sırf milliyetçi oldukları için, ülkücüleri idam eden ve işkence yapan vicdansız darbeciler, mezarında dik otura inşallah.
Ülkede darbeye sebebiyet veren lanet komünist teroristler de kahrolsun.
Türk siyasi tarihine 12 Eylül darbesi ile ilgili “Bizim çocuklar başardı” sözleriyle geçen eski Amerikan istihbarat Teşkilatı (CIA) ajanı Paul Henze hayatını kaybetti. Washington Post gazetesi, felç geçirdikten sonra 19 Mayıs’ta 86 yaşında hayata veda eden Henze’nin ölümünü dün yayımladığı bir portre ile duyurdu.
1974’te geldi
Henze, 1974 yılında Türkiye bürosunun başına getirildi. CHP ve Milli Selamet Partisi’nin koalisyon hükümetinin yönetimde olduğu dönemde Ankara’ya CIA büro şefi olarak geldi. Üç yıl burada çalışan Henze, bir dönem bakanlık da yapan eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ve istihbaratçı Enver Altaylı ile arkadaşlığıyla tanınıyordu.
Başkan’a o haber verdi
Paul Henze, 1977 yılında Ankara’dan ayrılarak merkeze döndü. Beyaz Saray’da başkana danışmanlık yapmakla görevli Ulusal Güvenlik Konseyi’nde CIA temsilcisi olarak 1980 yılına kadar görev yaptı. 12 Eylül 1980’de ordu darbe yaptığında bu haberi dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’a veren kişi de Paul Henze oldu. Henze, gazeteci Mehmet Ali Birand’a daha sonra verdiği bir mülakatta Carter’a “Bizim çocuklar başardı” diye haber verdiğini anlatmıştı.
Paul Henze, Türkiye’de Papa ikinci Jean Paul’e Mehmet Ali Ağca tarafından düzenlenen suikastle ilgili teorileriyle de tanınıyor. Paul Henze, 1981 yılındaki suikastten sonra yazdığı “Papa’yı öldürme planı” isimli kitapla Ağca’nın Bulgarlar tarafından desteklediği teorisini yazan ilk isimlerden biri olmuştu. Ancak ABD Senatosu’nda 1991’de yapılan oturumlarda Sovyetlerin olayda parmağı olduğu ile ilgili teorilerin teşkilat tarafından teşvik edildiği ortaya çıkmıştı. Paul Henze’nin Abdi ipekçi suikastinde rolü olduğu yönünde iddialar da bulunuyor.
Paul Henze 1924 yılında Minnesotta’da doğdu. ikinci Dünya Savaşı’nda üç yıl Avrupa’da savaşan Henze, Harvard Üniversitesi’nde Sovyet araştırmaları üzerine master yaptı. Paul Henze 1950-52 yıllarında Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nda, 1952-58 yıllarında da Almanya’da Radio Free Europe’da çalıştı.
Türkçe dahil 12 dil biliyordu
Daha sonra Ulusal Güvenlik Konseyi’nde birlikte çalıştığı Zbigniew Brzezinski ile de burada tanıştı. Henze hükümet görevlerinden ayrıldıktan sonra uzun yıllar Rand Corp isimli düşünce kuruluşu için analizler yaptı. Henze Türkçe, Rusça, Fransızca ve Almancayı akıcı bir şekilde konuşuyor, ispanyolca, Lehçe dahil 12 dil biliyordu. Henze’nin 6 çocuğu var.
Cia güdümündeki türkiyede olandır. O dönem mit maaşları bile cia tarafından ödeniyordu. Halk zır cahildi. Devlet bir o kadar cahildi. Yetersizdi. Kıbrıs savaşında amerikan güdümünden çıkmanın bedelini ödedik. Ve bu durum 15 temmuza kadar sürdü. Hala Amerika bu ülkede çok güçlü. Ama her şeyin bir sonu var. Şüphesiz balikesirli amerikayı sevmez.
türk milletinin ziyadesiyle hakettiği olaylardan, zaten iki sene sonrasında darbecilerin yaptıkları referanduma yüzde doksanın üzerinde "evet" demişti vatandaş. akp'lilerin saray darbeleri, din kardeşlerinin 15 temmuz kalkışmaları da bunlardan. stadyumları doldurup c.i.a korumasında olduğu bilinen terör elebaşını alkışlamış halkın başına iyi bir şey gelecek değildi ya.
Darbe tarihinde 3 yasindaydim. Tabi o gunu hatirlamam zor ama darbeden sonraki sancili zamanlari cok iyi hatirliyorum. Karne verirlerdi insanlara onlarla alinirdi pek cok sey. Askerlerin kahvehane bastıklarını insanları sira dayagindan gecirdiklerini anlatirlardi. Hatta rahmetli babam bile nasibini almisti o dayaklardan. Copu yiyince saati kirilmisti.
Etkileri hala devam eden darbedir. Darbe öncesindeki kaosun bilinçli olarak oluşturulduğu artık herkesçe kabul edilen bir gerçektir. 12 Eylül darbesi Türk milletini ait olduğu karakterden uzaklaştırarak, islamlaştırma (taassuplaştırma) ve etnik ayrışma yoluna sokmuştur. Bu tip bölünmeler sonucu baskıcı hiç bir güce karşı koyamayan Türk halkı, demokrasi illüzyonu içinde bir takım işbirlikçiler oligarşisi tarafından yönetilmektedir. Bunda 12 eylül rejiminin insanlara getirdiği apolitikliğin; pasifliğin etkisi büyüktür. Millet sosyal olarak yeniden bir hale gelmedikçe Türkiye'nin gerçek düşmanı olan bu işbirlikçiler oligarşisi elinde yönetilmeye; sömürülmeye devam edecektir. Değişen yalnızca isimler olacaktır.
Sonu iç savaşa doğru giden Kanlı Bir dönemin nihayetinde ordunun yönetime el koyması suretiyle gerçekleşen darbenin tarihidir. Dökülen onca kardeş kanları meğerse abd nin tezgahı imiş. Türkiyeyi sırf ımf liberal ekonomi ve küresel sermaye baronlarına yani emperyalizme peşkeş çekmek için zemin hazırlamak.
Ülkede nice zamanlar yaşanmış olan kahpe darbelerin bir tekrarından ibrettir sadece . Ülke 20 yıl geriye gitmiştir. Kökeni ne olursa olsun fikri ne olursa olsun hükumeti halkın seçimlerde fesh etmesi gerekirdi kötü bir şey varsa bile. Velhasıl getirenin götürmediği bir yerde geleceğin anlamı kalmaz . Vesselam ...
Biz de diyoruz ki kaosu başlatan el bir tane el değildir bir tane elin başlatmadığı kaos da ancak tepeden inme yöntemle bitirilir. ..
iki vatandaş tanıyorum birinin dükkanına bomba attılar solculara haraç vermedi diye diğerini direksiyona kilitleyip taksisiyle beraber yamaçtan yuvarladılar sağcılar arabası kızıla çalan renk diye bunlarınki miydi amk bizi aydınlatacak kafa.
istanbul Üniversitesi yurtları ağzına kadar silah doluydu hepsini amerikanlar mı verdi zannediyorsunuz nedir anlamadım ki.
" Kaosu başlatan el ile darbeyi başlatan el aynıdır " cümlesinden bir şey anlamayan yazarların " 77-80 arası sokağa çıkanların can güvenliği yoktu " diyerek savunmaya çalıştığı amerikancı darbe. Ben de onu diyorum işte. sokakta rahat rahat yürüyememenin sebebi darbenin zeminini hazırlayan, halka silah dağıtan ve onları kışkırtanlardır.
12 Eylül 1980 darbesinde Sadecelar solcular değil ülkücüler de idam edilmiş, işkenceden geçirilmiştir. Sakın 50 yaşlarındaki bir ülkücünün yanında evren'i savunmaya kalkma.
Ayrıca ne sovyetçiyim ne de amerikancıyım. Solcu bir kemalistim. Natocu ya da avrasyacı değil.
Sscb olaya hiç müdahil değilmiş gibi yazmayın amk şunu .
Amerika elini kolunu sokuyordu da o arada sscb rahat mı duruyordu amk küçük Moskova yapmışlardı hopayı habire silah indiriyorlardı tekneden.
Kusura bakmayın da Kenan Evren her iki taraftan anarşistin tepesine çökmeseydi bu işler durulmazdı kendi kendine.
Ordan burdan duyduğunuzdan değil yaşayanlardan öğrenin bu konuyu 77 80 arası sokağa çıkan hangi sıradan vatandaşın can güvenliği vardı.
Amerikasının da amk sscb sinin de.
Türkiye tarihinin kara bir günüdür. Darbe öncesi Kaosu başlatan el ile darbeyi yaptıran el aynıdır. 80 darbesi öncesinde yurtdışından gelen kaçak Marlboro'lar, parliament'ler ile birlikte kaçak silahlar da yurda girmiştir. Daha sonra o silahlar ile halk birbirini vururken birileri zenginliğine zenginlik katmıştır. Darbeci Evren yaşananları " bir sağdan, bir soldan astım " diye gururla anlatırken olan bu ülkenin evlatlarına olmuştur.
Bir daha 12 Eylül darbesi gibi bir darbenin yaşanmaması dileğiyle...
uzun yıllar boyunca kenan evren'in tamamen sikinin keyfi, iktidarı ele geçirmek ve kendine bir saray yaptırıp ortadoğu sultanı gibi yaşamak arzusu için darbe yaptığı pompalandı.
ülkenin en dürüst bilinen siyasetçileri bile utanmadan hep yalan söylediler.
günahlarını örtmek ve geçmişi unutturmak isteyen herkes bunu söyledi.
kestirmeden hızlı girelim:
12 eylül, ikinci dünya savaşının bitimiyle birlikte başlayan ve 1991'de son bulan bloklar arası çatışma ve soğuk savaş döneminin türkiye açısından sonucudur.
sovyetler hayatta olmadığı için gerçekleri saklamak ve yok etmek artık çok daha kolay.
kore savaşı, vietnam savaşı, küba krizi çok eskide kaldı.
sovyetlerin; bulgaristan, romanya, çekoslavakya, yugoslavya, macaristan ve doğu almanya gibi avrupa ülkelerini kabadayılıkla nasıl ele geçirdiğini, mısır'ı, suriye'yi, filistin kurtuluş örgütünü, küba'yı nasıl kontrol ettiğini ve güney amerikadan afrikaya dünyanın her yerinde komunist rejim ihracı için muazzam bir çaba içine girdiğini ne hatırlayan ne de okuyan var.
dünya böylesine şiddetli bir blok çatışmasının içindeyken türkiye mars'ta yerleşik bir ülke olmadığı için biz de bu çatışmadan nasibimizi aldık.
devrimci ve ülkücü örgütlenmeler halkı sokak çatışmalarına soktu.
devrimci polis- ülkücü polis, devrimci hakim- ülkücü hakim gibi devlet teşkilatının tamamında oluşan şiddetli kutuplaşmalar, ecevit, demirel ve başka siyasetçilerin saçma sapan ve kışkırtıcı söylemleri devlet teşkilatını paramparça etti.
devlet yarıldı.
amerika'nın, nato'nun ve gladyo'nun bu dönemdeki etkisi tamamen olayları ve çatışmaları kışkırtmak, toplumsal karmaşa, kaos ve çöküntüyü arttırmak, provokasyon yapmak ve hatta fiilen insan öldürmek şeklinde olmuştur.
komunist/devrimci örgütlenmelerin yarısı sovyetlerle bir şekilde temas halindeyken, diğer yarısı ise amerikanın gizli desteği ve kontrolü altında hareket ettirilmiştir.
çünkü kapitalist blok'un lideri olan abd, türk halkının komunizme sıcak bakmadığını, silahlı kuvvetlerin büyük oranda kendisine bağlı olduğunu biliyordu, ve türkiye'yi sovyetlere terk etmeyi de asla düşünmüyordu.
neticede, zaman içinde çatışmalar, cinayetler, toplumsal kargaşa, ekonomik çöküntü, sefalet ve devlet teşkikatlarının rezaleti zıvanadan çıkınca hala büyük oranda abd'ye bağlı ve sadık olan tsk yumruğu koyup her şeyi resetledi.
sonrasında, sol-sosyalist-komunist-devrimci ideoloji ve taraftarları haşat, ülkücü-milliyetçi ideoloji ve taraftarları ise permeperişan oldu. ülkeyi anti-sovyet yörüngede tutması için dinci-islamcı ideolojiye gaz verildi.
yani, kenan paşa sikinin keyfine yapmadı.
olay küresel çaptaki, derin ve uzunca bir döneme yayılan, dehşetli kapitalist-komunist blok çatışmasının türkiye açısından sonucudur.
benim için konu zaten kabak tadı, habire yazıp duruyorum ve aynı şeyleri temcit pilavı kıvamında tekrar tekrar önünüze koyacak değilim... zaten araştıran neyin ne olduğunu okuyup görecektir.
ama kimsenin dillendirmediği başka bir konuya ayağımı sokabilirim;
Başka birileri de geri kalmamak için "biz de ele geçirdik, biz de, biz de" diye çığlıklar atmışlardı.
Meğerse avukat savunmayı kitapçık halinde bastırmış, isteyene dağıtırmış!
rahmetli Evren, savunmasında, "ben kurucu iradeyim, beni yargılayamazsınız" demişti.
Böylece Kenan Evren de Oğuz Kağan, Alp Er Tunga, Selçuk Bey, Osman Bey ve Mustafa Kemal Paşa gibi "Türk devleti kuran Türk büyükleri" arasında yerini almaya çalışmıştı.
Lakin, "beni yargılayamazsınız" sözüne savunma dilekçesinde yer veren Evren'in, bu efeliğini temellendirip niçin Yassıada Mahkemesi'nde "ben bu memleketin meşru cumhurbaşkanıyım, mahkemenizi tanımıyorum" demiş olan Celal Bayar gibi bir tavır koymadığı da merak konusu olmuştu...
Fakat darbe kendi meşruiyetini kendisi getirir mi?
Bu mantıkla darbe yapmak suç değil, darbeye teşebbüs etmek suç. Başaramayanı asıyorlar, başaranı cumhurbaşkanı yapıyorlar.
Zaten Kenan Paşa da savunmasını buna dayandırıyordu, "halk 1982 Anayasası'na evet oyu vermişti" diyordu. Böylece müstakbel darbecilere de esaslı bir nasihat vermiş oluyordu;
"Aman ne halt ederseniz ediniz, darbenizden sonra ille bir anayasa yapınız, nasıl olsa sopanın ucunu gören evet diyecektir"
ileride birilerinin maçası sıkışırsa buna sığınır artık. (Herhalde 12 Mart cuntası anayasada yalnızca birtakım "değişiklikler" yapmakla yetindiği için lanetle anılıyor, sıfırdan yepyeni bir anayasa yapsalardı büyük adamlar olacaklardı.) Şimdi tutup da 1982 yılında hayır propagandası yapmanın yasak, oy zarflarının da zar gibi saydam olduğunu falan yazıp merhum paşanın kemiklerini sızlatmayalım.
Evren'in ve bürokrasinin savunucuları arasında "anayasa referandumunda yüzde 50 oy çokluğu sayılmaz, en az yüzde 70 olmalı" diyen utanmazlar vardı...
merhum paşamız, "hukuk yarın herkese lazım olacaktır" diye gazetelerden öğrendiği bir sözü de tekrarlamıştı savunmasında. Haklıdır. 12 Eylül döneminde işkence gören binlerce tutukluya, asabilmek için yaşı büyütülen çocuklara da lazımdı da, bu temel ihtiyaçlarını karşılayan yoktu!...
12 Eylül döneminde "devletin tüzel kişiliğinden başka mağdur olan yoktur" demişti paşamız...
Öte yandan "işkence suçu varsa bile zaman aşımı devreye girer" buyurmuşlardı. Yani işkence bir "insanlık suçu" değilmiş.
Sivas sanıkları için zaman aşımını zamanında çok eleştirenler, bu konuda Evren'i hiç eleştirmemişti nedense?
Fakat o zamanki savunmasının bir cümlesi beni gerçekten üzmüştü;
"ihtilal ahlaki olmayabilir ama ihtilali yasaklayan bir madde yoktur" demişti. bu gerçekten büyük ahlaksızlıktı...
bir darbenin, ülkenin 50 yıl geri gitmesini sağlayan ve bir çok kişinin şak şak tuttuğu demokrasi ayıbıdır.
yasaklar, kısıtlamalar, asılmalar, yok yere öldürmelerin olduğu ve siyaseti artık yapmayın dedikleri ve düşünmeyi yasaklayan gündür.
yazıktır. o günün gençleri şimdilerin babaları çocuklarına çok kurcalama, bak sonra alırlar seni, olaylara karışma, hakkını arama diye öğrettiği için şu anki koyun nesil yetişmiştir.