Ne tuhaf! ölüyorsun, bir daha yaşayamayacağını düşünüyorsun, yaşadıklarını hatırlıyorsun ve hüzün mü mutluluk mu olduğunu hiç kimsenin bilmediği,bilenlerin de artık olmadığı o garip duyguyla başbaşasın...
herkesin yaşayacağını bildiği son.Belediye mezarlık duvarına yazınca suç olan son. (bkz: her nefis bir gün ölümü tadacaktır yazmışlardı da türkiye çalkalanmışdı...)
bir hadis-i şerife göre; kimilerinde tereyağından kıl çeker gibi acısız, ağrısız ve sızısız olacak; kimilerinde de 400 kılıç darbesi yer gibi olacak. amanın!!
" ölüm bir hayat tecrübesi değildir" diyor wittgenstein...kimilerine göre yokluğa açılan kapı, kimilerine göre varlığa açılan kapı ama kaçınılmaz son.evrendeki varlığı var olmak kadar olan...
Geri sayım sen doğduğunda başladı. eğer (9) canlı bile olsaydın, en fazla ( 8 ) kez kaçabilirdin ölümden. Bil ki (7) düvele sultan dahi olsan, yerin (6) mekan olacak sana. En fazla (5) metre kumaş götürebileceksin, kapatacaksın (4) açsanda gözlerini, bu (3) günlük fani dünyada, Azraile (2) kat olup yalvarsan da nafile. Ecel geldiğinde (1) gün öleceksin.işte, o an her şey (0) dan başlayacak.çünkü;
ÖLÜM BiR YOK OLUŞ DEĞiL,YENiDEN DOĞUŞTUR..
bir insanın nefes almaması ve kalp atışlarının durması alışıldık bir durum değildir. alışılan şeylerin bir süre sonra varlık göstermemesi en üzücü durumlardan biridir. bu yüzden bir daha atmayan bir kalp ve nefes alıp vermeyen birini görmek dünyanın en acı şeyidir. en alışılmış şeyin -hayatın- sona erişidir. fakat, her şeyin sona erişi değildir: hem kalanlar kaldığı yerden devam eder hem de ölenler...