aynı bardağı yıkamadan üst üste kullanmak. alıştım artık rahatsız olmuyorum. bardakta önce çay içiyorum, çay bitiyor kalan çay dibinde kuruyor. daha sonra bardağa kola katıyorum. kolayı içiyorum. kalan kola kuruyor. sonra bardağı yıkamaya üşenen ben kahve yapıyorum. aynı bardakta kahveyi de içiyorum. o da kuruyor. sonra yine kolay içiyorum. su içiyorum. ev arkadaşlarım bardağı en son çamaşır suyuyla yıkadılar.
zaten gece yatağa girileceği yatak toplanmaz.
elbet bir gün kesileceği için saç taranmaz, zaten kim fark ediyor ki?
seçim derdiyle uğraşmamak için aynı tişörtten 3-4 farklı renk alınır, üşengeç olsak da mahalle baskısının o boyutu tırstırır çünkü.
dersteyken sıra olmayan kantine fırlatılmak üzere kağıda para konup basket yapılır, oturduğumuz yerden gelen çikolata afiyetle yenir.
yine gidip alma derdi olmasın diye -aynı zamanda tasarrufludur- 1.5 litrelik su şişesiyle gezilir.
aslında ayakta durabilecek ama yer verse verilir insanların yargılayıcı bakışlarından kurtulmak için, gözler kapatılarak ara sıra öksürülüp burun silinir.
nezaket olsun diye konuşmanın eziyet vereceği zamanlarda ki çoğu yerde, ucu bir şeye bağlı olmayan kulaklık kullanılır.
vs vs...
Dis fircalayip, yuzu yikamamak icin uyumamaya calismak. Burada yazar kisisi bilir ki uyumak icin kalcasini saatlerdir oturdugu koltuktan kaldirip yatmaya gitmeden once yuzunu sabunlayip disini fircalamasi gereklidir. 2 bardak su da icmelidir. Bu yuzden hep gececidir.
soguk bir kis gunu. hava buz gibi. balkona ciksan gotun buz dagina doner, o derece. uzanmisim, elimde kumanda, tv seyrediyorum. klima kapali. valide sultan gelir ve 'kizim su klimayi acsana, buz gibi olmus icerisi' der. ucan baligimiz durur mu, yapistirir cevabi. 'Ben usumuyorum ki, hava guzel'
sağ taraftaki arama butonuna terlik yazıp kontrol etmeye üşenip "ışığı terlik fırlatarak söndürmek" gibi son derece dahiyane bir fikri kendi bulmuş gibi sözlüğe yazmak.
not: benimkiyle beraber 8 oldu bilginize.