Toplum olarak yaşanan dejenerasyon düşünülünce...
istanbul depreminde ölenler şanslı, yaralı olanları düşünmek bile istemezsiniz.
şunu asla unutmayın: 1999 Gölcük depremi olduğunda deprem bölgesinin 1 saat uzağında istanbul gibi hastane, ambulans, asker-memur, iş makinası dolu mega bir kent vardı ve bu kent (istanbul) depremzedeleri kurtardı.
peki olacak depremde istanbul'u kim kurtaracak?
Şu an Corona virüs salgını var ve istanbul'u vuracak deprem ile virüs salgını kıyaslamak insanın aklına hakaret olur.
Daha da basit bir örnekleme yaparsak Corona salgını 3 yıl sürse 100.000 kişi ölse ekonomik sosyal olarak Türkiye cumhuriyetine vereceği zarar 7.4 şiddetinde depremin yanında devede kulak olarak kalır.
Devlet kurumları arasında organizasyon iletişim iş birliği vs konularına girmeye gerek yok.
Yazacak o kadar çok şey var ki...
istanbul da doğan grubunda gazetecilik yapıyordum. 2.30 gibi eve dönmüştüm yorgunluktan bitik durumda kıyafetlerimi bile çıkarmadan yatağa atmıştım kendimi. ranza daha doğrusu. üst katta kız kardeşim yatıyordu. "abi abi ne oluyor? " sesi ile uyandım gözlerimi araladım ev tatlı tatlı sallanıyordu. deprem oluyor yok bir şey uyu dedim kıza. serde izmir'lilik var ya , her sene kafadan 5 şiddetinde sallanıyoruz ya alışmış bünye. babamın kalkın deprem diye odaya dalması ile amma abarttınız be altı üstü bir deprem diye söylene söylene çıktım evden dışarı. tüm salacak sokaklarda idi. o an anladım bir boklar döndüğünü.
cep telefonları kilitlenmeden gazeteyi aradım istihbarattaki çocuk abi bir yer yok oldu ama neresi bilmiyoruz dedi. hemen gazeteye koştum. yalova çınarcık taraflarında olduğunu öğrendik. (bkz: iskender ığdır) masa komşumdu. hemen onunla temasa geçtim. ilk deniz otobüsü ile yalova ya indiğimde manzara korkunçtu. gazetecilik orada bitti, kurtarmacılık başladı. sonra 1 ay enkaz altından can bulma çabası. ve ömrüm boyunca kulaklarımdan gitmeyecek bir ses ile, burnumdan asla gitmeyecek çürümüş ceset kokusu..
o gece yalova merkezdeki evimizde olmamamız , şuan hala ailemin ve benim nefes alıyor olmamızın en büyük tevafuğu olduğunun kanıtıdır kanımca. şahşen 5 katlı apartmanın 4. katında bulunan dairemiz yaşanılan 45 sn sonrası zemin kattı artık. Dairenin içinde sadece çatlaklar varmış gerçi. kesip başka bir tarafa taşısan yaşasın ama öyle olmuyor tabi. neyse ki o gece yalova da köyümüzdeydik. can pazarını fazla hatırlamam küçüktüm. salavatları ve salatalık serasında uyuduğumuz , eve battaniye almaya giren ablalarımızın hızlı kaçışlarını falan hatırlıyorum anca. bir de eve bakmaya giden babamın yatağımın üstüne düşen gardolabımın altında benim olmadığım için bana sarılışını. çok insan vefat etti enkaz altında. hepsi nurlar içinde yatsın. hala 17 ağustos geceleri tüylerim diken diken olur. allah bir daha yaşatmasın.
Mühendislik eğitimine yeni başlamıştım ve sadece şunu söyleyebilirim maalesef.kireç yetiştiremiyorlardı.artık ne olduğunu siz anlayın.çok sorguladım acaba bıraksam mı bu mesleği diye ama onlar aklıma geldikçe statikçi olmam yolunda emin adımlarla yürüdüm.
"gölcük depremi, izmit depremi ya da marmara depremi, 17 ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03.02'de gerçekleşti. kocaeli gölcük merkezli ve 7,5 büyüklüğünde gerçekleşen deprem, büyük çapta can ve mal kaybına neden oldu. 17 ağustos depremi, tüm marmara bölgesi'nde, ankara'dan izmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi. resmi raporlara göre, 17 bin 840 kişi öldü, 43 bin 935 kişi yaralandı. 505 kişi sakat kaldı. 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar gördü.
milyonlar etkilendi
yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilendi. bu nedenle, türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biri oldu. deprem gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biri olarak kayıtlara geçti.
depremin bu kadar çok can kaybına yol açmasının sebebi olarak; kaçak yapılar, standartlara uygun olmayan binalar ve daha ucuza mal etmek için malzemeden çalan müteahhitler gösterildi. depremden sonra tüm türkiye'de geçerli olmak üzere deprem yönetmeliği çıkarılmış, zorunlu deprem sigortası gibi birtakım düzenlemeler getirilmiş olsa da, inşa edilen yeni binaların halen depreme karşı dayanıklı olarak inşa edildiklerini söylemek zor."
Bu millet devletine dünyada en sahip çıkan millet. Devlet de borcunu ödeyecek vatandasa sahip çıkacak. Binasini, imarini, toplanma yerini, acil ihtiyaç merkezlerini, risklerini takip edecek.Başımız sağolsun.
biz ankara'da oturuyoruz. yalova'da aydın sitelerinde bizim ve tüm ailemizin yazlıkları vardı. yazlığımıza iki gün sonra gidecektik, eşyalarımız bile hazırdı. o gece ankara'da hava bunaltıcı sıcaktı. yıldızlar aşırı parlaktı. gecenin yarısında ankara'daki evimiz sallanmaya başladı. pencerelerden ve kapı kasnaklarından sesler geliyordu, elektrikler kesildi. doğalgaz vanasına ulaşmamız mümkün değildi çünkü yürüyemiyorduk. aklımıza ilk gelen şey deprem merkez üssünün ankara olduğu idi. saatler sonra pilli radyodan depremin merkez üssünün gölcük olduğunu öğrendik. akrabalarımıza cep telefonundan ve sabit ev telefonlarından ulaşamadık.elektrikler gelip televizyonlar yayın yapmaya başlayınca yalova'daki durumu da gördük. bir ekran görüntüsünde teyzemin evinin balkonu gözümüze çarptı. ev yan yatmış, turuncu rengi tente, turuncu şezlonglar hepsi yan durumdaydı. şükür ki hiçbirine bir şey olmamıştı, göçükten sağlam çıkarılan aile fertlerimiz oldu...
bu deprem eğer iki gün sonra olsaydı, biz de yazlıkta olacaktık. şimdi şuan bu entry'i giremeyecek olacaktım. bizim evimiz zemin kattı ve depremde 2.kat zemin kat olup zemin kat iki kat toprağın altına gittiği için kurtulmamız olanaksızdı. zaten yazlık arkadaşlarımın bazılarını o depremde kaybettim. meşhur yazlık sitemizin çardağında okey oynayıp evlerine dönüşte merdivende depreme yakalananlar olmuş...
orada depremde yıkılan evlerin yerine verilen evlerden almadık. yeni evlerin oranın yerli halkına dağıtılmasının daha adilane olacağını düşündük. ayrıca onca yaşanmışlıktan sonra, bir sürü hatıranın toprak altına gitmesinden sonra aynı yerde güle oynaya tatil yapmamız olanaksızdı. yalova sayfası kapandı...bir yazlık, yaz tatilleri ve yazlık arkadaşları bir çok şey geride kaldı...
Yaşadığım en uzun gece.8 yaşındaydım. Kuşadasından 16 Ağustosta akşan 18:00 gibi yola çıktık ve Bursa Orhangazi'ye geri dönüyorduk. 01:00 gibi evde olmuştuk. Yarı uykulu bir şekilde direk uyku moduna geçmişti ailem ben de televizyonu açıp karşısında uyurum diye çizgi film ararken uyuyakalmıştım.03:02 o an gerçekten unutamam.Önce kırılan bardaklar tabakların sesi ile uyandım hırsız var sandım sessizce yerimden kalkmak istedim ama evin bir aşağı bir yukarı sallandığını sadece hissetmiyor aynı zamanda görüyordunda.
Hemen yan odada annemle babamın yanına gitmek isterken o sallantıda kafamı kapıya fena bir şekilde çarpıp yere düştüm.Babam kapı kirişinin orada hepimizi topladı ve bizi yavaş yavaş evden çıkarmak için çabalıyordu. Aynı an da annem kapıya doğru yöneldiğinde üzerine dedemin hediye ettiği evin en ağır eşyalarından biri olan alman dolabı hemen ayağının dibine düştü. Bir şekilde kendimizi evden dışarı attığımızda sokakta gördüklerim akıl almaz şeylerdi. Bayılanlar, ambulanslar yarı çıplak kendini korkudan dışarı atmış insanlar.
Gökyüzüne baktığımda kıpkırmızı bir gökyüzü ve hiç görmediğim kadar yıldız vardı.Sabaha kadar ailemizin diğer fertlerine ulaşmaya çalıştık.Teyzem,dayım ve diğer akrabalarımızla sabah 06:00'a kadar ancak irtibat kurduk. Telefonlar kilit tabi ulaşım yok.Yalovadan alınan kötü haberler inanılır görüntüler değildi gerçekten.
8 yaşındayken yaşadığım bu olayları asla unutamam ve dilerim ki bir daha asla yaşamayız.
17 Ağustos 1999 depreminde hayatını kaybedenleride en içten duygularımla anıyor yakınlarına tekrardan başsağlığı diliyorum.
Peki hazır mıyız? Oturduğumuz bina,semt ne kadar güvenli? Bir su şişesi bile var mı yanında yada ufak ilkyardım çantası ? istanbul rantçıların plansız beton çöplüğü olmuş zaten. Bilim adamları ciddi raporlar veriyor hangimiz can kulak dinliyor? Dolabı bile yerleştiriken çocuğunu düşünüyor musun? iklimler hızlı değişiyor ne kadar umrunda?
Hepsi Hayır... #17Ağustos1999 depremimde hayatını kaybeden Vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Allah o günleri tekrar yaşatmasın diyeceğim ama bi ders çıkarmıyoruz. Günü birlik yaşamayı seviyoruz vesselam...
deprem laiklik ve zina yüzünden oldu diyen soyu belli olmayan annesi belli ama babası 4 elin parmağı kadar olan itlerin bu sözlükte yeri yok. bu münzevi gibi şeref yoksunu piçlerin yerini yurdunu adresini bilen varsa paylaşsın. bunlar gibilerini dövmek, ibret olsun diye komaya sokup her yerde paylaşmak farzdır.
defalarca izledim can dündarın belgeselini. her yıl tekrar izlerim. sonra kulağımda hocamın "deprem sonrası inceleme için gittiğimizde bir nene koluma yapışıp oğlum bu millete bir daha böyle bir olay yaşatmayın demişti. yıllar geçse de olayın yükü omuzlarımdaymış gibi hissederim. paylaşsam da azalmaz. şimdi de size yükledim. bundan sonraki hayatınıza da mesleğinizi de ona göre yaşayın." sözleri yankılanır.
deprem değil ihmal öldürür, hazırlıksızlık öldürür. bugün ya da yarın bir büyük deprem daha görecek nesiliz biz fakat üzerinden geçen 19 yılın ardından sonra sanki hiçbir şey yaşamamışız gibi umarsızız, unuttuk.
depremi unutmayın, unutturmayın. sürekli hazır olun. deprem gerçeğimiz.
edit: yılda bir kez de olsa hatırlayın, unutmayın, korkun. 45 dakikanızı ayırın