105 - 90 olympiakos'un üstünlüğü ile biten bir maç oldu. yazık oldu denmeyecek bir maçtı. Çünkü Efes pilsen'in maçın ilk yarısını saymazsak oyunun hiç bir anında varlığını hissettiremediği bir maç. Efes Pilsen'e kesinlikle iyi bir guard lazım. Çabuk yorulan Kerem ve çok sayıda top kaybı yapan Ender ile Efes Pilsen'in başarılı olması neredeyse imkansız. Bütün bunların yanına ribaund toplama konusunda çok da yeterli olmayan yabancılarını sayarsak, bitmedi saha kenarında oyunu okuyamayan ve gerekli müdehaleleri yapmakta yetersiz kalan Ergin Ataman'ı da koyarsak çember tamamlanmış olur. 105 sayı yiyen bir efes pilsen, oyunun ikinci yarısında neredeyse 60 sayı yiyen bir takım. Aradan 15 seneden fazla geçmiş olmasına rağmen hatıralarda hala Naumoski'li efes pilsen var. Kaldı ki efes pilsen avrupa'ya yaptığı başarılı alan savunması sayesinde damgasını vurmuştu. Bugün ise o zamanlar tüm maçta yediği sayıyı bir devrede yiyen bir takım var. Oysa ki o zamanlar Efes Pilsen maça neredeyse 8-9 oyuncu ile çıkıyordu. Şimdi Avrupa çapında oyuncularla dolu olmasına rağmen eksik olan ne peki? Yanıt basit: ruh... Birbirlerine alışamadan neredeyse her sene takıma bir çok oyuncu geliyor gidiyor. Bir bütün olma havası oluşturulamıyor. Bu maçta efes pilsen yaptığı çok sayıda top kaybı bunun delili. Topu oyuna sokarken dahi bir iki kez top kaybettiler, savunma olgusu oluşmadığı için bunlar hemen sayı ile cezalandırıldı. Topla yarı sahayı geçmekte zorlanan Ender'e arkadaşlarından yardım neredeyse gelmiyor. O da kendi başına sürüklemeye çalıştığı hücumda sürekli hata yapıyor. Riboundlar ise felaket. O kadar çok hücum riboundu verdik ki bir ara bunları toplayabileceğine iyice inanan olympiakos geriye gitmemeye başladı. Başarılı da oldu. Yazık. Bu takım bir de türkiye'nin en iyi iki takımından biri. En büyük rakibi Fenerbahçe ülker'in de Efes Pilsen'den fazla bir farkı yok. Futbol gündemi o kadar meşgul ediyor ki bu alanda yaşanan çalkantıları kimse fark edemiyor.
