ölüm ciddi iş.
vallahi bak, öyle beylik laflar ederek anlaşılmaz ölüm.
ölüm ansızın çıkagelir. ansızın, sinsice.
öylece böğrünüzden sıkıverir sizi. kimin öldüğü mühim değildir. o ruhun kayboluşu, sizin gönlünüze dokunmuştur. sizden bir şeyler yakalamıştır ve ses tellerinizi almıştır.
ölüm sizi ansızın derste yakalar.
arkadaşınızın babasını yakalamıştır bu sefer.
gözleriniz dolar.
bir başkası olsa bu kadar çok tepki vermezdi.
fakat benim tepki vermemin sebebi benim babamın da bir hastalığı olmasından dolayıydı.
babamı düşündüm o an. o tabutta benim biricik babamın olduğunu düşündüm.
gözyaşlarım laf dinlememekle birlikte, daha da şiddetleniyordu.
bilmiyorum, belki de ben fazla melankoliğim, fazla karamsarım.
az sonra arkadaşları geldi rahmetlinin.
karısı, arkadaşıma " bak oğlum babanın ilkokul arkadaşları..." diye tanıttı ağlamaklı gözlerle.
biz de ağlıyorduk.
o gün, çekirge camiisindeki herkes ağlıyordu.
kimse metanetli olmaya çalışmıyordu.
ölüm buydu işte.
ölüm, hayattaki en ciddi işti ve biz, artık büyümeliydik.
farkına varmalıydık...
onun...
sonsuzluğun...
ve kabullenmeliydik...
belki ölürken söylediklerimiz ardımızdan söylenenler kadar önemli değildir. öldüğünüzde birisinin sizin arkanızdan söyleyebileceği en güzel şey nedir? en kötüsü nedir? kim olduğunuz ikisinin arasındadır.
veya belki kelimeler bir hayatı tanımlamak için kifayetsizdir. belki de yaptıklarımız tanımlar.
Herkesin farklı köşelerden sokaklardan caddelerden geçtikten sonra aynı apartmanın kapısından içeri girmesi gibi bir şeydir. Bir çok kitap almışsınızdır okurum diye ama kapağını açamadan girebilirsiniz o kapıdan kimbilir. Gezi planlarınızı yazdığınız defter kabarmıştır; seneye, hatta bir diğer seneye, ama daha yaz gelmeden girersiniz o kapıdan. Nerde bu kapı hiç bilinmez belki hergün yürüdüğünüz sokağın sonunda veya o sokağa yaklaşmadan önceki beklemek istemediğiniz son kırmızı ışıkta kimbilir..
Ölüm her aklına geldiğinde
Ah edip, vahedip inleme
Bu halinle tanrıyı incitmiş olacaksın
Ecel kapını çaldığı zaman, evi telaşa verme
O geldiği zaman, sen gitmiş olacaksın.
belki bir kayboluş, belki bir varoluş, ne olursa olsun ya sonsuzluğa ulaşmak ya da sonsuzluk olmak. hangisi doğru hangisi yanlış bilmiyorum ama her zaman yanında olan birinin şimdi olmaması. çok özlemek ve hayatı onsuz idame ettirebilmeye çalışmak. ardından sadece dualar okumak ve ruhu bedenden ayırmaktır.
bir gün başımıza geleceği kosunda kuşkumuzun olmadığı ancak yakınlarımızdan birinin ölümü sonucu hatırlayabildiğimiz, aklımızdan çıkarmadığımız zaman veli yada deli eden son yada başlangıçtır.
yolun sonu ya da yeni bir yola başlangıç. sonrası bilinmeyen, inanılan. neler oluyor sonrasında merak uyandıran. her canlının başına bir kere gelen durum.
Yaşamın tersi, yaşamın bir tamamlayıcısı, gündelik duyguların sararıp solması ve bu yaşam adı verdiğimiz düzenin tüm güzellikleri ya da çirkinliklerine ebedi olarak elveda demek , bize öğretinler etrafında yapılacak tanım bu kadar.ender olan değil herkese verilen ve güdtüğüm dini inanç çevresinde değerlendirdiğim zaman ‘’her nefs ölümü tadacaktır’’ gibi kısa ve anlatımı kolay olabilmektedir.
insanın biyolojik yapısıyla ilgili bir sorunum yok ama bu kadar felsefi karmaşıklığın bana verdiği gazla ve hazla düşünmeden edemiyorum , hayata bir denek olamanın ötesinde hangi ulvi amaçla ya da hangi beşeri kaygıyla geldik ve hangi korkunun eseri olarak geri çağrılıyorsun . bedenin tükenmeye başladığı zaman bize giydirilen elbisenin aslında ne kadar rahatsız edici olamaya balladığını gözlemliyoruz , korkuların ummanında fazla söze gerek bırakmayan duyguların terbiyesiyle bir nevi özlüyorsun bize ait olmayanları . insanın kıvrımsal ve kıvrak zekasıyla örtülü her düşüncede irfanın katsayısı kadar birikimle doğrultulan bu beden asl olanı gizlerken , ruha duyulan özlemden uzaklaşma çabasında olan bir varlık olarak ölümden korkuyoruz.
Tek tanrıya inançın ışında , ellerimizde kalanın farkındalığıyla ve hak olarak bildiğimiz bu beşeriyattanb uzaklaşmaya kaçımız hazır bekliyor ve kaçımızın ihitiyacı var.