17 ağustos 1999 marmara depremi

entry569 galeri67
    125.
  1. 10 sene öncesine bakıp gülmek gerekir. her 17 ağustos günü basında aynı kli$eler:

    "ne önlem aldık?!"

    almadık. almıyoruz. almayacağız. türk milletinin son gün sendromu yüzünden her $ey böyle oluyor. bir önlem alınması için illa birilerinin ölmesi gerekiyor. sadece deprem konusunda değil bu. japonya'da 7.2 büyüklüğünde değrem oluyor, kimse ölmüyor. neden? ke$ke artık iktidar çalmaktan ba$ını kaldırsa da böyle bir günün bir daha ya$anmaması için çalı$sa. olsun, çalı$masın, kendileri bilir. tanrıya $ükür deprem adam ayırt etmiyor. geldiği zaman herkesin evini yıkıyor. senin de evin zor da olsa yıkılır elbet. de mi tayyep? de mi çiller? üzülmeyin artık. saklayın üzüntülerinizi. bu son felaket değil. daha gelecek. o zaman üzülürsünüz kalanıyla. gazetede de yazıyordu; "deprem ku$ağında dünyanın en tehlikeli ikinci bölgesi istanbul" diye. öyle i$te...
    1 ...
  2. 126.
  3. uzun bir müddet geceleri uyuyamama, psikolojik tedavi görme sebebi. dönüp baktığımda aklıma ilk gelenler; enkazdan çıkardığımız vücudundaki tüm kanı boşalmış, kağıt gibi olmuş insanlar, kolonun altında kalan bacağını kasaturayla kesip kurtulmaya çalışanlar ve sırf pintilikten duvara monte edilmemiş allah'ın belası bir dolap yüzünden uçup giden bir peri kızı... ha, unutmadan benim beyaz camda ilk görünüşüm de o zamana rastlar. sanki şimdi çok medyatikmişim gibi kurdum cümleyi ama idare ediverin. inegöldeki abilerim bana bir türlü ulaşamayınca öldüğümü düşünmüşler, 'ne olurdu ısrar etseydik kalması için? 16 ağustos'ta gitti 17 ağustos'ta depreme yakalandı' diye üzülürlermiş. hatta o derece ki; bıraktığım tişörtü dükkanın duvarına asmışlar. sonra bir gün tv izlerken bir moloz yığınının üstünde oturmuş sigara içen uzun saçlı bir yiğit görmüşler. valla haberim yoktu, bilsem öyle plajdaymış gibi uzanıp sigaramı tüttüreceğime başımı ellerimin arasına alıp acılı pozlar verirdim. sanmayın sakın birilerinin ölüsü üzerinde keyif çatmayı seviyorum, sadece ufak bir mola vermiştik.

    adapazarı'na gelen yardımların gönüllüler ve görevliler tarafından iç edilmesine de şahit olduk, evinde en ufak bir hasar, can ve mal kaybı olmamasına, ocağı tütmesine rağmen sırf 'domuzdan kıl koparmak' düşüncesiyle gelip çadırlarda yemek yiyen, dağıtılan giyecekleri kapış kapış alan bencil, karaktersiz insanlar da. hatta bazıları o kadar alçaklaşmıştı ki, buralardan topladığı ayakkabı, elbise vb. eşyayı götürüp köyündeki çocuklara dağıtıyor ve sevaba giriyordu güya. 'bunda ne var'demeyin, ordaki kimsenin ihtiyacı yoktu buna. depremde kimsenin burnu kanamamıştı. fakat oranın uyanıkları devletten yardım alabilmek için viran durumdaki evlerini bu doğal afet sebebiyle kaybettiklerini beyan ediyor, hatta bununla yetinmeyip evin kirişlerine, kolonlarına balyozla saldırıyorlardı. ikinci derece hasar yetmedi, üç beş balyoz salla tazminat kabarsın.

    sırf halk izleyip de 'ah canıım ne kadar duyarlılar' desin diye numaradan arama çalışmalarına katılan fakat tırnağı kırılacak diye taşları özenle yavaş yavaş kaldıran medyatik şahsiyetler de gördük. zaten kameralarla birlikte onlar da kaybolup giderlerdi. tam donanımlı akut gönüllüsünün girmediği enkaza üstünü çıkarıp dalan, yaralıyı çıkarttıktan sonra oturup elindeki kuru ekmeği gözyaşları içinde yiyen yağız anadolu delikanlısı o asker var bir de. cahil, köylü, bağnaz, yobaz dedikleri bu samimi çocukların insanlığı aklıma geldikçe hala tüylerim diken diken olur. neredeyse tüm cemaatler, sedat peker gibi babalar yemek çadırları açarken bizim stk'lar neredeydi düşünürüm hala. gel de kız şimdi sakarya halkına oylarını akp'ye veriyor diye!

    ve politikacılar, ve çifte standart... rahmetli ecevit, bakanlar, milletvekilleri bir sürü siyasi geldi ifadesiz yüzleriyle. sadece başbakanın hüngür hüngür ağladığını 'lütfen adapazarı'na yardım edin, burada durum çok fena' diye yalvardığını hatırlıyorum. kalanları ise süslü festival öküzleri gibi salındılar ortada yalancı bir keder yapıştırılmış suratlarıyla. sonra devlet yardımları başladı, yalova bakan memleketi olmanın avantajıyla kısa sürede toparlanırken, zırnık koklatılmayan adapazarı halkı ankara'ya kadar yürüme eylemi yaptı. yetmiş civarında binası yıkılmış, altmışsekiz ölü vermiş karasu ilçesi afet bölgesi kapsamı dışında tutulurken kahramanmaraş'ın bilmem ne belediyesine yardım yapıldı. e haklılar tabii, belediye binasının sıvaları dökülmüş. yoksa birinin belediye başkanının fazilet partili, diğerinin ise mhp'li olmasıyla yakından uzaktan alakası yok.

    hep gam hep kasavet nereye kadar değil mi? bir komik anı sıkıştıralım bari araya:
    fransız kurtarma ekibi bir enkazdan ses geldiği duyumunu alır. uzun uğraşlar sonucu adama ulaşırlar. yukarı çekerlerken 'iyi misin, bir yerin acıyor mu' diye sorarlar ama bunlar asil adam bilirsiniz, kolay kolay fransızca'dan başka dil konuşmazlar. tam bir çark caddesi hafızı olan depremzede bunlara doğru kocaman olmuş gözleriyle bakarak ' eeh amına koyim ne depremmiş! ta fransa'dan çıktık' der.

    neydi tüm bu yaşananlar? kimilerinin dediği gibi hizaya gelmemiz adına gönderilmiş bir felaket mi yoksa normal bir doğa olayı mı? kader nedir diye soruyorum çoğu zaman kendime. acaba o gün bir arkadaşta kalmış olsaydım ben de ölecek miydim?

    peki ya o deprem sadece bir gün önce olsaydı şimdi yine gökyüzünden el sallıyor olur muydun bana? yoksa o kahrolası moloz yığınının altından beni de seninle birlikte mi çıkarırlardı?

    soruları bir yana bırakıp, öldüğümü düşünen çok sevgili bir abimin şiirini ondan izinsiz buraya yapıştırarak kaçızlarım. allah tekrarını yaşatmasın.

    ''saat gecenin üçü be halil
    saat gecenin tam üçü...
    sen yoksun.
    ekmeğim var,tuzum da ve hatta soğanım da
    bir sen yoksun yanımda
    bir sen yoksun be halil.

    saat gecenin üçü be halil
    saat gecenin tam üçü...
    bir bekçi düdüğü böler sessizliğini gecenin,
    bir de köpek havlamaları.
    saat gecenin üçü be halil,
    saat gecenin tam üçü
    bir de benim ağlamalarım.

    saat gecenin üçü be halil,
    saat gecenin tam üçü...
    neyleyeyim?
    ben üstü açılmış bebelerin,
    üstünü örtmek için nöbetlerdeyim.

    saat gecenin üçü be halil
    saat gecenin tam üçü.
    dördü hiç olmayacak
    dördü hiç olmayacak''
    31 ...
  4. 127.
  5. kimilerine göre allah'ın gazebını hak eden insanlara verilen felaket. o kadar aymazlaşabiliyorlar ki bunlar o insan yapımı tabutların altında kalıp can çekişen türbanlı kadınların suratına tükürürcesine ayet yorumu yapıp "7 4 yetmedi mi" gerizekalılığı yapabiliyorlar.

    birilerine göre allahlarının masum insanlara verdiği gazap. bana göre insanın insana yaptığı zuküm, cinayet.

    kimileri içinse dinlerini dayatmak için malzeme haline getirilen bir ceza. eğer varsa tanrınız kendisini sizin bu hastalıklı zihniyetinizden korusun.
    1 ...
  6. 128.
  7. 10 yıl önce 8 yaşında, depremin ne olduğunu bilmeyen bir çocuk için anlaşılması zor fakat korku veren doğal afetti.

    gece uykuda yakalamıştı çoğu insanı. 45 saniye boyunca ölmeyi bekledi insanlar. üzerlerindeki duvarların başlarına çökmesini beklediler. bazıları bekledikleri gibi aramızdan gittiler. bazıları şanslıydı. depremin durmasıyla birlikte kendilerini dışarı atabildiler. ama korkuları geçmemişti. geçemiyordu sakinleşemiyordular. çünkü artçı depremler devam ediyordu ve patlama oluyomuş gibi sesler gelmeye devam ediyordu. kötüydü, çok kötüydü.

    daha kötüsü ne biliyomusunuz? aradan geçen 10 yıl boyunca her hangi ciddi bir önlem alınmadı. insanların acısı daha geçmemişken muhtemel istanbul depremiyle türkiye nin 50 yıl geriye gideceği iyi senaryolar arasındayken nasıl bu kadar vurduymaz olabilir baştaki insanlar. işte daha kötü olan bu. hiç kimse önlem almıyo. araştırmalar yapılıyo, depremin şiddetinin büyüklüğü tahmin ediliyo, senaryolar yazılıyo fakat çok ilginçtir ki türkiye o güne doğru yavaş yavaş yaklaşırken hiç bir önlem almıyo.
    0 ...
  8. 129.
  9. Arama kurtarma çalışmalarını takip ettiğmiz günlerde 'kimse varmı?' Sorularının hala kulağımda çınlaması...
    Unutmadık unutmayacağız...
    0 ...
  10. 130.
  11. yürekleri dağlayan acıların yaşandığı, on yıl geçse de izlerinin silinmediği felaket. Allah ölenlere rahmet etsin.
    2 ...
  12. 131.
  13. ders almadığımızı hatırlatan deprem, şöyle ki hala civarda okuyan öğrencilere hasarlı evleri makyajlayıp kakalayan insanlar var.
    0 ...
  14. 132.
  15. gece 3 buçuk sıralarında yatagımda uyanık halde yakalandıgım ve her anını hissettigim depremdir. başladıgı anda apartmana uçak füzesi düştügünü zannettigim depremdir. 45 saniye süren sarsıntılardaki o sesleri hala unutamam. psikolojimin bozuldugu yıllardır. içimden buraya kadarmış dedigim ölümü hissettigim olaydır.
    3 ...
  16. 133.
  17. hatırladığım zaman "çok şükür" dedirten depremdir.ya o sırada bir sebepten memleketimde olsaydım? düşünmek bile istemiyorum.
    1 ...
  18. 134.
  19. devamının geleceği aşikar olan felaket. hazırlıklı olmak lazım. bir gece ansızın gelecek.
    1 ...
  20. 135.
  21. 136.
  22. küçük olmama rağmen düşündüğümde hala beni etkileyen bir olaydır. allah bir daha yaşatmasın. üzücü bir olaydır tanıdık tanımadık birçok kişini ailesi yok olmuş bu yüzden hayata küsmüş insanlar. çaresizlik mi desem enkaz altında ölmemiş beklerken ölen insanları mı desem bilemiyorum anlatamıyorum allah sabır versin bu olay için hepimize.
    1 ...
  23. 137.
  24. Sonun başlangıcıydı sanki o gece.

    o gün, her günden daha sıkıntılı başlamıştı. Hava aşırı sıcak ve nem oranıda bir o kadar yüksekti. zaman sanki hiç geçmeyecek gibiydi. oyunlar oynandı, muhabbetler edildi. sıcak yaz gününün sefası hakimdi insanlar üzerinde. herkes gece olacaklardan bir haber dağılmıştı evlerine. ama sıkıntı hala aktifti üzerimizde, kimimizi derin bir uyku hali kimimizi ise sıcaktan ve nemden rahatsız eden bir hal almıştı. Dalıp giderken mutlu rüyalara. Son 5 dakika vardı küçük kıyametin kopmasına. öncesinde bir gürültü koptu. açtık gözlerimizi, aslında anlam verememiştik. neydi bu sarsıntı, yıldızlar neden cok yakında. bu gürültüde neyin nesiydi. Hay allah bak elektiriklerde kesilmiş. derken dışarda bir kalabalık belirdi. herkes kardeş gibiydi birlikte yemek yiyen insanlar, birbirlerine sahip çıkan insanlarla doluydu etraf. Sonradan öğrendikki deprem olmuş. onlarca can gitmiş, onlarca insan binalar yıkıntılar altında kalmış. Yeri geldi hep bir ağızdan ağladık. Yeri geldi kimsesiz kalanların kimsesi olduk. ama bu deprem bize öyle birşey öğretti ki. ayrım yapılmaksızın insan insandı. o gün ders oldu bizlere. insanları birbirine bağlayan bir sebepti belkide bizim için.

    Allah-u teala'nın Düşmanıma dahi öyle bir gün yaşatmaması dileğiyle..

    Depremde yakınlarını kaybedenlere başsağlığı.
    Sağlığını elini, kolunu ve bacağını kaybedip yarıda kalan arkadaşlarımızada allah tan sabır diliyorum.
    3 ...
  25. 138.
  26. enkaz altından gelen inlemeler, o enkazların başında çaresiz yardım bekleyen insanlar, evladı kucağında çırpınan aileler, baba ve annelerinin başında ağlayan yavrucaklar, cam kırıkları içinde yalınayak koşturan şaşkın ve bilincini kaybetmiş insanlar, yaralılar...
    gözler önünden gitmeyen bir felakettir.
    4 ...
  27. 139.
  28. bu depremden hemen sonra çıkan* pc gamer sayısının kapağı simsiyahtı. üstünde de beyaz-gri harflerle "ulusça acı içindeyiz. hepimizin başı sağolsun" yazıyordu. her zaman rengarenk olan o derginin kapağı bile siyaha bürünmüştü, öyle bir felaketti bu.
    1 ...
  29. 140.
  30. kokusu hala burnumda olan hadisedir. yaşayanlar bilir. kaosu gördüm.
    1 ...
  31. 141.
  32. hatırlatmasın hiçbir şey seni bana. zira şu hayatta hafızamdan silmek istediğim tek ansın;
    ölümsün,
    yok oluşsun,
    kaybedişsin,
    yıkılışsın,
    göz yaşısın,
    hayatı alt üst edensin. ne olur aklıma bile gelme. dayanmak çok zor.

    (bkz: 17 ağustos 1999 marmara depremi/#3411909)
    (bkz: 17 ağustos 1999 marmara depremi/#5828673)
    0 ...
  33. 142.
  34. dünya üzerinde ne kadar küçük olduğumuzu gösteren deprem. insan çaresiz hissediyor kendini. allah kimseye yaşatmasın.
    1 ...
  35. 143.
  36. kimsenin unutmaması gereken lakin unutulmaya yüz tutmuş acı günlerden biri. o geceye dair akılda kalan acı şeylerin dışında gökyüzünü kaplamış ve elini uzatsan tutacakmışsın hissi veren yıldızlardı. o kötü günde gökyüzü hiç olmadığı kadar güzeldi. ve bir daha asla öyle bi manzara görmedim.
    4 ...
  37. 144.
  38. bir daha yaşanmasın depremi. üzerinden 10,5 yıl geçti. oğlum tam 4 ay 1 haftalıktı. onu kaptığım gibi dışarı çıkışımı hatırlıyorum da meğer apartmandan en son çıkan biz olmuşuz. zor günlerdi evet. ve ders almadığımız halen daha bariz ortada.
    1 ...
  39. 145.
  40. Benimde içinde bulunduğum, şiddetli bir depremdir.
    Türkiye'de 7.2 diye açıklanırken Almanya'da 11.2 diye açıklanılmıştır. Peki neden Türkiye'de 7.2 olarak açıklanıldı? Çünkü halk 11.2'yi duyunca hepsi devletin üzerine geleceği endişesiyle 11'den 7'ye inmiştir.
    2 ...
  41. 146.
  42. bu depremde askere vur emri verilerek talan ve yağmanın önüne geçilmiştir. youtube'da depremden yalnız 20 dakika sonra çekilmeye başlanan görüntülerde adapazarı'nın görüntüsü korkunçtur. tek sıra halinde ilerleyen arabaların ışıklarıyla aydınlanan karanlık sokaklar, içi insan dolu enkazlar ve çaresiz gezinen insanlar. dikkatimi çeken nokta ise yaklaşık 2 - 3 saatlik görüntülerde devlet namına hiçbirşeyin (asker, polis, itfaiye, sivil savunma) ortalıkta olmamasıydı. herkes ve herşey insanların vicdanı ve merhametiyle başbaşa, çaresiz... tanrı bu ülkenin düşmanlarına dahi öyle acı bir gün göstermesin.
    1 ...
  43. 147.
  44. bir sabah uyandığınızda deprem kavramını, yıkım kavramını çok berbat şekilde öğrenmektir.
    0 ...
  45. 148.
  46. umuyorum ki bir daha böyle bir felaket başımıza gelmez. bu depremde öğrendiğim en önemli şey, sahip olduğumuz her şeyi saniyeler içinde kaybedebileceğimiz. kibirli olmamayı anlatan, korkunç bir film bu.
    1 ...
  47. 149.
  48. ipraşın patlamasıyla gökyüzünün kızıl kesildiği insanların sokaklarda hayalet gibi gezindiği herkesin hayatında derin iz bırakan korkunç felaket.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük