bilmiyorum artik anlami var midir, ama yazayim bir seyler..
biliyorum bana kizginsin. cunku o kadar yaptiklarina ragmen, seni yeterince takdir etmedigimi, sevmedigimi dusunuyorsun. belki de benimle ugrasmaktan yoruldun. bak bu da olabilir.. evet, yorucu bi insanim.. kabul. digerleri beni senin gordugun sekilde gormedikleri icin disaridan sorunsuz bi adam gibi duruyor olabilirim. ama sana ic yuzumu gostermeyi sectim, biliyorsun. bunun icin epey baski yapmistin bana zaten, hatirlarsin. ne yapabilirim peki zeytin? ben boyle bir adamim iste. sevgisini gosteremeyen, annesine bile hosgeldin, gule gule disinda sarilmayan bi adamim yani. ama bu sevmedigim anlamina gelmiyor..
biliyor musun, hayatta karsisinda agladigim tek insan sensin. hic kimseyi bu kadar takmazdim ben. en en sikistigimda "eeh siktir git sayiyla mi verdiler seni" der doner giderdim. kimseye mecbur degildim cunku. kimse benden daha degerli degildi. kimse benim varligimdan ustun olamazdi.
ben hic boyle sevecegimi dusunmezdim. sevebileceklerini sananlari da dunyadaki en salak insanlar olarak nitelendirirdim. ask, mesk vs. hepsi taktikti. iki uzaklara bak, gozlerinin icine hafif sert bakarak sakin bi ses tonuyla konus, uc gun icinde yataga atip gunleri biraz daha tuket. olayim buydu yani. sen olmasaydin da muhtemelen boyle gidecekti. tiksinmistim cunku hayattan, insanlardan. cunku kimse saf degildi. boyle saf asklar sadece romantik filmlerdeydi.
filmler gercek olamazdi.
oyle miydi?
oyle degilmis iste... seninle gecirdigim o yirmi gune donup donup bakiyorum hep. alip bu zamani film yapsan kapali gise oynar yeminle. hayir, ucuncu sahis olarak bakiyorum.. valla biri bana anlatsa bunlari, labisiktirgitaminim der gecerdim. ciddiyim kizim. tophane, moda, fayton, aya yorgi kiraathane, akdeniz, karga, yilbasi, asansor, bu son olsun vs. vs. vs.
ozledim. ozluyorum. cok ozluyorum. seninle ilgili herhangi bir sey aklima gelince once yuzumu aptal bi siritis kapliyor. kendi kendime guluyorum. mesela gecen gun webcam muhabbetinde o cektigin yaaaa'yi her hatirladigimda anira anira kahkaha atasim geliyor * ama sonra biraz daha vakit gecince, bu sefer icimi bi uzuntu kapliyor. hep boyle oluyor bu. insan hayatinin en guzel gunlerini gecirdikten sonra daga vurunca kendini, psikolojisi de corba oluyor. nasil anlatayim bilemedim. benim yerimde olman lazim diyorum sadece. bu isi yapmayan anlayamaz ne yazik ki..
en cok neyi ozluyorum biliyor musun? ismimi soyleyip yuzume gulumsemeni. o sicakligi, o safligi, o sevgiyi hayatim boyunca gormedim.. ve ben sanirim buna da asik oldum.
evinizin salonunda uyuya kalıp onunla olduğun rüyadan gecenin bi yarısı aniden uyandığınızda yanınızda olmadığını görüp üzülmek, bi elinizle yastığınızı sürükleyerek başınız eğik yatağınıza gidip dizlerinizi içinize çekip çaresizce uyumaktır.
ne ilginç bir duygu bu. insan herşeyi özleyebliyor. bir hayvanı, bir kişiyi, bir alışkanlığı, herşeyi... elinde değil bu özleme işi. başka şeylerle ilgilensen, hayatın çok yoğun da olsa o duygu çöreklendi mi içine hiçbir şey çıkaramıyor kurulduğu yerden. için için bağırıyorsun özlediğin şeye kavuşmak için. yeri geliyor çat diye bir yiyeceği özlüyorsun, aş erercesine istiyor canın. yeri geliyor uzaklardaki arkadaşını görüp ona sarılmak, dokunmak istiyorsun. ama peki alışkanlıklar? uzun süre yapıp da bırakmak zorunda kaldığımız şeyler? hayatımızda eksiklikleri üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin belli oluyor. yerine başka bir şey koyuluyor kimi zaman, kimi zaman da yerini hiçbir şey doldurmuyor. iki arada bir derede kalıyorsun. elinde olsa özlemini duyduğun şeye koşacaksın ama imkansızlıklar devreye giriyor bir yerde. hep bir şeyleri özlemek kaderim oldu ama son zamanlarda dayanma gücüm de zorlanıyor. özlemle sanki ruhumu çekiyor birileri bir yerlere ama gidemiyorum...
şarkılar,resimler,anılar özlenen insana ait ne varsa hepsi acı verir.hele ki hiç göremiceksen bazen katlanılmaz bir durum olabilir.özlenen kişiyi yeniden görmek tarifi olamıcak bir mutluluk olsa gerek...