kişinin burnunun direğini sızlatan, en beter duygudur özlemek.
herşeyi özler insan
annenin yaptığı sıcak çorbayı
mahalledeki kömür kokusunu
eskiden yaşadığı şehri
çocukluğunu
ananenin sobasının kenarına kıvırıp uyumayı
saçlarını okşayan, sarıp sarmalayan, giden sevgiliyi
omzunda ağladığı o kadim dostu
...
bir daha hiçbir zaman göremeyeceğiniz birine duyduğunuz, en acı olandır. sonra, istediğiniz zaman sesini duyabileceğiniz, görebileceğiniz birine özledim demek çok zor gelir insana.
özlemek aranızda 320 km olmasına rağmen onun üşüyen ellerini merak etmek, özlemek o uyurken duygularınızı paylaşmak, özlemek onun iyiliği için herşeyi yapabilmektir.
özlediğiniz kişi sizi siklemiyorsa mallıktır, enayiliktir. kimi özlüyorsunuz evladım, size en son bakışı ruhsuz ve donuk iki gözden ibaret kişiyi mi? peh.
hissedilen yakıcı, yeri boş kalan, sızlatan bir özlem duygusu... ama nereye yöneldiği belli değil. belki boşluğa, belki hiçbir yere; belki de özlem duygusunun kendisine...
hiç bitmeyen, azalmayan sancı dolu bir süreçtir..
ne başı ne de sonu belli..
kilitlenmiş gibi köhne, havasız bir yere, çırpınmak kendi kendine ve yine tek başına ..
sabırla isyanın arasında bir yerlerde,arafta kalmış ruhlar ordusu insanlık.hep bir şeylere ya da birilerine duyulan özlemlerle geçiyor ömür.sahi,en fazla ne kadar özleyebilir insan?en fazla ne kadar dayanabilir?özledikçe daha bir bağlanıp daha da çok mu sever insanoğlu?özlemek umut etmek demek belkide ve belkide umut etmek biz insanların asla vazgeçmediği tek şey.
beklemek özleyenin eriyişidir. bilirim zor gelir erimek. yok olacağını sanırsın, bitmekten korkarsın huzurlu bir limanda.
özlemek, özüne uzak düşmektir. özünden ayrı düşenin sızım sızım sızlamasıdır. özlemek yoktur, sızlamak vardır aslında...
özlemek,çift yüreğin tekliğine hayranlıkla bakmaktır kocaman bir aynada. özlemek, asılı kaldığınız darağacında ,ayağınızın altındaki tabureyi itmektir. özlemek yoktur aslında ölmek vardır ipincecik bir iple... bu, beni öldüremeyecek kadar ince bir ip dediğiniz bir iple kendi kendinizi boğmaktır. özlemek yoktur aslında, boğulmak vardır karanlık bir zindanda.
üzerinize kapanan kapılar, geride kalışınızı simgeleyen bir terk ediştir aslında. ardında kaldığınız her kapıda kapıya boş boş bakarak öylece durmak.. özlemek yoktur aslında, gidenin ardından dolmuş gözlerle bakmak vardır eski bir kış sabahında..
indirimli bir beyoğlu akşamında indirimsiz yüzlere tanışıyormuşsunuz gibi tek tek bakmak. yanınızdan geçen insanların her birinin yüzündeki hasreti sorgulamak. yılın başına yaklaşan beyin oğluna neden bu kadar hüzünlüsün demek... geride bırakacağı yıla kendinden ne bıraktığını düşünmek... özlemek yoktur aslında, beyoğlunda gezersin gözlerini süzersin diyen eski nağmeye gülmek vardır...
kapalı bir kutuya girip, açıkmış gibi davranmak. içinizdeki sırrı kendinizden bile saklayacak kadar garip olmak. özlemek yoktur aslında, dengeyi bozduğunuzu ben herkesten farklıyım diyenlerin yüreğine bağırmak vardır.
özlemek yoktur aslında insanın kendi içine yerleştirdiği kanlı canlı bir yürek vardır... bizi özlemin esaretine kilitleyen de budur...
gün geçtikçe yok olan olgu.
her gün biraz daha az özlüyor insan. bir gün özlemekten vazgeçecek. bitecek o içindeki özlem.
işte o zaman yeni özlemler başlıcak.
bir süre sonra kişiye aklını oynattığını düşündürecek seviyeye gelebilen duygu. hani eskiden de bişeyler özlenirdi. ama uyu, uyan, yemek ye, müzik dinle, ders çalış vb. tüm rutin işlerde akılda tek kişinin hayali, fikri olması hayra alamet değil.* özlem gittikçe ağırlaşabilen, zıvanadan çıkabilen bişeymiş buradan da bunları görebiliyoruz. **
birçok kişi bilmiyor özlemenin ne olduğunu, ne demek olduğunu, nasıl iç acıtan, iç yakan bir şey olduğunu. kolayca ağızdan çıkan bir kelime olmuş özledim demek. kimisi daha 2 dakka önce yanından ayrıldığı sevgilisini özledim diyor, kimisi daha dün görüştüğü arkadaşını.. nedenmiş çok seviyormuşta 1 saniye bile ayrı kalınca özlüyormuşmuşmuş.. özlemek değil onların ki tamamen bencillik. içi boş olan kelimeler dünyasına doğru gidiyor özlemek kelimesi de. eğer onların ki özlemse benimki ne. onlar evlerinden uğurladıkları ve en geç ertesi gün tekrar görüşeceği, kapıdan geçirdikleri andan itibaren mesajlaşmaya başladıkları sevgililerini özlüyorlar. öyle laf olsun diye durmadan özledim diyenlere soruyorum, sizinki özlemse eğer sevgilisini bu dünyadan uğurlamış, nereye gittiğini dahi bilmeyen, şuan ne yapıyor nasıl en ufak bir fikri bile olmayan, ondan tekrar bir haber alamayan, sesini duyamayan, kokusunu koklayamayan benim hissettiğim şey ne öyleyse. özlem dediğiniz şey insanın içini yakar. tekrar göreceğin birini ya da görebilme ihtimalin olan birini özlemek gerçek özlem değildir. ne zaman ki çok sevdiğiniz birini o toprağın altına bırakmak zorunda kalırsınız işte o zaman öğrenirsiniz gerçek özlemin ne olduğunu.
çoğu kez hissedilmeden dile getirilen duygudur. aslında özlem duygusu öyle bir duygu ki, o an -yani özlediğiniz an- kalbinizde küçük bir sızı hissedersiniz. hem mutlu olursunuz hem canınız acır.