türkiye' nin, her şehri, bütün insanları ile acı çekmesine sebep olmuş tarih. allah ölmüşlere rahmet eylesin, yakınlarına sabır versin ve bir daha aynısını yaşatmasın.
hala yutkunamadığımız bir acımızdır. geçmeyecek olan, geçmemesi gerekendir. öyle ki nice anne, baba, kardeş, sevdalı kaybettik bu depremde hepsinin ruhu şad olsun. kalanlarına nice yıllara yetecek kadar sabır olsun.
Ne yazık ki Hafızamızı resetleyerek çok güzel unuttuğumuz tarihtir. 12 yıl sonra bugün, aradan geçen zamanda "sosyal paylaşım ağları" gibi bir kavramın hayatımıza girmesine ve an itibariyle 03:02 'ye bir buçuk saatlik bir zaman kalmasına rağmen, Twitter'ın Türkiye trend listesinde hala daha Kemal Belgin, Eboue, Hüsnü Güreli vb. konuları aşamayıp ilk on'a giremeyen bir 17 Ağustos 1999 tarihi olması ne acıdır! Yetkilier zaten suçlu da biz çok mu masumuz hanımlar beyler?
o gün o felakette kaybettiklerimizin acısı hala unutulmadı. bir kız çocuğunun attığı çığlığı haber bülteninde izleyen yedi yaşındaki çocukluğum o günü hala unutmadı.
bursa'da evimde uyuyordum o saatlerde. bir kol beni uyandırdı. babam kalk dışarı çıkıyoruz deprem oluyor demişti. uykulu halimle depremi hissetmemiştim. gecenin karanlığına attık kendimizi. biz çıkana kadar deprem bitmişti. sokağa çıktık, herkes sokaklardaydı. etrafa baktım gözlerim yıkılmış bir bina arıyordu çünkü babam yıkılmış binalar olabilir demişti. etrafta yıkılan bir bina veya yapı yoktu. fakat yine de korkutmuştu beni deprem. 4'ten sonra babam babaannemin kerpiç'ten yapılma evi daha güvenli olur diye geceyi orada geçirmemizi tavsiye etti ve geceyi orada geçirdik. yıkılan bir ev olmadığı için çok da şiddetli bir deprem olmadığını düşünüyordum. tabi o zamanlar çocuktuk merkez üssü diye birşeyin varlığından haberdar değiliz. acı gerçeği sabah olduğunda öğrendik. deprem gölcüğü vurmuştu. iç yakan görüntüler dakika başı televizyonlara geliyordu. işte o gün depremin ne kadar tehlikeli olabileceğini ne kadar ansızın gelebileceğini ne büyük felaket olduğunu anlamıştım.
bugün 17 ağustos 2011 depremin 12. yıldönümü. bugün korkum var aslında. gemlikte 3.8 ve 4.0 lık depremler. kuzey anadolu fay hattının bir kolu. 1855 ten beri büyük deprem yaşanmayan bir kol. açıkçası bu gece uyuyabileceğimi pek sanmıyorum
bugünü bize tekrar hatırlatan 17 ağustosa belki bugün teşekkür etmeliyiz ama 99 a lanet. Bugünü hatırlamamız önemli. Bugünü hatırlamamız 12 sene önce bakkalındaki tüm erzağı kamyonetine doldurup yalovaya yola çıkan tahsin abiyi hatırlamamız önemli. O gün tam olarak anlam verememişsek bile bu konuya bugün o insanın düşündüklerini aynen düşünebiliyor olmanın verdiği acıyla hatırlamak önemli. Hatırlamak evlere sigorta yapmak için önemli. Hatırlamak insanlığı hatırlamak için önemli. Hatırlamak mezarı olmayan bedenlerin ruhları için önemli. El-Fatiha okunacak ruhlar için önemli. Uyumadık, unutmadık. 03:02 te göz yaşı dökmemeniz dileğiyle...
hala aklımda hayal meyal kalan bir kaç görüntü. fotoğraf karelerinden ibaret hepsi. biri annemle babamın yanımıza koşuşu, diğeri anlam veremediğim gürültü(yan binadan düşen tuğlalar), 3 4 saat sonra gördüğüm yıkılan binalar, yanan muya fabrikası... duman, telaş, korku, acı... hatırlamak istemediğim gün. ama unutulmayan kayıplar var..
umarım o gün olan felaket bir daha olmaz, o depremi yaşayan çok iyi bilir arkadaşlarını, evini, ailesini gözünün önünde kaybetmiş insan. biz burada 4 şiddetine dayanamazken onlar orada evlerin altında kaldı.
gece aniden o sesle uyandım hemen arkasından bir türlü bitmeyen o sarsıntı içerden gelen babamın sesi yatağın kenarına in kızım korkma benim baba ne olur gel haykırışlarım babamın ayağa bile kalkamamaası henüz 3 aylık olan kardeşimin ağlayışları öleceğimi düşündüm hatta öldüğümü evet 17 ağustos 1999 kücücük yaşımda psikologlara koşturan ve adını her duyduğumda boğazımın düğümlenmesi o anları hatırladıkca gözlerimden yaşlar süzülmesine neden olan benden dedemi bi başkasından annesini bi diğerinden kardeşini alan ve unutmak istediğim gerçekten hatırlamak istemediğim lanet gece.
benim lise yıllarımın sonu abimin üniversite yıllarının başına rast gelmiştir 1999 yılı. evde bitmek bilmeyen ergen kavgalarının bir yenisini yaşamıştık 17 ağustos 02 sularında.abim her zaman yaptığı gibi 5 katlı binanın çatısına çıkıp kavga sonrası sigarasını içiyordu.am gözüm dalmak üzereyken çatıdan deli gibi kiremit yağmaya başladı ahha dedim bizimki intihar ediyor pederler de tutmaya çalışıyor bunu.donla fırladım yataktan çatıya doğru koşuyorum ama bir terslik olduğunu az sonra anlayacaktım çünkü bütün apartmanda ters yöne aşağı doğru koşuyor.çatıda biraderi göremeyince dedim bu aşağı düştü herkes ona bakmaya koşuyor.nihayetinde bir komşunun uyarısıyla deprem olduğunu anladım.aşağı indiğimde bizimkisi göt korkusundan sapsarı kesilmiş duruyor.meğer koca binada o anlamış ilk depremi ve aşağı ilk inen de oymuş.öyle böyle tam 12 sene geçmiş aradan....
hasarın, kaybın yıllardır can acıttığı, hiç unutulmadığı o korkunç deprem gecesi. özellikle yıldönümü olunca insan bi başka oluyomuş sahiden, gözümün önüne gelen, daha doğrusu hiç gitmemiş manzarayı tekrar tekrar hatırlıyorum, bi koşuşturmacanın içinde uyandığımda tepemde sallanan avize, çarpan dolap kapakları, büyük bi gürültüyle düşen o koca vitrin, ve en kötüsü, gözlerdeki dehşet, korku. çok küçük değildim, en azından neler olduğunu anlayabilecek yaştaydım, ama keşke küçük olup o geceyi ''tamam geçti bitti'' şefkatiyle unutabilseydim. o panik içinde üç kat merdiveni hızla inip gidebildiğimiz en yakın yere gittik, ve bu da bi parktı, ama ben, belki de çocuk kafasıyla evde bıraktığımız, daha doğrusu unuttuğumuz muhabbet kuşumu düşünüyodum, kızmayın, bi çocuk için o anda ölü yaralıdan çok daha önemliydi o kuş, ki sırf ben değil kimse depremin ardındaki bilançoyu bilmiyodu o sıralarda, sabaha karşı eve dönüp televizyonu açtığımda karşılaştığım manzara belki de yaşamış, o enkazların altında kalmış kadar kötü, acı bi his vermişti, allaha şükür ki ailemden, yakın çevremden ölen olmadı, bu büyük bi şanstı evet, belki şuan ben de yaşamıyo olabilirdim, çok yazıktır ki buna kader diyolar, ben yaşıyorum, on binlerce insan ölüyo, hatırladıkça ağlamamak, gerçekten mümkün değil.
devletin beceriksizliğini, ayıbını örtmek amacıyla ölü sayısını medyada düşük söylettiği depremdir. yarın yine deprem olacak, yine aynı ekonomik kriz, kayıp, yas ve yine unutma ve uyutma dönemine geçilecektir. siz ne isterseniz, onu verirler.