
büyük felaket...
ölü sayısı binlerle ifade ediliyor, kağıt gibi katlana katlana yıkılan koca binalar, enkaz altından çıkan cesetler, akut makut kurtarma operasyonları derken televizyonda bir haber; "israil'den gelen kurtarma ekipleri yalova'da 2 kişiyi enkaz altından kurtarmış, deprem bölgesinde su-ekmek-jenaratör ve iş makinesi ihtiyacı sürüyor..."
babamla o an karar verdik. tüm elemanları çağırdık, bu arada ben kamp yaptığımız apartmanın karşısındaki parka gittim ve jeneratörü alıp bagaja yerleştirdim. elemanlar da dükkandaki hilti, kesici taş, manivela vb enkaz kaldırmada işe yarayacak aletleri yerleştirmişler kamyonete, bir tanıdıktan da 500 lt'lik su deposu koyduk kasaya, arabcın önüne de olmazsa olmaz türk bayrağı...
o gün ben orhangazi-yalova arasındaki amatör yardım konvoylarını gördüğümde anladım ki bu milletin başına ne zeval gelirse gelsin altından kalkmasını bilir...
yollar bizim gibi deprem bölgesine yardıma koşan insanlar, arabalarla doluydu...gözyaşlarını tutmak ne mümkün?
yalova'ya vardık ve burada yapılan çalışmaları yürüten "edremit piyade alayı komuta merkezi"ne yardıma geldiğimizi bildirdik. yanımızda getirdiğimiz iş makinaları ve ekibimizle birlikte yanımıza verilen askerler ile birlikte enkazlara yönlendirildik.
jeneratör, komprasör, hilti adeta nimetti o günlerde. ben ve 7 eleman daldık enkazlara, bir kişi bile kurtarsak içimiz rahat edecek, huzura erecekti.
1...2...3...4...5...ertesi gün bir 5 daha, devrisi gün 2...
toplam 12 ceset çıkardık enkazlardan, malesef hayat kurtaramadık, bu arada bizim kamyonet yalova'nın güney köyünden 15-20 sefer yaparak su taşıdı. buruktuk. nereyi deşsek ceset çıkıyordu...olmadı...yapamadık...
4 gün gece gündüz çalıştıktan sonra devlet olaya hakim olmaya başladı, geri döndük...
şahit olduğumuz acılar ve gördüğümüz manzara bizi hayattan koparmıştı. 2 gün elimi yüzümü bile yıkamadan o tozlu ve ceset kokulu elbiseler ile yattım parklarda.
ama hayat devam ediyordu. olan olmuş, biten bitmişti, elimizden gelenin en fazlası buydu.
tam 1 ay sokaklarda, parklarda yattık, kimse evine, evlerine giremiyordu...
işte 17 ağustos 1999'da yaşadıklarım, hissettiklerim, yaptıklarım...
bugün, o felaketten pek çok ders aldık.
içiniz müsterih olsun ki 2000'den sonra yapılan tüm binalar sağlıklıdır, yıkılabilir ama en azından içindeki insan ölmez...ama ya 99'dan öncekiler?
99'dan önce yapılmış binalarda oturan her insan aslında betondan tabutun içinde yaşamını sürdürmekte.
ölenlere allahtan rahmet diliyorum,mekanları cennet olsun. ölenlerin yakınlarının da tekrardan başı sağolsun. bir daha olmasın, bu kalpler bir daha böyle yanmasın inşallah.
17 Ağustos 1999 Saat:03. 02 biz daha 9 yaşındayken ve büyümeye devam edecekken hep 9 yaşında kalacak olan çocukların öldüğü tarih.. Büyük, küçük, herkes, depremin değil beton yığınlarının öldürdüğü bütün o insanlar..