en acıklı hikayesi (bkz: babam ve oğlum) filminde anlatılmış darbedir. konu darbenin etraflıca nerelere gittiği değil ama anne ve baba olma hayali kuran iki çift 11 eylül 1980 akşamı ertesi gün hastaneye yatma planı yapıyorlar ama tam da askeri darbenin olduğu muhtemelen gece 4.30-5.00 suları kadın sancılanıyor, dişarıya çıkıyorlar kimse yok falan derken adam doğumu gerçekleştirmeye çalışıyor bebek doğuyor ama annesi ölüyor, babası da yaka paça hapishaneye götürülüyor.
+ hemşerim kaza mı?
- karım öldü, çocuk doğdu, çok kan aktı. herkes nerede?
+ darbe oldu.
başka hiçbir belgesel yada dizi bu kadar acıklı anlatmadı.
12 eylül 1980 öncesi ülkemizdeki anarşi terör ve sağ sol olaylarını kışkırtanlar darbeye zemin hazırlamışlardır. Yaklaşık 10 sene süren kaos dolu günlerin ardından
--bizim çocuklar-- denilen tayfa bir yerlerden destekli ve haberli olarak gerçekleştirdiği darbe neticesi ülke yönetimine el koymuş, askeri idare ve sıkıyönetim neticesinde bir günde her yer güllük gülistanlık oluvermiştir..! Zaten bir günde sona eren bu durum, demokrasi için yapıldığından dolayı darbeye karşı ne abd den ne avrupadan tık bile çıkmamıştır. Ne hikmetse adı geçen devletler, ülkenin gidişatını yaklaşık bi 10 sene seyrettikten sonra demokrasiye el koyan orduya susarak ses çıkartmayarak bir nevi sanki el altından destek olmuşlardır..! Hani açıktan destekleseler bu kadar etkili olamazlardı. Biliyorsunuz ki bizim süper ileri bir demokrasimiz olsun diye herşeyi yaparlar bunlar..! Yoksa haşa askeri yönetim sayesinde istedikleri şekilde at oynatmak gibi bir dertleri hiç olmamıştır..!! ölen öldüğüyle kalmış yok yere idam edilenlerin hesabı mahşere kalmıştır. Anarşiden illallah diyen halk ise mecburen ve kerhen, asayiş berkemal olsun ekonomi düzelsin diye ses çıkartmamış karşı durmamış yapılan zulüm ve haksızlıklara çaresizce ve bile bile göz yummuştur. Sineye çekmiştir. Zira darbeyle akan durdurulabilmiştir gözüyle olaya bakmıştır.
darbe öncesi ülkenin durumunu hesaba katmadan olaya yaklaşmak son derece yanıltıcı ülkede terör var millet sokaklar şehirler sağcı solcu diye bölünmüş hergün onlarca cinayet siyaset çözüm bulamıyor meclis bir cumhurbaşkanı bile seçemiyor ordu ne yapsaydı seyirci mi kalsaydı bu olanlara en iyisini yapmış.
süleyman demirel, alparslan türkeş, necmettin erbakan ve bülent ecevit'in beklentileri doğrultusunda gerçekleşmiş darbenin tarihi, hatta bırakın bunları siyasi parti il başkanlarından dahi darbeyi saati saatine bildiklerini söyleyenler çıkmıştır. zaten darbeci kenan evreni emekli olacak iken ısrarla kara kuvvetleri komutanlığına yani dolaylı olarak genel kurmay başkanlığına getiren sağcıların babası süleyman demirel'in kendisidir.
Dünyada 'Öğretmenler Günü' 5 Ekim'dir. Peki, bizde neden 24 Kasım?
Çünkü... Binlerce öğretmeni cezaevlerine gönderen, işkenceden geçiren, sürgün eden...
Dönemin en etkili öğretmenler örgütü TÖB-DER’i kapatan 12 Eylül Rejimi alay eder gibi 24 Kasım'ı 1981 yılında 'Öğretmenler Günü' olarak ilan etmiş...
Öğretmenler de kuzu kuzu askeri rejimin kendilerine uygun gördüğü tarihi, çekilen onca acıya rağmen kabullenmişler.
Dün, Türkiye'de öğretmenlerin, Avrupalı meslektaşlarından iki yüz saat daha fazla çalışmalarına rağmen çok daha düşük ücretler aldıklarını vurgulayan OECD Raporu’nu okurken aklıma ilk bu geldi.
Dünyada 5 Ekim'de kutlanan “Öğretmenler Günü”nü, askeri rejim komutuyla 24 Kasım’da kutlayan ve buna hiç bir demokratik tepki göstermeyen öğretmenin "maaşının" da yetersiz olması son derece normal.
Demokratik bilinci olmayanın mesleki yeterliliği de...
Bireysel gelişimi de çok tartışmalıdır çünkü.
Toplumun en okumuş yazmışlarından ol, çocuk yetiştirmeye sıvan ama demokrasi konusunda dilsizmiş gibi davran.
Böylesi bir 'robot portreye' kim, neden ve niçin para pul versin?
Üstelik bu "robot portrenin" daha fazlasını hak ettiğini de kim iddia edecek?
Ordunun yönetime el koyduğu askeri darbenin yapıldığı tarihtir.
Kesinlikle trajiktir, bi daha olmasını asla istemeyiz.
Ancak olaya ekonomik olarak bakıldığında; oy kaygısı gütmeyen bir hükümetin başta olması sebebiyle alınan radikal ekonomik kararlar, her ne kadar vatandaşın boğazını sıksa da, dibi gören enflasyonu düzeltmiş, hedeflenen büyüme rakamları tutturulmuş, gysih ve kbdmg artmış, ilerici hedeflerle kendinden sonra gelen hükümetin önünü açmıştır.
36 yıl geçmiş. Demokrasi yolunda atılan tüm iyi niyetli adımlara karşın yerinde saydığımız süreç.
12 eylül cuntacılarının yargılanması, çözüm süreçi, silahların susması, yasakların kalkması gibi umut verici adımlardan sonra muktedir devletlerin kürtleri kışkırtması sonuçu kandilin masayı devirmesi, darbe girişimi. Gelinen nokta belkide 12/09/1980 dan beri geri ve karanlık. Bildiğim tek şey bu ülkenin insanlarının çoğu yaşanılanları hak etmiyor.
halen kullandığımız anayasanın yazılmasına sebep olan, insanların ağır işkenceler gördüğü, asıldığı, devlet terörünün tavan yaptığı ve insanların siyasetten korkup apolitik bir nesil yetişmesine sebep olan türkiyemin yaşadığı karanlık bir dönemin ilk günüdür.
60 da sokağa çıkmadığı için pişman olan dedelerimiz fırladı ilk dışarı! Gönlünde vatan aşkı olan ölümden korkmaz, evet çıkmayanlar olurdu ve dediklerine bakılırsa onlardan birisi de sen olurdun!
ülkücüler ve devrimciler teker teker öldürüldü, hapse tıktırıldı.
ama islamcı cenaha da hiç bir zeval gelmedi. bende islami muhtevalı bir insan olarak bu hep soru işaretidir bende. milli selamet kadrolarından ve gençlik örgütlerinden neden kimse alınmadı içeri?
kenan evren "atatürk inkilaplarını korumak" demişti e sonradan anavatan partisine resmen alda at dedi yani. anavatan partiside atatürk'ü ilk kez sorgulayan ve doğuda terör ile barış tasarlayan ilk partidir. islami liberalizmle ilk kez bu dönemde tanıştık. milli selametin genç kadroları anavatan partisine geçiş yaptı çoğunlukla. turgut özalda darbeden önce milli selametçi idi darbe esnasında birşey oldu ona da değişti liberal bir tona büründü.